Narin, sıradanlaşan kötülüğün kurbanı…

Zülküf Kışanak

Kötülüğün sıradanlaşması faşizmin en temel özelliğidir. İnsan yaşamının en dibe vurma, en bayağılaşma halidir, kısacası insanın şirazeden çıkma, akıl dengesini yitirme, ucubeleşme halidir, şiddetin zirveleşme, korkunun sınırlarını aşma halidir. İnsanlık tarihinin en büyük kabusudur, iyilikten yana hiçbir şeyin kalmamış halidir, dahası insanlığın gördüğü, görebileceği kötülüğün en korkunç halidir. Kötülüğün sıradanlaştığı toplumsal zemin ise gericiliğin, tetikçiliğin yedeğe alındığı, iktidara ortak edildiği faşizm süreçlerinde gelişir, mümkün oldukça daha çok insanı bu kötülüğe ortak etmeye çalışır. Kötülüğü kendi dışında arayan bu güruhun göze alamayacağı hiçbir risk yoktur, iktidarı için her yola başvurur, dahası her yolu mübah görür. Gerici faşizmin koşullarında Narin, Narinler, sıradan bir ayrıntıdır, sadece magazin malzemesidir, itilip kakılmış ruhları tatmin edecek sıradan bir medya malzemesidir, manipülasyon aracıdır. Kuşku yok ki vicdanları susturmaya, hakikatı saklamaya, maddi gerçekliği saptırmaya yönelmek, en açık anlamıyla ittifak kurdukları katili, katilleri ele vermemek sıradanlaşmış bir yozlaşma halidir. En az Narin'i öldürmek kadar ağır bir suçtur, hiçbir gerekçeyle bu durum hoş görülemez. Ne aile değerleri, ne dost ve akraba ilişkileri nede korku katili gizlemek için bir gerekçe olmaz. Bu anlamda katilin yada katillerin izini, suç hallerini flulaştırmaya karşı olayı irdelemek, bilgisi, ilgisi olanları öne çıkarmak elzem olacaktır. Bilgisi, görgüsü olanların Narin’in katilini işaret etmesinin dışında hiçbir durum, suskunluğun yarattığı bu sıradanlaşmış kötülük halini temizleyemez. Susmak katille yada katillerle suç ortağı olmanın dışında hiçbir anlam ifade etmeyecektir…

*

Sıradanlaşmış kötülüğün kurbanı Diyarbakır’ın Tavşantepe köyünde, önüne geçilmesi mümkün olan bireysel kötülük hali aşılmıştır, Narin’in şahsında yaşanan kötülük artık toplumsallaşmıştır, iktidar ve güç ilişkilerin zehirlediği paranın insanlık değerlerini satın aldığı bir ortamda kötülüğün tüm sınırları aşılmıştır. Dahası “Çocuk da olsa, kadın da olsa gereği yapılacaktır...” zihniyetinin Narin’in katlinde yeniden üretildiği birer odak haline gelmiştir. “Görmedim, duymadım, bilmiyorum, sadece söyleneni yaptım, nasıl bilebilirdim ki, nereden bilebilirdim ki, aklım başımda değildi, her şeyimi kaybetmiştim, çaresizdim, korkuyordum, inkara mecburdum…” gibi cümleler; vicdandan, empatiden, olup biteni muhakeme etme gücünden, sorgulama kapasitesinden yoksun, kötülüğün sıradanlaştığı, toplumsal çürümüşlüğün dibe vurduğunu gösteren somut verilerdir. Kuşkusuz Tavşantepe’deki kötülüğün sıradanlaşma durumu Narin’in kaybolduğu birkaç haftada, birkaç günde, birkaç saatte oluşmadı, yılların, belki de on yılların birikimi ile sürdürülen siyasi, sosyal, ekonomik ilişkilerle vücut buldu, köyün toplumsal yaşamına, sosyal hayatına egemen kılındı…

*

Yandaş ve merkez medyanın her konuda mahir yorumcularının “Narin niye öldürüldü, hangi uygunsuzluğu gördü de öldürüldü, hangi ahlaksızlığa tanık oldu da öldürüldü…” gibi soruları topluma pompalayarak hakikatı, yani Narin’in katledilmiş olma gerçeğini perdeleyerek magazin malzemesi ile kamuoyunu manipüle etmektedir. Cinayetin hiçbir gerekçesi olamaz. Neden diye sormak cinayete gerekçe uydurma gayretidir. Yandaş medya, kısmen tutuklanan muhtarın, Narin’in cansız bedenini sıradan bir eşyaymış gibi saklayabilen, bu konuda deneyimi olduğu izlenimini veren itirafçının şahsında somutlaşan köydeki bireysel kötülüğü öne çıkarmaya çalışsa da iktidarla, daha doğrusu sistemle derin bağlantılar içinde olduğu anlaşılan toplumsallaştırılmış kötülüğü istedikleri gibi gizleyemediler. Katille, katillerle ilgili bilgi sahibi iktidara yakın kimi siyasi ağızların kendilerini konuşmaktan men etmesi, özellikle de olay hakkında konuşmaları muhtemel insanların önünü kesme amaçlı girişimleri, çağrıları olsa da toplum vicdanında yer bulamadı, uygunsuz girişimleri boşa çıkarıldı. Bu ağızların tamamen kişisel dostluklara, menfaatelere dayanan kaygıları nedeniyle olayı örtbas etmeye yönelik konuşmalar yapması, fikirler üretmesi, daha geniş anlamda soruşturmaya yönelik baskı oluşturmaya çalışması, bir anlamıyla iktidarın, “Bana kamuoyunu bastıracak, ortaya çıkan infial durumu bertaraf edecek bir katil verin gerisini kendi aranızda, kendi çıkar ilişkileriniz içinde hal edin…” tarzında olaya yaklaşması, Narin’e ve Narin şahsında tüm çocuklara yapabileceği en büyük kötülük olduğunu unutmamak gerekir. Toplumsal vicdan, hukuk insanlarının, kadınların, insan hakları savunucularının çabaları ile kendini göstermeli ve Narin’in katledilmesine ortak olan ne varsa, kim varsa bulunup açığa çıkartmalıdır…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.