Sosyal medya üzerinden her şey kolay yazılıp çiziliyor. Anlık paylaşımlar, yangından mal kaçırırcasına atılan twitler falan herkeste bir online tepki koyma halleri.
Hızlı olma ve anında cevap yetiştirme telaşı bir yana kimi zaman eleştiri sınırlarının çok çok ötesinde sorumsuzca paylaşımlar hem paylaşımda bulunanı sıkıntıda bırakırken hem de toplumdaki kutuplaşmayı arttırıyor.
Tabii hiçbir şey siyasetten bağımsız değil yaşadığımız toplumda. Siyasilerin rakiplerini alt etmek için sözüm ona başvurdukları ve polemikten öte karşısındakini aşağılayan dili sonuçta topluma da sirayet ediyor.
Son zamanlarda toplumdaki kutuplaşma arttıkça nefret söylemleri sosyal medya üzerinden de sıkça tekrarlanır oldu. Canan Kaftancıoğlu, Meral Akşener, Başak Demirtaş ve şimdi de Esra Albayrak üzerinden nefret dili kendini çirkin bir şekilde dışa vurdu.
Toplumdaki hiçbir bireye karşı nefret dilinin kullanılmasını mazur gösterecek bir şey olamaz. Hele ki, bunun kadınlar, çocuklar ve engelli bireyler üzerinden gündeme gelmesi insani değerleri kat be kat yaralayan bir etkiye sahip.
Nefret söyleminin en son yaşandığı örnek üzerinden de açıkça ortadadır ki, kime, hangi saiklerle yapılırsa yapılsın nefret söyleminin amasız, fakatsız, şartsız şurtsuz kınanması gerekir. İnsanlık değerlerini korumak istiyorsak, nefret söyleminin tereddütsüzce karşında yer almak zorundayız.
Evet, siyasetin toplumu kutuplaştıran diline de karşı durmalı ve bunu en sert bir şekilde eleştirmeliyiz. Sadece bu da değil, toplum karşısına siyaset etmek için çıkan her bireyin, grubun, partinin siyaseten de eleştirilmesi gerekir ama bu eleştirilerin ne o siyasetçinin kişilik haklarına ne de aile bireylerinin haklarının zerresine gölge düşürecek düzeysizlikte olmaması da gerekir. Kaldı ki, bazı alanlar eleştirinin de dışındadır. İnsanların özel hayatı, kişisel hakları eleştiri kapsamının dışındadır.
Maliye Bakanını beğenmeyebilirsiniz. Mali politikasının eksikliklerini, yanlışlarını kendinizce eleştirebilirsiniz de. Hatta şahsen sevmeyebilirsiniz de. Ama ona yönelik eleştirileriniz ne onun ne de ailesinin özel yaşam alanına dil uzatmanıza, hele ki bunu nefret söylemine taşımanıza varamaz. Çünkü bu artık eleştiri olmaktan çıkar ve kişilik haklarına yönelik çirkin bir saldırıya dönüşür ki, buna insanım diyen herkesin karşı durması gerekir.
Toplumdaki her türlü şiddetin, nefretin, ötekileştirmenin ve buna zemin hazırlayan her türlü söylemin, eylemin, davranışın karşısında tavizsize durmamız gerekiyor. Toplumsal, barışın, huzurun sağlanması için bu olmazsa olmazdır. Burada en ufak bir çifte standarda yer olmamalı. Birilerine yapılırsa sessiz kalayım, birilerine yapılırsa esip gürleyeyim olmaz.
Nefret söylemi insanlık dışıdır. Bunun istisnası olmaz. Falanca da öyle filancada böyle olmaz. Yanlış herkese yanlış, doğru herkes için doğru olmak zorundadır. İşime gelince öyle işime gelmeyince böyle olmaz. Toplumsal değerlerde ilkeli davranmak ortak paydamız olmalıdır.
Evet, birilerinin günü birlik siyasi çıkarları için ağzından çıkanı kulağı duymuyor olabilir ama siyasetçiler bugün var yarın yoklar ama biz bu toplumun içinde yaşıyoruz ve her gün yüz yüze bakıyoruz. Bizim toplumun ortak değerlerini koruma konusundaki hassasiyetimiz hep diri kalmalıdır. İnsanlık değerlerimizi koruyabilmemizin yolu buradan geçer. Toplumdaki dejenere kişiliklerin sorumsuz söylemlerine asla taviz verilmemeli. Ayrıca nefret dilini kullananlara gösterilen tepkilerde de aynı hataya düşmemeye özen gösterilmelidir.