Osmanlı döneminde II. Beyazıd 1488 zamanında Edirne’de açılan darüşşifa (hastahane) 400 yıl akıl ve ruh hastalarına da hizmet veriyor. Haftanın belli günlerinde gelen müzisyenler havuzun etrafında müzik çalarak, hastaları müzik, su sesi ve güzel kokularla tedavi edilmiştir. Ayrıca hastalara halı dokuma gibi meşgul olacakları işler de yaptırılarak tedavi yöntemleri geliştirilmiştir.
Bugün dünyada Amerika ve diğer ülkelerin pek çok kliniklerinde, araştırma merkezlerinde, sanat merkezlerinde, hastanelerde, kreşlerde ve bağımsız alanlarda müzik terapi uygulamaları yapılmaktadır.
Günümüzde de müzik terapinin alanı oldukça genişlemiş durumdadır. Müzik terapisi psikiyatri temelli hastalıklarda 1950’lerden bu yana birçok ülkede; nöroloji, kardiyoloji, onkoloji, psikiyatri gibi klinik alanlarda; bireylerin tedavisinde tamamlayıcı bir yöntem olarak, etkince kullanılmaktadır.
Ayrıca; son yıllarda müziğin zekâ ve öğrenme üzerindeki etkileri de izlenmektedir. Klasik müzik dinleyenlerin daha başarılı oldukları; uzaysal- zamansal becerileri geliştirdiği, matematiksel düşünceyi güçlendirdiği, öğrenmeyi hızlandırdığı; olgulara ve olaylara farklı açılardan bakabilme gücünü yakalayabildiği gözlenmiştir.
Müziğin yararları bunlarla da sınırlı kalmamaktadır. Sinir ve stresten kurtulmamıza yardımcı olmaktadır. Ayrıca beynimizin sağ lobu ’nu uyararak yaratıcı düşünme ve hayal gücü becerilerimizi de geliştirdiği, IQ seviyesini de artırmaktadır. Bilgilerin uzun süreli beyinde muhafaza edilmesinde önemli bir rolü oluyor. Beyin müziğin vuruş, ritim ve armoni gibi bileşenleri aracılığıyla bilgileri daha kolay kodladığı izlenebilmiştir.
Bu yüzden okullarda bazı derslerde öğretmenler çocuklara ritim ve müzik eşliğindeki anlatımlarında çocukların daha kolay kavradıkları, unutmadıkları ve daha başarılı oldukları gözlenebilmiştir. Çocuk yaşta müzikle ilgilenen çocuklar gelecek yaşamlarında da başarılı olmaktadırlar. Müzik aleti çalan çocukların derslerinde düzenli alıştırmalar yaptığı ve bu alışkanlığın zamanla günlük yaşam içerisinde düşünme ve çalışma alışkanlığının bir sisteme ve disipline kavuştuğu gözlenmiştir. Bu yüzden küçük yaşlarda çocuklarda onları müziğe yönlendirmek, çocuğun gelecekteki başarısı için önemlidir.
Günümüzde tıpda kullanım alanı genişleyen müzik; depresyon, sinir, panik atak, uykusuzluk, kas ve eklem ağrıları, diyabet, otizm, kanser hastalarının psikolojik sorunlara karşı bağışıklık sistemlerinin güçlenmesinde, hamileler için doğumun normal geçmesinde ve doğum sonrası ağrıların geçmesi tedavisinde, bedeni ve ruhu rahatlatmak için sportif faaliyetlerde kullanılmaktadır.
Ayrıca beslenen hayvanlarda verimliliğin arttığına ilişkin kimi çalışmalarda yapılmaktadır. Müzik dinletilen tavukların daha fazla yumurta verdikleri, ineklerin daha fazla süt verdikleri gözlemlenmiştir. Yakın gelecekte bu yönlü çalışmaların daha fazla yoğunlaşacağı anlaşılmaktadır.
Müziğin gündelik yaşamımızdaki yeri her geçen gün daha fazla etkin olmaya başladığı görülmektedir.
Kısacası; doğanın ve verenin uyumunu yansıtan müzik, yaşamımızın ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Sanat özelliği taşıyan, iyi bestelenmiş kaliteli müzikleri dinlememiz beyin ve psikolojimiz üzerinde olumlu etkiler bırakacaktır. Bu alanda da seçici olmanın önemi bir kez daha ortaya çıkıyor.