İlk kez toplumun bütün kesimleri, ‘Milli mutabakat’ için sözlü bir anlaşmaya imza koymuş gibi, 14 Mayıs’a kilitlenmiş. Sağcı, solcu, ülkücü, muhafazakâr, Kürt, Türk, Laz, Çerkez, Arap; bütün kesimler, sanki zımni bir anlaşma yapmış gibi, sözleşmiş gibi sandık gününü bekliyor. Belki de Cumhuriyet tarihinin en büyük seçim-sandık hesaplaşmasına tanıklık edeceğiz.
Gözlem böyle, gidişat buna işaret ediyor. Kurtuluş Savaşı dönemine ve örneğine denk gelen bir durum var. Cumhuriyetin İkinci yüzyılının heba olmasını istemeyen çoğunluk, heba etme çabası içinde olan azınlığa karşı, ideolojik tercihlerini bir kenarda tutarak, ‘ortak Kurtuluş’a imza atmak için bileniyor adeta.
Mevcut iktidarı değiştirmek için ‘Ortak heyecan’ var, demokrasiye, bireysel hak ve özgürlüklere sahip çıkma anlamında ciddi bir blok oluşuyor. Özellikle sağ-muhafazakâr kesimde bu kültüre ihtiyaç duyulması, yıllardır bu konuda mücadele veren sosyal-demokrat, sol-sosyalist kesimlere hakkının teslim edilmesi adına, ülke adına, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının geleceği adına son derece sevindirici bir durum.
İktidarın, cumhur ittifakının ülkeyi sosyal, siyasal, ekonomik açıdan sürüklediği girdap, bunun yanı sıra, hak-hukuk-adalet anlayışının çok dışında bir yönetim anlayışının baskıyla kabul ettirilmeye çalışılması, ciddi rahatsızlık yarattığı içindir ki, bütün kesimler ‘Ortak Kurtuluş’a imza atmak istiyor.
Ben kendi adıma söylüyorum; bu seçimin iktidar için son seçim olduğu kanaatimi ve inancımı her zaman diri tuttum, soranlara da her zaman ‘Gidiciler’ cevabını verdim.
Evet, ‘Gidiciler’…
Yoksulluğu, adaletsizliği, haksızlığı, hukuksuzluğu dayatanlar, dünyanın neresinde olursa olsun gidicidir.
*
Altılı masadaki partiler ve liderlerinin duruşunun toplumun talepleri doğrultusunda şekillenmesi, HDP’nin dik ve kendine özgü duruşunun yanı sıra, Selahattin Demirtaş’ın cezaevinden verdiği mesajların toplumsal karşılık görmesi, iktidarın, cumhur ittifakının varlık nedenini ciddi bir şekilde sarsmış durumda.
Bütün bunların yanı sıra, Ülkü Ocakları eski Genel Başkanı Sinan Ateş suikastının üstünün örtülmeye çalışılması, toplum vicdanını ciddi şekilde rahatsız etti. Sosyal demokratların, sol-sosyalist kesimlerin bu cinayeti samimi bir şekilde sorgulaması, Sinan Ateş bloğunda yer alan ülkücü kesimle var olan ideolojik keskinliği yumuşatırken, sahip çıkılması gereken değerlerin, demokrasi, hak, hukuk, adalet olduğu yönündeki ortaklaşmayı gündemleştirdi diye düşünüyorum.
*
Sinan Ateş ile ilgili 3 Ocak 2023 tarihli köşe yazımda yaptığım vurgularda, bugün için, hatta yarınlarımız için ciddi öngörü var, o nedenle hatırlatmak istedim.
Şöyle demişim;
“Sinan Ateş, ülkenin kaderine etki eden bir şahsiyet olarak tarihe geçecek gibi.
Durum, vaziyet buna işaret ediyor.
Türkiye’de buna benzer çok sayıda siyasi suikast gerçekleşti, üzeri örtüldü, kapandı ya da çözülemedi!
Her neyse.
Ancak, bu kez organizatörler sanki ‘baltayı taşa vurdu’.
Gördüğümüz, izlediğimiz kadarıyla kapatılacak, kapanacak gibi durmuyor Sinan Ateş cinayeti.
Belli bir kesimin dışında, özellikle MHP cephesinden bir ses çıkmasa da, dışarıdan ‘çok ses’ var, Sinan Ateş cinayetinin hesabı soruluyor.
Gördüğümüz kadarıyla siyasi bir suikast ve bunun siyasi sonuçları olacak.”
Gerçekten de öyle oldu, Sinan Ateş cinayetinin altında ezildiler!
*
Evet, 14 Mayıs müthiş bir final olacak, demokrasi adına, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları adına.
Dünkü mutabakat metni ise, şimdiden finale damgasını vurdu…