Her geçen günün bir öncekini aratması gibi, her bayramda bir önceki bayramı aratır oldu. Geçtiğimiz yıl “Ulan bayram bizim neyimize!” Başlıklı bir yazı kaleme almıştım. Aradan tam 1 yıl geçti. Sayısal olarak günlerin, haftaların, ayların ileriye aktığı bu zaman diliminde, sosyal olarak bırak yerimizde saymayı, gün geçtikçe hiç olmadığımız kadar geriledik, fakirleştik.
Bu süreçte hazır giyimden beyaz eşyaya, gıdadan teknolojiye, tüm kalemler 3 ile 5 kat arası zamlandı. Elektrik ve doğal gaz faturaları, ev kirası ile Pazar fiyatları cep yakıyor. Hiperenflasyon’un en alasının yaşandığı bu devrenin tahakkümüne bazı dönemlerin de eklenmesiyle, yoksulun duygu yoğunluğu artıyor. Bayramlar bu duygu yoğunluğunun fazlalaştığı günlerden biri.
İslam aleminin bayramı olan dini bayramlar giderek zengine has bir gün oluyor. Çünkü, yer demir gök bakır bir yaşam sürdüren vatandaşlar bayramı dilediğince yaşamıyor. Kazandığıyla zaten kıt kanaat geçiniyor. Hal böyle olunca bayramın adı buruk oluyor. Bayramlar şeker yerine buruk bir tat verip kolonya yerine hüzün kokuyor.
Büyüklerimizin, bayram kültürünün kaybolduğunu ifade ettiği, “Ah eski bayramlar” serzenişi, şimdiki nesil için kültürün yanında ekonomik yoksunluk serzenişidir. Ki bazı kültürlerimizin gerçekleşmesi için de ekonomik unsurlar gerekiyor. Örneğin, Diyarbakır’da, asırlardır süre gelen Bayram çöreği kültürü var. Her bayram öncesi, evlerde tepsilerce yapılan bu çörekler, bu yıl yağ ve elektrik fiyatlarına gelen zamlardan ötürü yapılamadı. Kültürün kaybolmaması için direnenlerde zor bela 2,3 tepsi çıkarabildi.
Her şeye rağmen Merxeba Bayram! demeyi ihmal etmiyoruz.
Motorların maviliklere sürüleceği bayramlar yakındır. Daha mutlu, daha neşeli, daha huzurlu, daha sağlıklı bayramlara;
Bayramınız kutlu olsun.
Cejna we pîroz ve.
Roşanê şıma bimbarek bo.