Narin ile ilgili kendi mecrasında yürüyen haberlerin dışında bu konuya hiç değinmedim. Çok hassas bir mesele olduğu için, sadece verilen bilgilerle yetinilmesi gereken bir duruma riayet edilmesi gerektiği için özel bir yazı yazmadım, yazmaya da niyetli değildim.
Ancak, çok dikkatli izledim, ilk gündem itibaren bir fikrim oldu, çevremle de paylaştım.
Amca, ’Tedbir’ amaçlı tutuklanınca, RTÜK yâda savcılık kararları da devre dışı kaldı.
Çünkü Narin Türkiye’ye mal oldu.
Kamuoyu bu konuda bilgilenmek istiyor.
‘Kasten öldürmekten’ bir tutuklama söz konusu olunca, başta Diyarbakır olmak üzere, Türkiye genelinde kamuoyunda ciddi kaygılar oluştu. Kaygılar tamamen ‘Soru işaretli’…
Ne oldu?
Oysa daha 4 veya 5’inci gününde topluma umutlu açıklamalar yapan yöneticilerin, o gün hangi nedenlerden dolayı bunu yaptıklarını sormak lazım. İlk haftasında Narin’in evine sağ döneceği izlenimi söz konusuydu, öyle olmadı, muamma diye düşündüğümüz olay çetrefil bir hal aldı.
Çok sorulu bir kayboluşun hikâyesi nasıl sonuçlanacak?
Narin, bilmediğimiz bir hesaplaşmanın pazarlık konusu mu?
İlk günden itibaren ciddi bir bilgi kirliliğinin kurbanı olmuştu zaten Narin. Özellikle Sosyal Medyacı ekibin tıklanma çabalarının odağındaydı Narin olayı. Çok fazla bir şey söylemek mümkün değil, söylememekte lazım. Güvenlik birimlerinin bu konuda mutlaka bildikleri, sonuca götürmek üzere geldiği bir nokta vardır. Bu kadar titiz çalışmanın boşa gitme ihtimali yok.
Ancak, zaman ilerledikçe toplumsal baskının artacağını da gözden kaçırmamak lazım, çünkü özellikle amca tutuklandıktan sonra Türkiye’nin dört biryanından ‘neler oluyor’ telefonları almaya başladık. İnsanlar Narin ile özdeşleşti, sağ salim ortaya çıkmasını umut ediyor. Soruşturmanın da bu anlamda yürütüldüğüne inanıldığı için sessiz bir bekleyiş oldu. Amca tutuklanmasa bu sessizlik yine devam edecekti. Böyle olunca, bir şeylerin varlığına inanıldığı için herkes ‘neler oluyor’ sorusu soruyor.
Evet, bizde soruyoruz, ‘Neler oluyor’.