Özel Haber: Mümin Ağcakaya
Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel dokusu Mezopotamya’nın önemli bir yansıması olduğunu dile getiren Necmi Karkın, hem coğrafyada hem de medeniyetten kalan buluntuların ortaya çıkması Diyarbakır’a önemli zenginlikler kattığını söyledi.
Hilar mağaralarının tarihi önemine değinen Akademisyen Necmi Karkın yaptığı çalışmalarla ilgili olarak Tigris Habere konuştu.
Neolitik dönemden kalan bu tarihi mekânda yaptığınız bu çalışmayla nelere dikkat çekmek istediniz?
“ Mekânımız Serseranpınar Köyünün sınırlarında bulunan Hilar Mağarası on bin yıllık Mezopotamya kültüründe var olan yerleşkelerden birisidir. Ergani Serseranpınar Köyü sınırları içinde bulunan Hilar Mağaralarında; “Neolitik Çağın Işıkları” sergisini hazırladık. Hemen arkamızda yer alan Çayönü ile birlikte Hilar Mağarasının birçok medeniyete ev sahipliği yaptığını ve buradaki yerleşimin neolitik dönemden günümüze kadar geldiğini biliyoruz. Doğal olarak Hilar Mağarasının kendine özgü mimarisi ve çevre koşulları, ırmağın kenarında, bereketli toprakları içinde yer alan bir mekân olması buraya ilk geldiğimde beni çok cezp etti. Bende kargı kamışından yapılan rauthause denilen yuvarlak ev modellerini biraz daha modernize ederek, onlardan esinlenerek çalışmalar oluşturdum. Amacımız ilk göçebe toplumdan yerleşik topluma geçişte en önemli göstergelerinden ve tarihin en eski merkezlerinden birisi olan Hilar mağaralarında bir çalışma yürütmek istedim. Bizde hem yerleşik topluma geçiş hem de göçebe kültürünü bir araya getirip bir kompozisyon elde etmeyi istedik.
Mağaralar geçmişte en gizemli, enen çekici yaşam merkezleri olmuştur
Aristotales ya da Platon’un mağara metaforundan Hz. Muhammed’in mağarasına kadar, mağaralar insanların en derin, en gizemli, en çekici yaşam merkezleri haline gelmiştir. Bizde günümüzde mağaraların özellikle Hilar mağarasının çok önemli olduğunu vurgulayabilmek için böyle bir ensterasyon sergisi geliştirdim. Bu proje üzerinde yaklaşık 6 aydır çalışıyorum. Kullanacağımız şey bir yanılsama ve yansımadan ziyade mağaranın içindeki ve dışındaki yere modernize edilmiş bir ışık tekniği ile bir kompozisyon elde etmek istedik. Her şeyden önce ışığın rengi, kayaların yapısı, buranın doğası, dokusu ve vermek istediğimiz mesaj insan psikolojisinin arketipal bölgesinde yer alan ışık algısını ortaya koymak ve Hilar mağarasını biraz daha topluma tanıtmaya çalışmaktır. Her şeyden önce izleyicilerin, ziyaretçilerin buraya geldiklerinde yeni bir ışık kompozisyonu, yeni bir tasarımla karşılaşmış olacaklar. O yüzden bizim yaptığımız bu çalışma; enstalasyon anlamında dünyada nadir hatta Türkiye’de de ilk çalışmalardan birisidir diyebiliriz.
İnsanlar bu mekânları gelip görmeli, daha farklı çalışmalar da yapılabilir
Ben İnönü Üniversitesinde daha önceleri resim sergileri ve Türkiye’nin farklı kentlerinde projeler üretmiştim. Ama bu çalışma benim deneyimsel açıdan hem arkeolojik hem de estetik açıdan farklı oldu. Hilar mağarasının toplumumuza ve kültürümüze tanıtılmasını farklı bir tasarımla sunmamız en azından algısal boyut bağlamında, düşünülen kültürel çeşitlilik bağlamında önemlidir diye düşünüyorum. Herkesin gelip görebileceği bir yer. Tabi ki buranın arkeopeyzaj olarak etkili hale getirilmesi, çevre düzenlemelerinin daha farklı şekilde yapılması belki gelecekte düşünülebilir ama Hilar mağarasının o kültürel boyutu ve bize sağladığı kültürel enerji, yaptığımız bu çalışmayla da birlikte çok önemli bir hale geldi diye düşünüyorum. Her şeyden önce bu serginin hazırlanmasında bir sürü psikolojik ve kültürel katkı sağlayan birçok arkadaşlarımız oldu, onlara çok teşekkür ediyorum. Gelip görmelerini, kültürel alamda görsel algılarını geliştirmelerini ve daha farklı projelerle burada yapabilmelerini öneririm.
Diyarbakır’ı Surları, kaleleri, peygamberler, sahabeler mezarları, höyükleri ve devam eden kazıları genel olarak değerlendirdiğinizde neler söylemek istersiniz?
Çayönü kazılarından bugüne çok daha önemli hale geldiğini biliyorum. Bazı kazılar da hala devam ediyor. Kazılardan sonra ki dönemde var olan surlar, kale yapıları, camiler, manastırlar, kiliseler bölgenin kültürel paradigmasına önemli katkılar sağlayan yapılardır diye düşünüyorum. Her şeyden önce Diyarbakır’ın tarihi ve kültürel dokusu Mezopotamya’nın önemli bir yansımasıdır. On bin yıldan beri dolu dolu gelen medeniyetlerin kaldığı bir coğrafya. Diyarbakır hem coğrafyanın önemli bir parçası olması hem de medeniyetlerden kalan buluntuların ortaya çıkması kente önemli bir zenginlik katıyor. Diyarbakır’ı çok önemli kılıyor. Bu anlamda baktığımızda Diyarbakır da birçok projenin yapılması, yeni projeler üretilmesi, zenginleştirilmesi gerekir. Birçok kazı çalışması yürütülüyor. Yeni buluntular ortaya çıktıkça bilgiler güncelleniyor. Mevcut yapılar üzerinde de böyle projelerin yapılması ve dünyaya tanıtılması için daha fazla enerji ve çabaya ihtiyacımız var diye düşünüyorum. Türkiye’nin her tarafı böyledir ama Diyarbakır’ın kültürel katmanının, kültürel yoğunluğunun fazla olması Diyarbakır’ı daha özgün hale getiriyor. İleriki dönemlerde daha farklı projelerle elimizden geldiğince tanıtmak için projelerimizi daha fazla yaygınlaştıracağımızı söyleyebilirim.”