Kendimi bildim bileli “parlamento dışı sivil muhalefet”i önemsemiş ve asıl ola- rak sokağın sesine kulak vermenin anla- mına inanmış biriyim. Bu sebepten siyasal particilik üzerin- den siyasetin de anlamını bilerek sivil toplumculuğun, demokratik kitle örgütçü- lüğünün ve bu kurumsallıklar üzerinden toplumsal muhalefetin ne denli kıymetli ve de içten, gönüllü çabalar olduğunu “içerden biri” olarak çok iyi biliyorum. Ama şunu da yine çok iyi biliyorum ki; bu “tuhaf” ülkede parlamentoda yürütü- len siyasetin, hele hele sistem siyasetinin gözünde; zerre kadar “dışarıdaki ses”in siyasal, ya da toplumsal ve dahi kültürel manada kıymeti harbiyesi yoktur. Sokak, istediği kadar bağırıp çağırsın; onlara, muktedirlere göre bir siyasetçinin (Süleyman Demirel) geçmişten bilinen ta- biriyle “sokaklar yürümekle aşınmaz”. Oysa çok aşikârdı(r) ki; toplumsal mü- cadele bir bütündür. Hangi alanda örgüt- lülük yaratırsanız, o alanı bütün hatlarıy- la kullanıp derdinizi anlatmak, mesajınızı, ulaşması gereken yerlere taşımak duru- mundasınız. Bu baptan baktığımızda 12 Haziran 2011 Genel seçimlerinin üzerinden yakla- şık üç yıl geçmiş bulunuyor. Bütün engellemelere, seçim barajları- na, kısıtlılıklara rağmen Barış, Demokra- si ve Özgürlük Bloku başarılı bir seçim çalışmasıyla 36 milletvekili çıkarmıştı o seçimlerde. Üstelik sadece Kürt seçmen- ler değil, ülkenin geleceğini düşünen ve demokrasiye inanan yürekli Kürt olma- yan seçmenler de tercihlerini “bağımsız blok” adaylarından yana kullanmıştılar. Seçimlerden sonra seçmen tercihleri kimi seçilmişler için tecelli etmemişti, bu biliniyor. Siyasal iktidar devletin gücünü kullanıp hukuku gerekçe göstererek kimi blok vekillerinin mahpustan çıkmasına izin vermemişti. CHP ve MHP’li vekiller de vardı bu “tufan”dan nasiplerini alan. Geç de olsa geçtiğimiz aylarda ve ye- rel seçimler öncesinde vekillerin bir bö- lümü mahpustan çıktılar. Siyaseti partile- ri üzerinden yürütmeye kaldıkları yerden devam ettiler / ediyorlar. Bu vesileyle Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş başkanlığına an kala Fırat Anlı’nın “belediyeyi yerel parlamento ya- pacağız” sözü yerel iktidar olmanın da aynı zamanda parlamento dışı muhalefe- tin ve de siyasetin kıymetli bir aktörü ol- duğu gerçekliğine yürekten inanarak; ga- liba Ankara merkezli parlamentonun tek seçenek olmadığını bir daha vurgulamak gerek! Ve parlamento dışı muhalefetin de mü- cadele yöntemlerinden biri olduğunu ye- rel seçimlere günler kala vurgulamak ve gündemde tutmak elbette Türkiye gibi demokrasi kültürü yeterince olgunlaşma- mış bir ülkede çok önemli ve anlamlıdır.