Öldüren değil, yaşatan yasa

Gazeteci-siyasetçi Cevat Korkmaz arkadaşı akademisyen Mehmet Aslan ile birlikte Sokak hayvanlarının uyutulmasına yönelik Türkiye’nin bir numaralı gündemini yazdı.

Cevat Korkmaz-Mehmet Aslan

TİGRİS HABER - Gazeteci-siyasetçi Cevat Korkmaz arkadaşı akademisyen Mehmet Aslan ile birlikte Sokak hayvanlarının uyutulmasına yönelik Türkiye’nin bir numaralı gündemini yazdı. Türkiye’deki tartışmaların boyutunu, bu konu ile ilgili hayvan haklarının evrensel boyutunu araştıran Korkmaz ve Aslan, çözüm önerilerini, bizimle paylaştı, aynı zamanda TBMM’de hak savunucusu Milletvekillerine gönderdi.

Türkiye’de Sokak hayvanlarının “uyutulmasına” yönelik tartışma, Erdoğan’ın “artık bu sorunu çözün” sözü ile yeniden başladı. Bu sözün sterilizasyonu işaret edip etmediği net değil. Bu belirsizlikten faydalanıp, “aslında Erdoğan onu kastetmedi” üzerinden menzil değiştirilebilir mi?

Uyutma yerine, sterilizasyon sözcüğü tercih edilmeli. Uyutma sözcüğünün bıraktığı izlenim, yapılacak işlemin özünden uzaklaşmayı sağlıyor.

“Yaşam hakkı” sadece insan için tanımlanmış, sadece insana özgü bir şey değil.

Sokak hayvanlarının uyutulmasını isteyenler ve istemeyenler üzerinden her zamanki gibi bir kutuplaşma yaratmak, Twitter’da trol cephesi oluşturmak doğru değil.

Adına uyutma da, ötenazi de, aşılama da denilse hepsi itlaf demektir, cinayet ve can almaktan farklı değildir.

Kısırlaştırma için belediye bütçelerinde zorunlu tahsisat olmalı.

“Sosyalleşmiş hayvanlar” sözcüğüne vurgu yapılabilir. Gündelik yaşama uyum sağlamaış ve ona entegre olmuş, yaşadığı çevreyle bütünleşmiş çok sayıda sokak köpeği var. Ysadaki olası değişiklikle böyle bir ayrımın yapılmayacağı anlaşılıyor.

Yandaş basında ve Twitter’daki trol organizasyonlarıyla sokak hayvanlarına karşı bir dezenformasyonve itlaf kampanyası başlamış durumda. Bu mesele, tırnak içerisinde Fetö sorunu, terör sorununda olduğundaki gibi bir kutuplaştırma zeminine çekiliyor.

Salı günkü Meclis grup toplantısında sayın Devlet Bahçeli köpekleri tehdit ederse hiç şaşırmayın J

"Topla, Bakımını Yap, Aşıla, Aldığın Yere Bırak"… 5199 sayılı yasa da bu hiyerarşiyi öne çıkartıyor. Mesele yasanın içeriğinden çok, işlevsizliğinde.

Türkiye’de 1393 belediye olmasına rağmen yaklaşık 250 hayvan barınağı var. Türkiye ile yakın köpek sayısına sahip Almanya’da (yaklaşık 10 milyon) ise daha geniş kapasiteli ve modern olanaklara sahip 550 barınak var.

Hayvan üretim çiftlikleri, petshoplar ve internette yasadışı hayvan satışları kontrol edilmeli…

2004 yasasıyla getirilen yükümlülüklerin uygulanmaması, kurumların üzerine düşen görevleri yapmaması, “uyutma” noktasına gelmenin en önemli nedenlerinden biri…

5199 sayılı Hayvan Hakları Kanunu 2004 AKP döneminde yürürlüğe girdi ve iyi bir kanun olarak kabul ediliyor. O dönemde AB’ye üyelik sürecinde gerçekleştirilen önemli girişimlerden biriydi. Ancak AKP’nin AB sürecinden uzaklaşması, kanunun uygulanmasına yönelik yaptırımları da fiilen etkisiz hale getirdi. 2021 düzenlemesi de çok önemli, getirilen düzenleme ile hayvana yönelik eziyet, kötü muamele “kabahat” olarak değil, suç olarak tanımlandı ve hayvana yönelik şiddet için hapis cezası tanımlanmış oldu. Yine 2021’de kanunda yapılan düzenleme ile büyükşehir belediyelerine 31 Ekim 2022’ye kadar, diğer belediyelere de 31 Aralık 2024’e kadar hayvan bakımevleri kurma zorunluluğu getirildi. Bunun dışında büyükşehir belediyelerinin % 0,3, diğer belediyelerin de % 0,5 oranında bütçelerinden hayvanlar için bütçe tahsisi zorunluluğu getirildi.

Yanlış bir mantıkla insan hakkı ve hayvan hakkı kıyaslanıyor. Çocuklar mı, köpekler mi daha öncelikli diye bilinçli saptırmalar yapılıyor. Her hakkın kendi içerisinde ayrı bir yasal statüsü olduğu görmezden geliniyor.

Sahiplenmenin teşvik edilmesi için atılması gereken en önemli adım, ücretsiz veya düşük ücretli hayvan hastaneleri oluşturmaktır. Hayvanlara yönelik özel sağlık hizmetlerinin çok pahalı olması, genel bir sağlık taramasının bile 6 bin TL’den başlaması hayvanları sahiplenmeyi engelleyen bir unsur.

AKP’nin popülasyonları arttığı ve tehlike oluşturduğu gerekçesiyle sokak hayvanlarının 30 gün içinde sahiplenilmemesi halinde “uyutulmasına” ilişkin yasal düzenleme hazırlığında olması, kamuoyunda tartışma yarattı. Muhalefet “uyutma” önerisine karşı çıkarken, AKP Sözcüsü Ömer Çelik, “bunun bir tasarı olduğunu, Meclis’e sunulduğunda tartışılacağını” dile getirdi. Bu ifadede bir geri adım var. Değerlendirilebilir. Ayrıca Erdoğan’ın, bu sorunu çözün ifadesi, sterlizasyonu hedeflese bile, o bağlamdan kopartılabilir.

Türkiye’de de, Almanya’da olduğu gibi yaklaşık 10 milyon köpek var. Almanya’da sokak köpeklerinin görünür olmaması durumu, sorunun büyük ölçüde çözüldüğü anlamına gelebilir. Bu açıdan “Almanya modeli” önerilebilir.

Bazı ülkelerdeki yaklaşımlar aşağıdaki gibidir:

Avusturya
Avusturya Hayvanları Koruma Yasası’na göre (2004) hayvan yaşamının önemi insan yaşamının önemine eşittir. Bu “eşitleme” sorunu tamamen etik bir bağlama taşıyarak çözülmesini sağlamış

Almanya
Almanya'da hayvanlar anayasal güvence altındadır. Alman Anayasası’nda şu madde önemli; "Devlet, gelecek nesillerin yararına, yaşamın ve hayvanların doğal temellerini koruma sorumluluğunu üstlenir." Almanya böylelikle Avrupa Birliği'nde hayvanlara anayasal koruma sağlayan ilk ülkedir.

İsveç
İsveç, hem vahşi hem de evcil hayvanlarına yasal koruma sağlayan ülkelerden biridir. İsveç'te evcil hayvanların katledilmesi, hayvanın sedasyonundan sonra yapılmalıdır. “Hayvan refahı” kavramı, yasaların temelini oluşturur. Süt ve besi hayvanlarının yaz aylarında meraya otlatmaya çıkartılması yasal bir gereklilik olarak düzenlenmiştir.

Birleşik Krallıkta, 2005 yılında çıkarılan kanunla, sokak hayvanlarının toplanması, yerel otoritelerin sorumluluğuna verilmiştir. Toplanan hayvanlar 7 gün boyunca yerel otoriteler tarafından barınaklarda tutulmakta olup, bu süre sonunda sahiplendirilemeyen hayvanlar hayvan refahı kuruluşlarına transfer edilir. Birleşik Krallık mevzuatında da uyutma var; ancak bunun öncesinde bazı süreçlerin tüketilmesi gerekir. Mesela ıslah edilmesi güç ve şiddete yönelik hayvanların rehabilitasyon ve uyum süreçlerinden geçmesi gibi…

Polonya’nın hayvanların korunmasına ilişkin mevzuatında, insancıl olmayan ve meşru gerekçelere dayandırılmayan her türlü öldürme yasaklanmaktadır. Bu kapsamda, hayvanların yasal olarak öldürülebilmesi ise, ekonomik gereklilik, hijyen koşulları, bilimsel deneyler gibi nedenlerin ortaya çıkmasıyla sınırlı tutulmuştur. Hayvan barınaklarında ölümle sonuçlanan vakalara sık rastlanmamakla birlikte, barınakların sayısı hayvan popülasyonu için yetersiz kalmaktadır.

İnsanlık, hayvan hakları konusunda geriden gelse de, önemli mesafe kat etmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirisi10 Aralık 1948 günü Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nca kabul edilmiştir. Buna karşılık hayvan hakları konusunda uluslararası düzeydeki en önemli metin, Hayvan Hakları Evrensel Beyannamesi 15 Ekim 1978 tarihinde Paris’teki Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Merkezi’nde törenle ilan edilmiştir.

“Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi”, insanoğlunun yaşayan bütün canlılara karşı ahlaki bir sorumluluk taşıdığı, evcil hayvanların topluma önemli bir değer kattığı ve evcil hayvanlara yönelik muamelelerde ortak bir standart oluşturarak sorumluluk geliştirmenin temel hedef olduğu belirtilmektedir. Bu düzenlemeler öncelikle hayvanların hissedebilen olduğunu kabul etmekte, engellenebilir acı veya eziyet çekmemesinin temin edilmesi hedeflemekte ve hayvan sahipleri/bakıcılarının asgari refah kurallarına riayet etmesini zorunlu kılmaktadır. Sözleşmedeki “HİSSEDEBİLEN” kavramı oldukça özenle seçilmiş değerli bir kavram.

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.

Güncel Haberleri