Mevsimler alt üst olmaya başladı. Dolayısıyla bizim alışılagelen yaşamımız da alt üst oldu. Öyle ki bazı yerlerde mevsim koşulları hala bahar havasında devam ederken Diyarbakır ve çevresinde bu yaz neredeyse kavrulduk. Yakıcı sıcaklar bizi fazlasıyla ısıttı. Bazı yerlerde ise hala ısınamadık diye şikâyet ederlerken, yakıcı sıcaklar bizi fazlasıyla ısıttı. Bazı bölgelerde mevsiminde bile yeterli yağışı alamazken bazı bölgeleri de sel götürdü.
Bu mevsimsel değişimler dünyanın başka alanlarında da daha derinleşen bir sorun olarak yaşanmaktadır. İklimsel krizin bir sonucu olarak ortaya çıkan bu değişimler sınır tanımadan, kimin daha fazla dünyayı kirlettiğine, doğal dengeyi bozduğuna bakmadan dünya üzerindeki canlı yaşamı etkileyecektir. Öyle gözüküyor ki onlu yıllar geçtikçe doğal dengenin bozulmasının sonuçlarını bütün ülkeler ve insanlar yaşamaya aday olacaktır.
Ülkelerin güncelde yoğunlaştığı konular farklı olsa da yakın gelecekte; bütün insanları ve dünyanın çözülmesi gereken en yakıcı sorunu iklim krizi olacaktır.
Bilim adamlarının tüm uyarılarına rağmen ülkelerin çoğu küresel ısınmayı geriletecek ya da sera gazı salınımını azaltacak yapısal tedbirleri almıyorlar. Toprağı, havayı, suyu kirletmeye devam ediyorlar.
Hatta doğal dengeyi bozan betonlaşma hızından bir şey kaybetmiyor. Ormanlar yakılıyor, ağaçlar kesiliyor, birçok canlı türü de kendine yaşam alanı bulamıyor. Tarımsal alanlar gittikçe dar alanlara hapsediliyor. Doğal su kaynakları kirletiliyor. Geri dönüşümü yüz yılları alacak olan plastik atıklar okyanuslarda ve denizlerde adacıklar oluşturuyor. Kullanılabilir yer altı su kaynakları kirletiliyor. Fabrika atıkları nehirler karışıyor. Hızlı kirlenme sonuçta hem ekilebilir verimli toprakları tarım dışı bırakıyor hem de kullanılabilir temiz su kaynaklarını azaltıyor. Bilim adamlarının sesine kulak vermeyen ve doğanın uyarılarını dikkate almayan insan gelecekte neye mahkûm olacaktır.
Bu kirlenme ve doğal dengenin bozulmasının devam etmesinin sonucunda fazla uzak olmayan gelecekte gıdaya ve suya nasıl ulaşacağımız belirsizdir. Doğal kaynakları sınırsız gören kapitalist yağmacı anlayış ve tüketime dayalı küresel kültür herkesi duyarsızlaştırıyor.
İnsanın doğayı tahrip etmesi, doğal yaşamı ve dengeyi bozmasının sonuçları sadece bu alanla sınırlı kalmıyor. Bu anlayış toplum yaşamlarına yansıyor. Toplumsal değerler de alt üst olmaya başlıyor. Bireysel hırslar, bencillik, merhametsizlik, ahlaki çöküntü herkesi bir şekilde kuşatıyor. Sonuçta sadece doğa yok olmuyor onunla birlikte insan, insani değerler ve gelecek de yok oluyor.