Meşruiyet, mücadelesi halkınkiyle aynı olana verilir.

NACİ SAPAN

Lübnan’lı yazar Amin Maalouf’un içinde bulunduğumuz yüzyılı anlatan‘Çivisi Çıkmış Dünya’ kitabından Birinci Dünya Savaşı sonrası Türkiye’yi ve Mustafa Kemal Atatürk’ü anlatan bölümü okudum yazma gereği hissettim. Bir liderin halkıyla olan meşruiyet bağının verilen ortak mücadeleye nasıl olduğunu anlatan bir bölüm. Okuyanlar bilirler ancak bilgi tazelemekte yarar var.

 

Şöyle diyor Maalouf;

“Birinci Dünya savaşının ertesinde, bugünkü Türkiye toprakları çeşitli itilaf orduları arasında paylaşılırken ve Versailles’da ya da Sevres’de toplanan Batılı güçler duygusuz biçimde insanlara ve topraklara sahip olurken, Osmanlı ordusunun bu subayı galiplere hayır deme cesaretini göstermiştir. Birçokları karşılaştıkları haksızlıklardan yakınırken, Mustafa Kemal Paşa silaha sarılmış, ülkesini işgal eden yabancı birlikleri kovmuş ve diğer güçleri tasarılarını gözden geçirmek zorunda bırakmıştır.

Bu ender rastlanan tutum-söylemek istediğim, hem yenilmez olarak ün salmış düşmanlarına gözü pekliğini sergilemesi, hem de bu savaşımdan galip çıkması-onun meşruiyet kazanmasına yol açmıştır. Azimle işe koyulur. Osmanlı hanedanına son verir, halifeliği kaldırır, din ile devlet işlerini birbirinden ayırır, sıkı bir laik sistem kurar, halkından Avrupalılaşmasını ister.

 

Halkı da onu izlemiştir. Çok da şikayet etmeden, gelenekleri ve inanışları alt üst etmesine izin vermiştir. Neden? Çünkü halkını tekrar gururlandırmıştır. Halka haysiyetini geri veren kişi ona pek çok şeyi kabul ettirebilir ve hatta buyurganca davranabilir; halk yine de onu dinleyecek, savunacak, onun sözünü dinleyecektir; sonsuza dek değil, ama uzun süreliğine. Dine çatsa bile yurttaşları çokta sırtını dönmeyecektir ona.

Siyasette, dinin kendisi bir amaç değildir, düşüncelerden biridir yalnızca; meşruiyet en inançlı olana değil, mücadelesi halkınkiyle aynı olana verilir.

Atatürk’ün elde ettiği meşruiyet onun ölümünden sonra da devam emiştir ve bugünde Türkiye onun adına yönetilmektedir. Onun düşüncelerini paylaşmayanlar bile ona belli bir bağlılık sergilemek zorunda hissedeler kendilerini’’

 

Maalouf, o dönem İslam âlemindeki pek çok liderin Türkiye’yi örnek alarak Atatürk’ün izinden gitmeyi hedeflediğini de örnekler vererek anlatıyor kitabında, İran, Afganistan, Tunus gibi, deneyen ancak beceremeyen ülkeler.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.