Milli bir felaket var ise, bu durum beraberinde mutlaka Milli birlik ve Beraberliği de getirir. Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının bu konuda hiçbir sıkıntısı olmadı. Kurtuluş savaşı yıllarından bu yana, ortak sıkıntıların yaşandığı her dönem din, dil, ırk, mezhep farkı gözetilmeksizin Milli Birlik ruhu ile ortaklaşma sağlanmış, ortak çözümler üretilmiştir.
O nedenle; Yurttaş olarak ortak felaket zamanlarında ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyoruz. Doğal afet, felaketler hiç kimsenin önleyeceği, durduracağı bir durum değil, ancak, vereceği zararları tedbirlerle en aza indirmek mümkündür.
Doğal afetler konusunda, yerel ya da merkezi yönetimleri suçlayamayız, aksine bu tür zamanlarda yurttaşlık görevimiz onların yanında olmak, birlikte çözümler üretmek, çözümlere katkılar sunmaktır. Aynı şekilde yerel ve merkezi yönetimlerin de yurttaşına karşı sorumlulukları söz konusudur.
Bu tür zamanlarda yurttaş hakkını ve hukukunu korumak, kollamak, can güvenliğini sağlamak görevi yönetendedir. Felaketten kimseyi sorumlu tutmuyoruz, ancak, sorumluluk ruhunun da geç tecelli ettiğini söylemeden de geçemiyoruz.
Bu tür felaketler ilk etapta herkesi kilitleyebilir, refleksler devreye giremeyebilir, sorunu çözmekle mükellef yöneticiler, devlet görevlileri, yerel ve merkezi yönetim kadroları bir ‘ŞOK’ hali içinde de olabilir. Ancak, devlet aklı ve sorumluluğu, duygusal çerçevenin dışına en kısa zamanda çıkarak, reflekslerini süratle harekete geçirmek zorundadır.
İşte, deprem, işte yönetenlerin sorumluluk konusunda gecikmişliği, son deprem de sınıfta kalmışlık…
Belki bundan sonra bütün gerekler yerine getirilir, ama gecikmiş olmaktan kaynaklı çok ciddi kayıplar oldu. Milli Birlik ve beraberlikte bir sıkıntı yok, vatandaş her türlü hazır ve yurttaşlık görevlerini yerine getiriyor. Ancak, yönetenlerin hazırlığı süratle devreye girmediği için maalesef yardım ve kurtarma çalışmaları da aksadı.
Diyarbakır’da her şey çok süratli oldu. Deprem, yardım, kurtarma, enkaz kaldırma gibi çalışmalar iyiydi. Ölümleri engellemek bazen mümkün olmuyor, ancak depremlerde sürat, sistemli çalışma her zaman can kurtarıyor.
Kahramanmaraş, Hatay ve Malatya gibi illerde felaket ciddi sonuçlara neden oldu. Aradan 48 saat geçmesine rağmen ulaşılamayan yerler var. Kurtarma ve yardımlar gecikti. ‘Yollar kapalı, ulaşım sağlanamıyor’ gibi gerekçeler üretildi, bu arada yüzlerce insan enkaz altında hayatını kaybetti.
Çatlayan, patlayan oto yolları, yıkılan viyadükleri, 5-6 parçaya ayrılan hava alanı yollarını kim/Kimler yaptı?
Muhalefetin 5’li çete diye tabir ettiği ekipler yapmadı mı?
Buralardan ciddi paralar kazanmadılar mı?
Düşündük mü?
Böyle bir felaketten sonra hani neredeler, nerede bu ekiplerin iş makineleri, araç-gereçleri?
Neden yollara bir an önce müdahale edip açmazlar?
Hiç kimse kusura bakmasın, elbette ki Milli birlik ve Beraberlik, ancak, böyle bir günde de bu ve bunlara benzerlere de laf etmeyip, ‘ayıp olur’ kelimesinin arkasına da sığınmayacağız. Onlarda bu tür zamanlarda ortaklaşmanın içinde olursa milli birlik olur, aksi halde yurttaşın milli birliğinin içinde yerleri olmaz.