Anton Çehov; “en tehlikeli insan tipi, az anlayan çok inanandır” der.
İşin tuhafı bütün, evet evet yanlış duymadınız bütün siyasal partiler bu tür insan tipini tercih eder. Az anlayan ama çok inanan...
Üstelik sadece tabanda ya da parti örgütlerinde değil! Lidere en yakın noktada, en yakınlarında da bunları tutmayı, görmeyi tercih ederler. Vekil, Başkan yetkili olarak. Çünkü bilirler ki esas olan, “soru soran” değil! Biat edendir. Soru sormak birçoklarının kafasını bulandırır.
Şöyle bir dönüp bakın etrafınıza seçtiğinizi sandığınız ve sizi / bizleri temsil etsin, hak ve hukukumuzu korusun kollasın diye Meclise yolladıklarınız/ yolladıklarımız aslında liyakatten hayli uzak seçtirilmişler değil mi!
Aslında vekalet aldıkları halka değil, onları işaret edip o mevki ve makamlara taşıyanlara minnetle bağlılar. Okumak, bilgilenmek onların neyine! Bilgiye sahip olmadan fikir yürütmek ve konuşmak onlara yeter de artar bile!
Bir keresinde, hadi tarihini de yazayım, 2009’da “zevalsiz ömrün sürgünü, mehmed uzun” kitabım çıkmıştı. Bölge milletvekillerinden 40’ına kargo ile yolladım kitabı, hem de herbirinin adına imzalayarak. Kargo ücretlerini de cepten ödeyerek. Sadece biri, dönemin BDP milletvekili rahmetli Nuri Yaman geri dönüp teşekkür etmişti.
Bir kaç ay sonra kitap yolladığım vekillerden Kürt cenahında çok popüler biriyle uçak yolculuğunda karşılaştık. Ayak üzeri hâl hatır sorarken arada kitabı alıp almadığını sordum. Aldığını, fakat okuyamadığını hatta uzun zamandır hiç kitap okumaya fırsatının olmadığını gülerek dile getirdi.
Üç yıl üstüste her çıkan kitabımı imzalayıp kendisine verdiğim yine Kürt cenahında popülaritesi hayli yüksek bir eski belediye başkanı, dört yıldır hiçbir kitabı okumaya zamanının olmadığını dillendirmişti bir kez sohbetimizde. Oysa her ortamda o kadar hitabeti yüksek düzeyde konuşuyordu ki!
Sonra pişman oluyorlar kimileri! Ah û Vah ile geçiyor ömür. Elden ne gelir ki! Geçen zamana dair...
Pişmanlıklar, keşkeler insanın içini yer, bitirir tüketir. Başkasının yükünü sırtlamaya değmez. En fazla dinlersiniz. Diliniz döndüğünce de iki doğru kelam edersiniz.
O kadar...