Sokağa çıktımızda karşılaştığımız insanların çoğunun yüzü gülmüyor. Sadece sokakta değil, evde de çok insanın yüzü gülmüyor. Geçim sıkıntısı ve yarının nasıl geçeceğine olan belirsizlik insanları kaygılandırmaktadır. Bu kaygı alt gelir gruplarında yer alan, açlık sınırında yaşayan özellikle geçimini günlük çalışması sonucu elde ettiği kazançla sağlayan insanların artık yüzleri gülmez oldu.
Yoksulluk sınırında yaşayan insanlar artık pazarın, marketin yanından geçmeye bile çekinir oldu. Günlük yaşama ihtiyaçlarını karşılamada neredeyse gün be gün geriye gidiyoruz. Alım gücümüz azaldığı için zorunlu ihtiyaçları bile karşılamak ciddi bir sorun haline geldi. Enflasyonun önlenemeyen yükselişi insanların alım gücünü devamlı aşağıya çekmektedir. Marketten pazardan bir hafta önce aldığı sebze, meyve ve gıdanın fiyatının arttığını görünce mecburen ya almaktan vazgeçiyor ya da daha az miktarda alıyorlar.
Sık sık enflasyona, işsizliğe ilişkin açıklanan rakamlar, büyüme endekslerinin yoksul kesimlerde bir karşılığı yok. İnsanlara rakamlara değil nasıl yaşadığına bakmaktadır. İnsanlar için esas olan cebindeki parayla neyi ne kadar aldığıdır. Cebimizdeki paranın sürekli alım gücünün düşmesi, enflasyonun önlenemeyen yükselişi açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan insanların hayatını kâbusa çevirmektedir. Günü zar zor atlatmış olan insanlar yarının nasıl geçeceğini bilemiyorsa, yüzü nasıl gülsün. Hayattan nasıl zevk alsın. Çocuklarının ihtiyaçlarını gideremeyen, bir şey ister diye marketin önünden geçirmek istemeyen insan yarına umutla bakabilir mi?
Bu hayat pahalılığı içinde bir de her ay düzenli olarak ödenmesi gereken zorunlu faturalar var. Yaktığımız elektriğin, kullandığımız suyun, telefonun, internetin üzerine eklenen kalemlerle şişirilmiş faturaların yanında artan kira fiyatları. Bir de okula giden çocukların giderleri eklendiğinde insanın beyin devreleri yanmaktadır.
Aylık gelirin zorunlu giderleri karşılamadığı bir ortamda insanların yüzleri nasıl gülecek? Yüzleri gülemeyen insan mutlu olacak? Yarınının nasıl geçeceğini bilemeyen insan gelecekten umutlu olabilir mi? Genel bir söylem olarak yaşamdan ve gelecekten umudu kaybetmemek gerekir denir. Doğrudur. Umut olmazsa yaşam da olmaz. Ama bu kadar kuşatılmışlık altında umutlu olmak o kadar kolay mı?