Keşke çocukluktan günlük tutuyor olsaydım! Söz konusu bile değildi. Tozlu, çamurlu sokaklarda bir hayat kavgası… Okulun dışında kalem kullanmak, kimsenin aklının ucundan bile geçmezdi. Şimdiyse herkes her şeyi biliyor; ama kimseler de umursamıyor! Varsa yoksa görsel dünya!
ÇOK SESLİ HÜZÜN
-sözcükler bulmalıyım
bir araya getirmeliyim en eril sözcükleri
sizlere çocukluğumu anlatabilmeliyim-
(aşk maviliğinde süzülüp yiten
acının serçesi çocukluğum
dizi sevgililerimle örülmüş biricik şiirdi)
kavruluşların ardından gençliğime doğdum
bir ıslak gömlek, çocukluğumu sıksam
gözyaşlarıma karışan hıçkırıklarım duyulur
körpe, âsi bir yürek haykırır dünyaya
çektiklerimin başkalaşımı oldu gençliğim
eriyen insanların özledikleriyle yüklü
şiirler yazdığım
pürüzsüz bir sesle okuyamadığım
ses tonum yüreğime uymuyor
çığlıklarla geçen çocukluğumdan
tüttürülen izmaritlerinden
küçüklüğümün büyük naralarından
(tanık olsaydınız anlardınız
sesimin boğuk oluşu başka nedendir
yemek özü toplardım dikenler hoyrattı)
şiirler yazarım
seçkin bir yürek dolusu sevgi
pürüzsüz bir sesle okuyamadığım
AYDIN ALP
ŞARKILAR TILSIMI MEMLEKET YAYINLARI 1986
RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) – J&J YAYINLARI - 2015
Altını çizdiğimiz kitaplar toplatıldı ya da yakıldı. Benim kuşak, beyninde ve yüreğinde taşıyor yaşadıklarını. Ne yazık ki zaman ve unutkanlık, örtüyor yazıya dökülmeyenleri!
Yüreğimin çığlıklarıyla yaşananları aktarıyorum. Yeter ki kulaklar pas tutmamış olsun!
Kaynağı yaşadıklarım olan ve beynimden, yüreğimden süzülmüş şiir ardından notları aktarayım. Yaşadıklarımız, geçmişten günümüze pek değişmiyor gibi. Yoksulluk, baskı, sömürü, hırsızlık, uğursuzluk gırla
…
SOKAK ŞAİRİ
bin karanlıktan aldatmaca getirsinler, gersinler
yalanın boyu cüce, seni örtmeye yetmez
sokakların şairiyim, söze dolaysız giren
hiçbir nuh’un kurtulamayacağı o tufan adına
yoluna vurulayım ey sevgili gerçek
ajitatörün olmuşum çok mudur
AYDIN ALP
ŞARKILAR TILSIMI MEMLEKET YAYINLARI 1986
RUHLAR MAHŞERİ (TOPLU ŞİİRLER) – J&J YAYINLARI - 2015
Şimdi yakın dönemde aldığım notları aktarıyorum. Onlar nasılsa elimin altında duruyor!
Hz. Ali’ye soruyorlar:
-Diğer halifeler devrinde bu kadar dedikodu yoktu. Sizin dönemde niye oluyor*
Hz. Ali’nin yanıtı enfestir:
-Onların arkasında biz vardık. Bizim arkamızda da siz varsınız!
***
Kendisini savunacak olan avukata hırsız:
- Avukat Hanım, ben sizin masraflarınızı öderim; ama başkalarının canı yanar, demiş. Günümüzün açık sözlü ve yoz ‘’Robin Hood’’ları!
***
Arkadaşlar bana 6 yıl önce kapkaça uğramış bir Diyarbakırlının serüvenini anlattılar. Umreye gidecekmiş. Çantasında 5000 lira, Kuranı Kerim ve aynası varmış. Adam da her yıl kınama metni yayımlıyor! Biliyor, nasılsa adalet yok! Ve çalınanlar geri gelmeyecek! Ve tek yapabildiği bu!
***
Birinin para cüzdanı kapılıyor ve hırsızlar kaçıyor! Adam da hani peşlerinde! Adamın canını yakan da hırsızın, arkadaşına dönüp söylediği sözler oluyor:
-Ulan Ahmo, biz niye kaçıyoruz* Bak peşimizdeki adam şişko, nefes nefese kalmış, yürüyemiyor bile!
Yoga Vasistha (Hindu yazıtında) ‘’Dünya, siz nasıl görüyorsanız öyledir!’’, ‘’Yediğiniz ekmeği pişiren. sizsiniz!’’, ‘’Şansını kendin yaratırsın.’’, ‘’Başarı, kimi tanıdığına dayanır’’
Çocukluğumda radyoda haberlerde ‘’yeraltı faaliyetleri’’ dendiğinde, zihnimde ‘’SEFİLLER’’ ve kanalizasyonda yürüyen Jan Valjan canlanırdı. Sonra öğrendim, gündüz ortası ulaştıkları veya öldürdükleri kişiler, etkisiz hale getirilmiş oluyorlardı! Kaçanlar, saklananlar, yakalanamayanlar da ‘’yeraltı’’
oluyordu!
‘’Yaşlı adam, nehrin karşısına geçecek. Biri, amca gel, bir ayranımızı iç, ben seni karşıya geçireyim, demiş. Sonrasında amca, o dört gençten birinin sırtında nehri yarılıyor. Gence soruyor, sizler kardeş misiniz? Evet, dört kardeşiz, diyor. Adlarınız nedir deyince genç, kardeşlerimin adı: İsrafil, Mikail, Cebrail… Benim adım da Azrail deyince, adam eşhedini getirmeye başlıyor.’’
Şimdi biz gırtlağa kadar batmışız ve bir yerlerden geçiyoruz. Birilerinin zoruyla bir yerlere geçecek olanların sonucu çok da iyi olmayabiliyor! Ve ben kendimi bildim bileli biz toplum olarak hep can yakan ve pis kokulardan burun direklerinin kırıldığı bir yerlerden geçiyoruz da geçiyoruz. Temiz, arı, şeffaf, yeşil ve güzel bir alana çıkamıyoruz! Kılavuzu karga olanların sonu hep böyle oluyor da ondan! Ömrüm yeter mi barışın, eşitliğin, özgürlüğün olduğu refah topluma ve adaletin, hukukun olduğu toplumsal yapıya kavuşmaya! Ben kendimden vazgeçtim, çocuklarımız için yoksulluğun, ayrımcılığın olmadığı, huzurlu ve özgür günlere diyorum. NOT: 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutluyorum. Ağız tadıyla hep beraber yaşayacağımız güzelliklerin, demokraside olacağını biliyorum. Eşitlik ve özgürlüğün yaşanacağı günler dileğiyle sevgiler, saygılar… AYDIN ALP