Salih Yeşil
TİGRİS HABER - Diyarbakır merkezli yürütülen soruşturma kapsamında 8 Haziran 2022’de gözaltına alınan ve 16 Haziran’da tutuklanan Dicle Fırat Gazeteciler Derneği (DFG) Eşbaşkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı (MA) editörü Aziz Oruç, Xwebûn gazetesi Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin ile tutuksuz Esmer Tunç, İbrahim Bayram ve Mehmet Yalçın'ın ilk duruşması ikinci gününde devam ediyor.
Diyarbakır 4’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki davada "örgüt üyeliği" suçlamasıyla yargılanan gazeteciler ve avukatları hazır bulundu. HDP Hukuk Komisyonu Eş Sözcüsü Serhat Eren, İnsan Hakları Derneği (İHD), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD), Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA) ve Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) avukatları katıldı.
Duruşma Kürtçe tercümanın hazır olmaması nedeniyle Aziz Oruç'un Türkçe savunmasıyla sürdü. Savunmasına 400 gündür tutukluluk süreçlerinde kendilerini yalnız bırakmayan gazetecileri selamlayarak başlayan Oruç,"2 gündür arkadaşlarımız gazeteciliğin ve tarihinin altını çizdi. Bundan sonrada gazeteciliği sürdürmeye devam edeceğiz" dedi.
Kimi zaman gazeteci kimi zaman sanık olarak bu koltuklarda olduklarını belirten Oruç, 2011 yılında 15 ay cezaevinde tutuklu kaldığını ve beraat aldığını, 2020'de yeniden tutuklanıp beraat aldığını söyledi. 6 ay öncede yargılandığı başka bir duruşmadan yine gazetecilik faaliyetleri nedeniyle beraat ettiğini söyleyen Oruç, "Yine gözaltına alındım ve sanık sandalyesindeyim" dedi. Yaptığı haberlerin, çektiği programların suçlama konusu yapıldığını belirten Oruç,"Yaptığım haberleri niye yaptım, programları nerede çektim diye iddianamede bize soruyorlar" dedi.
'Bir haber başka haberle suçlanmış'
Savcının iddianamede bir haberi diğer haberle delil olarak sunduğunu ifade eden Oruç, "İddianame de her yer haber. Bu kadar haberle dolu bir iddianame ilk kez görüyorum. İddianamede gazetecisiniz ama 'teröristsiniz' denilerek damgalanıyorsunuz" dedi.
'400 gün sonra adliyedeyiz'
AK Parti döneminde fırıncısına kadar 'terörist' olarak damgalanmayan kimsenin kalmadığına işaret eden Oruç, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın AYM üyelerini dahi 'Terörist' olarak nitelediğini hatırlattı. Oruç, "Bir AYM üyesi dahi böyle suçlama ile karşı karşıyaysa gerisini siz düşünün. Böyle bir sistemde anayasaya uygun karar nasıl çıkacak bizde şaşırdık. 2 gündür derdimizi ne kadar anlattık bilemiyoruz. 400 gün sonra gelip bir mahkeme salonunda yargılanmak başlı başına skandal. 400 gün suç işlediğimiz için cezaevinde olduğumuza da inanmıyoruz" diye konuştu.
'Hakikat varken magazin haberi olmaz'
Daha önceki tutukluluk dönemlerine değinen Oruç, basın özgürlüğü sırasında Türkiye'nin bulunduğu konuma işaret etti. Adalete olan inancın, hukuka olan güvenin ortada olduğunu söyleyen Oruç, "Bize magazin ve spor haberleri niye yapmıyorsunuz diyorlar. Yapabilirdik de, o gücümüz var. Bir hakikat varken ondan vazgeçmek olmaz. Onu yazmadan, onu sormadan olmaz" diye konuştu.
'İddianame de delil ve ispat yok'
2012 yılından bu yana binlerce haber yaptığını belirten Oruç, sokak programı yaptığını halkın sesi olduğunu söyledi. Oruç, "Gazetecinin haberi görüntüye delil gösterilmiş. Bu kadar özensiz bir iddianame görmedim. Suçlama ne? Delil ne? Belli değil. Mahkeme önündeki iddianameyi okuyunca bunu net görecek. İddianamede delil ve suç olur ispat edilir ama iddianamede öyle bir durum yok. Delil uymuyor, suç uymuyor, kişi uymuyor, tarih uymuyor" şeklinde konuştu.
'Haber ve programlarımızı savunacağız'
Mezopotamya Ajansı (MA) çalışanı olduğunu ve ücret karşılığında haftada bir Pel yapım ile sokak röportajı çektiğini belirten Oruç, mevcut programın kendisinden önce de şimdi de sürdüğünü fakat onun sürecinin suçlama konusu yapıldığını belirtti. İddianamede 11 programın seçildiğini hatırlatan Oruç, "Haberlerimizi, programlarımızı savunmaktan vazgeçmeyeceğiz" dedi.
Yaptığı ve iddianamede suçlama konusu yapılan programları kısaca özetleyen Oruç, Ulu Cami önünde 4 dilde tabelada Kürtçenin olmamasını halka sorduğunu, Dünya Anadil Günü, Newroz, hasta tutuklular, 8 Mart, 1 Mayıs İşçi Bayramı gibi konuları sorduğunu söyleyerek, "Siz gazeteci olsanız bunları yapmaz mısınız?" diye sordu.
'Kayda değer suçlama yok'
İddianamede kayda değer suçlamanın olmadığını belirten Oruç, yine delilin de olmadığını söyledi. Oruç, "İddianamede 'terörist' gösteriliyoruz. Terörist olmak o kadar kolay ki herkes potansiyel terörist. Fırıncı dahi terörist ilan edildi. Terörist'in karşılığı, kim olduğu sözlükte yazıyor. Her gün bu sayı bu ülkede artıyor. Artık küfür olarak dahi bu karşıdakine söyleniyor. İki kişi tartışınca karşıdaki terörist diyor direk. İnsanlar bu ithamla damgalanıyor" dedi.
'Ödüllü terörist olarak yargılanıyoruz'
Ayrıştırılmaya değil birbirimizi dinlemeye, anlamaya ihtiyaçların olduğunu belirten Oruç, NATO görüşmeleri süren İsveç'e karşı AB'ye yapılan şantajı hatırlattı. Oruç," Biz şantajla mı AB'ye üye olacağız. Yoksa hak, hukuk, adalet, ifade özgürlüğü ile mi olacağız. AİHM'in gereğini, anayasanın gereğini yapmıyoruz. Bunların önü sistem değiştiğince açılacak. Buradaki arkadaşlar yaptıkları haberlerle ödül almış gazeteciler. Ödüllü teröristler olarak ise yargılanıyoruz" dedi.
'400 günün hesabını kim verecek'
Gazeteciliğin ateşten gömlek olduğunu bildiklerini söyleyen Oruç, "Sorumlu olmadıklarımızdan bugün yargılanıyoruz" dedi. Tahliyeden çok hakkaniyetin bu duruşmada ortaya çıkmasını beklediklerini söyleyen Oruç, "Bu olanların, bu 400 günün hesabını kim verecek. Maalesef kimse vermeyecek" diyerek konuşmasını sonlandırdı.