Öcalan eve mi çıkıyor?

NACİ SAPAN

Ortadoğu'da kartlar yeniden karıştırılmaya başlandı.

Kürtler olmadan bir kart karıştırma işi olur mu?

Olmaz.

Ortadoğu’nun kilit halkı konumunda olan Kürtlerin, yaşadıkları ülke yönetimleriyle siyaseten ciddi pazarlıklar yapacağı bir süreç olacak gibi. İran, Irak, Suriye gibi ülkelerde demokratik siyaset öncelikli olmadığı için, en ciddi pazarlığında Türkiye’de olma olasılığı çok fazla.

Silahlı mücadelenin yerine demokratik siyasetin benimsendiği dönemlerde, Türkiye’de Kürtlerin siyaseten ön plana çıktığı gerçeği 2019, 2024 seçimlerinde kendini çok net hissettirdi.

HDP, DEM Parti üzerinden yapılan siyaset stratejisinin yanı sıra, partilerle hiçbir bağı olmayan Kürt nüfusun siyaset dünyasındaki tercihleri belirleyici etken oldu. AK Partinin uzun süreli iktidarının dayanağı olan Kürt seçmen, ‘çözüm ve barış süreci’ etiketli zaman diliminde, samimiyetsizlikle tanıştı, ibreyi muhalefete yönlendirdi. Özellikle yerel seçimde ‘Kent ittifakı’ adı altında CHP’nin adaylarının desteklenmesi, çok ciddi bir test olarak değerlendirilmelidir.

Kürt seçmenin yâda Kürtlerin genel tavrının yansımaları, hem iktidara hem de muhalefete ciddi bir uyarının yanı sıra, ‘Bensiz olmaz’ mesajı da içeriyor.

Gerçek bu.

Türkiye’nin bütün coğrafyalarında bu mesajı verebilecek kapasitedeki Kürt nüfus, demokratik siyaset alanında var olduğunu ispatlamanın yanı sıra, oyun kurucu olabileceğini çok net ortaya koyuyor.

Silahlı mücadele biçiminin günümüz koşullarında geçerli olmadığı anlayışının hâkimiyeti yeni değil. Kürtler, bu konuda kararlarını zaten vermiş durumdaydı. 1991 yılından bu yana Parlamentoda temsiliyet gösteren bir parti mutlaka oldu. Her ne kadar isim değişikliğine uğrasa da son olarak DEM Parti ile bir temsiliyet hala devam ediyor.

Şimdi; silahlı mücadelenin sona erdirilmesi ile ilgili taze tartışmalar var ki, PKK’nın çok uzun zamandır Türkiye sınırları içinde bir eyleminin olmadığını biliyoruz. PKK militanlarının Türkiye'yi terk etme görüntülerini hep birlikte TV ekranlarından izlemiştik. O günler, pembe hayallerin kurulduğu günlerdi. Barış, çözüm sürecinin deli-dolu günleriydi. Sonra, bir şeyler oldu. Hiçbir şey olmadıysa da bir şeyler oldu, masalar devrildi, kat edilen mesafe geriye düştü.

Şimdi, yeni bir süreç denemesi var gibi.

Taraflar, tecrübeli ve temkinli.

Bu kez sadece Kürt tarafı değil, Devlet bey’de adres olarak İmralı’ya işaret etti, ‘Örgütünü tasfiye et’ dedi.

Olumlu yâda olumsuz, önemli olan MHP Genel Başkanının İmralı ile çağrı yapmasıdır. İmralı’dan gelecek olan cevap, aynı zamanda diyalogun başladığı anlamı içerecektir. Abdullah Öcalan ve İmralı kelimelerinin kullanılmış olması, muhatap olarak değerlendirilmesi, doğal olarak akıllara 30 yıllık tutukluluk süresinin dolması, bunun yanı sıra ‘ev hapsine’ geçme ihtimalini getiriyor. Olacak ise, bir pazarlık söz konusu ise, yeni bir süreç denenecek ise, top cumhur ittifakı ile Abdullah Öcalan arasında olacak. Böyle olması da, birinci çözüm sürecinden edinilen tecrübenin sonucu olarak değerlendirilebilir.

Meseleye temkinli yaklaşmakta yarar var.

İktidar aklıyla, günlük siyasi menfaatler için gelip-geçici bir atak mı?

Yoksa Devlet aklıyla kalıcı bir atak mı?

Değerlendirmeyi bu iki mantık üzerinden yapmak gerekiyor.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.