Kendi yaşanmışlıkları üzerinden öğrencilere örnekler sunan yazarları öğrenciler soru yağmuruna tuttular.
Öğrencilere ‘Merhaba çiçekler’ diye seslenen Birsen İnal, “Her biriniz nadide birer çiçeksiniz. Öğretmen sınıfa girdiğinde çiçeklerin her birine, rengine kokusuna göre ayrı ayrı bakar ama sonuçta bir bakar. Bir öğretmen için çiçeklerin ayrısı gayrısı yoktur, hepsi birdir. Çiçeklerin rengi, dili, dini, ırkı ne olursa olsun öğrencisi hep aynıdır. Şuanda karşımda pırıl pırıl güzel bir çiçek bahçesi görüyorum” diye konuştu.
Diyarbakır’ın yaşayan bir tarih şehri olduğunun altını çizen Şeyhmus Diken ise, “Diyarbakır 5 bin yıldır içinde insanlarıyla beraber hayatını sürdürerek bugüne kadar gelmiş bir şehirdir. Bu sebeple hem bugünün büyükleri olarak bizler hem de geleceğin temsilcileri olarak siz küçükler böyle bir şehrin vatandaşı, hemşerisi olduğumuz için aslında şehrimizi tanıdıkça bu şehrin geçmişten bugüne kadar nasıl bir kültür izleğinden geçtiğini, nasıl bir kültür birikiminden bugüne geldiğini öğrendikçe çok daha fazla sevineceğimizi burada bir kez daha ifade etmek istiyorum” dedi.
Gazetemiz yazarlarından da olan Şeyhmus Diken ve Birsen İnal Özel Diyarbakır Maarif Kolejinde öğrencilerle Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel değerleri üzerine bir söyleşi gerçekleştirdiler.
Özel Diyarbakır Maarif Kolejinde önceki gün gerçekleşen söyleşide Şeyhmus Diken, Amida Ana kitabının ana hikâyesi de olan ve Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir kitabından Kırklar Dağının Gizi adlı öyküyü öğrencilerle paylaştı.
Kırklar Dağının Gizi öyküsünün ardından Diken, Diyarbakır’ın tarihi kent kültürü ve kendi yaşanmışlıkları üzerinden öğrencilerle söyleşti.
“DİYARBAKIR 5 BİN YILDIR İÇİNDE İNSANLARIYLA BERABER
HAYATINI SÜRDÜREREK BUGÜNE KADAR GELMİŞ BİR ŞEHİRDİR”
Diyarbakır’ın yaşayan tarihsel kültürel değerlerinin öneminin altını çizen Diken, “ Adına Diyarbakır dediğimiz bu kent 5 bin yıldan beri kendisiyle yaşıt olan, doğusunda batısındaki birçok antik ve bugün ören yerine dönüştürülmüş, dönüşmek zorunda bırakılmış, Babil, Ninova, ya da batıdaki Efes ve Fasilis gibi tatil yapmak amacıyla batı yakaya gittiğinizde göreceğiniz şehirlerle kıyasladığınızda onlar artık tarih sahnesinden savaşlar ve çeşitli yıkımlar nedeniyle silinmişken, Diyarbakır için böyle bir durum söz konusu değildir. Diyarbakır 5 bin yıldır içinde insanlarıyla beraber hayatını sürdürerek bugüne kadar gelmiş bir şehirdir. Bu sebeple hem bugünün büyükleri olarak bizler hem de geleceğin temsilcileri olarak siz küçükler böyle bir şehrin vatandaşı, hemşerisi olduğumuz için aslında şehrimizi tanıdıkça bu şehrin geçmişten bugüne kadar nasıl bir kültür izleğinden geçtiğini, nasıl bir kültür birikiminden bugüne geldiğini öğrendikçe çok daha fazla sevineceğimizi burada bir kez daha ifade etmek istiyorum” diyerek düşüncelerini dile getirdi.
“BİLGİYE ULAŞMAK BUGÜNKÜ TOPLUM YAŞAMINDA SİZLER İÇİN O KADAR KOLAYLAŞMIŞ”
Öğrencilere kendi çocukluğundan ve ilkokul yıllarından bahseden Diken, “ Bilgiye ulaşmak bugünkü toplum yaşamında sizler için o kadar kolaylaşmış ki, bilgiye ulaşmak ve bilgiyi pekiştirmek ve bunlarla daha iyi olanaklara kavuşmak sizler için büyük bir şanstır. Bu sebeple kent üzerinden bir kimlik yaratmak ve bu kimliği de geleceğe aktarma perspektifi söz konusu olduğunda önünüzde geniş olanakların açılmış olduğunu söylemek isterim.
“ŞİDDET İKLİMİ, GELECEK VAAT EDEN SİZLER AÇISINDAN HİÇ HAYAL KIRICI, UMUT KESİCİ ŞEYLER OLMAMALI”
Belki birçoğunuz bugün yaşanan şiddet iklimi nedeniyle hayatın çok kolay olmadığını, en azından kendi kentimiz açısından, sizlerin de zaman zaman eğitimini aksatan şiddet iklimi nedeniyle hayatın çok kolay olmadığını, aslında şimdi sizlere anlatmaya çalıştığım bu kentin zenginliklerini, geçmişteki yaşam biçimini bizzat kendi tanıklığınızla, gözlemlerinizle bu kentin sokaklarında dolaşarak öğrenebileceğinizin hayli kısıtlı olduğunu bile bile biraz da içimiz ezilerek bunları sizlere anlatmak durumunda kalıyorum. Ve bu beni bir hayli üzüyor, hatta rahat konuşan biri olmama rağmen kelimelerin bazen boğazıma düğümlendiğini sizlerle paylaşmak durumunda kalabiliyorum. Ama bu durum gelecek vaat eden sizler açısından hiç hayal kırıcı, umut kesici şeyler olmamalı. Aksine hayata, umuda kendinizle, kentinizle daha bağdaşık olmanızı ve daha güzel duygularla bakmanızı beraberinde getirmesini diliyorum”.
Öğrencilere ‘Merhaba çiçekler’ diye seslenen Birsen İnal, “Her biriniz nadide birer çiçeksiniz. Öğretmen sınıfa girdiğinde çiçeklerin her birine, rengine kokusuna göre ayrı ayrı bakar ama sonuçta bir bakar. Bir öğretmen için çiçeklerin ayrısı gayrısı yoktur, hepsi birdir. Çiçeklerin rengi, dili, dini, ırkı ne olursa olsun öğrencisi hep aynıdır. Şuanda karşımda pırıl pırıl güzel bir çiçek bahçesi görüyorum” diye konuştu.
Yıllar önce kaybettiği bir öğrencisi için yazmış olduğu şiiri öğrencilerle paylaşan inal, kendi çocukluk yıllarından ve o dönemlerde velilerin çocuklara yaklaşımından bahsetti. Eski Diyarbekir üzerine yazdığı bir şirini de öğrencilerle paylaşan İnal’ın ardından sözü tekrar Şeyhmus Diken aldı.
Öğrencilere ‘ okumayı asla ihmal etmeyin’ öğüdünde bulunan Şehmus Diken, “ Her okuduğunuz kitaptaki öykü, roman, edebi eser size gelecekle ilgili yeni ufuklar açılmasına ortam hazırlayacak ve öğrendiğiniz yeni kelimelerle hayata dair yeni cümleler kuracaksınız” diye sözlerini tamamladı.
Öğrencilere bir soru soracağını ve soruyu bilen öğrenciye kitaplarından birini hediye edeceğini söyleyen Diken, öğrencilere Diyarbakır’ın 5 ismini sordu. Diyarbakır’ın tarihteki 5 ismini (Diyarbakır, Diyarbekir, Amid, Amed, Amida) söyleyen 7/B sınıfı öğrencisi Zerşin Yaşlı’ya Şeyhmus Diken, Diyarbekir El Sallıyor isimli kitabını hediye etti.
Diyarbakır’ın tarihteki 5 ismini bilen Zerşin Yaşlı adlı öğrencinin hediye kitabını Şeyhmus Diken’den almasından sonra söyleşinin soru cevap bölümüne geçildi. Öğrencilerin sorularını cevaplayan Şehmus Diken söyleşi sonunda öğrencilere kitaplarını imzaladı.
Söyleşinin ardından Özel Diyarbakır Maarif Kolejinden bir grup öğrenci Şeyhmus Diken ile bir röportaj gerçekleştirdi. Öğrencilerin meraklı sorularına yaşamından bir anekdot ile yanıt veren Diken, “Zamanında bir giyim mağazam vardı. Bir gün sizin gibi öğrenciler dükkânıma geldiler. Öğretmenleri için bir öğretmenler günü hediyesi almak istediklerini söylediler. Her biri olanakları çerçevesinde üç beş lira harçlıklarıyla bir gömlek almak niyetindeydiler. Baktım biriktirdikleri para bir gömlek almaya yetecek kadar değil. Kendi karımdan da geçsem yine de toparladıkları para yetersiz kalıyor. Ben de dedim ki, siz iyisimi bu gömleği almaktan vazgeçin. Bakın karşıda güzel bir kitapevi var ve falanca yazarın iyi bir romanı çıkmış, siz gidin öğretmeninize güzel bir kitap alın. Ve inanın ki bu hediye tüm hediyelerden daha fazla kıymete geçecek. Tabii çocuklar gitti kitabı aldılar ve o esnada dükkânda oturan bir arkadaşım dedi ki, ‘senden esnaf olamaz, çünkü sen dükkânına gömlek alamaya gelene kitap almayı tavsiye ediyorsun’ dedi, gerçekten de o arkadaşın dediği gibi oldu, ben o işi sürdüremedim ve kitap yazmakta karar kıldım” şeklinde konuştu.
Ali Abbas Yılmaz/özel haber