NOTLAR, ALINTILAR, GEÇMİŞ, GÜNÜMÜZ VE HAYAT!(3)

Aydın Alp

Bir araya geldiğimizde, birlikteliğimizi sazı ve sözüyle güzelleştiren müzik hocamız Müslüm Akın; anlatmayı sürdürüyor: Görev yaptığım ilçede, arkadaşımız da olan çok renkli bir sima vardı: Fırıldak Osman. Bizim öğretmen grubumuza katılmıştı ve çok eğlenceli biriydi. Biz hem onsuz olamıyorduk hem de bizi parmağında oynatıyordu. ‘’Din, dil, ırk, cinsiyet…’’ ayrımı yapmadan herkesi sevebilen biriydi.

Bir kış gecesi kapım çalındı. Açtım, baktım öğretmen arkadaşlar. Hocam gelin, Fırıldak Osman’la iddiaya girmişiz, bu gece ondan kurtuluyoruz! Öyle heyecanlıydılar ki sanki ilçenin kurtuluşunu kutlayacaklar! Anladım, dikkate değer bir şey var! Arkadaşlarla gittim, baktım. Fırıldak Osman; çırılçıplak, evinin çatısına tünemiş!

VE DUDAKLARIMDA KAHKAHA

ıslak bir yoldu yürüdüğüm

gözyaşları dolu

belki buldum belki de istedim

hiç yüksünmedim ama

ve hiç eksilmedi dudaklarımda kahkaha

ömrüm

korkuların üzerine yürümekle geçti

ömrüm

ölümün…

bunca zorlu acılarda bile

açlıklarda ve zulmün yokladığı günlerde

ne aşk ne de kavga

hem hiç eksilmedi hayatımda

ve ardımda gölgeler

ve inadına yüreğimde koca bir güneş

ve başımda kavak yelleri

ve dudaklarımda kahkaha

bunca yaşımda bile

eksik olmasın, eksik olmasın

ne aşk ne de kavga

AYDIN ALP

YALNIZ DÜŞENLERE AĞIT DİCLEM SAHAF YAYINLARI-2007

RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) J J  YAYINLARI – 2015

Bize, saat doldu, istiyorsanız iddiaya girmeyen diğer arkadaşlar da iddiaya katılsınlar, dedi. Süreyi arttırmak istiyorsanız, bedeli artırın, dedi. Hava çok soğuktu. Fırıldak Osman’dan kurtulmak için cebimizdeki bütün paraları yatırdık. Fırıldak Osman öyle çıplak bir şekilde, o soğuk havada, dama bir kar baykuşu gibi tünemiş halde duruyordu. Ara sıra pozisyon değiştiriyor, başka da ‘bana mısın’ demiyordu! Bütün paramızı aldıktan sonra eve daldı. Sonra da her yerde bizi nasıl enayi yerine koyduğunu anlatmaya başladı. Dama çıkmadan sobayı cehennem gibi yaktığını ve kendisinin de o sıcak bacanın yanına tünediğini söylüyordu. Döne döne de zaman geçirdiğini ve kafası çalışmayan bütün öğretmenlerin de parasını aldığını, ballandıra ballandıra anlatıp duruyordu!

YÜREGİMİN BENİ GÖTÜRDÜĞÜ YERLERDEN GELİYORUM

insanlar gidebilmeyi düşünedursun /ben şimdi /yüreğim beni götürdüğü yerlerden geliyorum

evet, ne anlatırsam belki de beyhude /ağaçlarla konuşmak gibi bir şey

kelebeklerin bir günlük serüvenini yaşamak gibi

suların sırrını öğrenmek

göğün derinliğini bilmek gibi /aşk gibi bir şey

aşkın büyülü dünyasında

bin bir gece masallarının sinbad’ı olmak

aşkın çalkantılı, taşkın sularında

rafting yapmak gibi

ve sonra sevginin sakin sularında

süzülmek gibi bir şey

ölüm gibi bir şey

kayalar gibi katılaşmak

ve ölümün zaman çölünde genleşmek

ve un ufak olmak gibi bir şey

dikenlerin arasında bir gelincik olmak

bataklıkta açan nilüfer gibi bir şey

küçük insanlar arasında büyük kahkahalar atmak

ve sürünün dışında

yalnızlığın kıskacında hüzünden erimek gibi

ve korkuyu yaşamak

uçurumlardan karanlıklara uzayan bir çığlık

ve çığlık çığlığa uyanmak gibi uykulardan...

hayata ve sonsuzluğa karışmak gibi bir şey…

AYDIN ALP

YALNIZ DÜŞENLERE AĞIT DİCLEM SAHAF YAYINLARI-2007

RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) J J  YAYINLARI – 2015

İşte arabamla Fırıldak Osman’ın da olduğu grupla pikniğe gitmişiz. Yollar çok kötü. Bir yerde arabanın altı yere çarpacak diye durdum. Bütün arkadaşlar, ağırlık kalmasın diye indi. Sadece Fırıldak Osman kaldı. İnsene dedim. Hocam bu ne biçim laf, bak ben ayağa kalkmışım! Eeee dedim! Ayağa kalkmışım, ağırlığım kalmaz ki! Ben bu Nato kafa Nato mermer adama laf anlatamayacağımı bildiğimden ‘la havle’ çektim ve gaza bastım. Kızayım mı, güleyim mi, karar veremedim!

Yıllar sonra Karadenizli olan bacanağımla görev yaptığım o güzelim ilçeye ziyarete gidiyoruz. Yaşadıklarımı anlattıkça bacanağımın kaşları çatılıyor! Benim abarttığımı, olayların böyle yaşanamayacağını söylüyor! İlçeye varıyoruz. PTT’nin oraya, arabayı park ediyorum. Arabadan inip köşeyi dönünce Fırıldak Osman’la burun buruna geldik! İnanılmaz, ama aynen böyle. Hasretle kucaklaştık. Fırıldak Osman, çok mert biri. Bizi hemen lokantaya sürükledi. Ve ben ona Fırıldak Osman, hani arabanın dibi yere vurmasın diye bütün arkadaşları indirdim. Sen ayakta durdun ve inmedin, dedim. Döndü benim bacanağıma:’’ Ya sen şimdi anlamışsındır, bu öğretmenlerin kafası birçok şeye basmıyor! Ben ayağa kalkmışım! Ağırlığım mı kalırBunu, kafası çalışmayan öğretmenlere anlatamadım!’’ Bacanağımın suratı Çarşamba pazarına döndü!

 ‘’Wan suwarın rınd, wan hespên rınd suwarbun, çun, çun, çun!’’ ‘’ O güzel atlılar, o güzel atlarına bindiler, gittiler, gittiler, gittiler!’’ AYDIN ALP

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.