Merhaba TİGRİS , Ben geldim …

Av. Güler Koçyiğit

Merhaba TİGRİS , Ben geldim …
 

Güler KOÇYİĞİT

Şu gazete kokusu diyorum; miski amber değildi belki ama bana hep çok güzel bir koku gibi geldi. Sanki fırından yeni çıkmış dumanı tüten taze ekmek kokusu gibi . Hep bu duyguyu uyandırdı ben de okumak için aldığımda elime. Yıllar geçti, bu duygum hiç değişmedi. İstenmesi bilinirse eğer , zaman bizi yapmak istediklerimize mutlaka ulaştırıyor. Şekilde görüldüğü üzre, okur pozisyonundan şimdi her pazartesi , Tigris te gündeme ve hayata dair kelam eyleme durumuna gelebilmek gibi .

 Tigris Ailesi çok hoş karşıladı beni, ben de çok hoş buldum tabi. Bu hoş frekansı Sevgili Tigris Okuyucularıyla da yakalamayı umuyor herkese sevgi ve saygılarımı sunuyorum. İyiliği rehber, nezaketi çizgi edinerek lüzumu vuku bulan konularla ilgili yazmaya çalışacağım …
Öyle ki daha “ ok ” denmeden , ben yazacağım ilk konuyu bile belirlemiştim . Resrorasyonu çok uzun süren İçkale ve burada açılacağı söylenen ama habire ötelenen Arkeoloji Müzesini yazacaktım. Hayır içime doğduğundan değil, içime dert olduğundan bu konuyu seçtim. Diyarbakır da hayata ve gündeme dair şeyleri yazmaya çalışacağım dedim ama özellikle Diyarbakır’ a dair şeyler önceliğim.
Efendim Diyarbakır Arkeoloji Müzesi, yaklaşık 10 yılın sonunda İçkale mevkiin de nihayet açıldı . İçkale’ yi bilmeyen yoktur . Hele hele Saray Kapı ve Hz. Süleyman Camii dersem tam yerine oturur. Surlar, Burçlar derken bir de o bölge de sur içinde kale vardır. İşte buraya İçkale denmesi o yüzdendir. Hz. Süleyman da İçkaleyi alıp, şehre bu noktadan girerek fethetmiştir .
İçkale’ nin yapımı Hurrilere kadar dayanıyor. Sonrasında en çok bilinenleri Roma, Artuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti … Bütün bu devletler dönemin de burası şehrin yönetim merkezi olarak kullanılıyor.
Mühendislik ve mimarlık açısından olağanüstü görüntüsü olan İçkale’nin ihtişamı giriş kapısından itibaren kendisini gösteriyor . Kemerli kapıdan girer girmez çoğunluğu Artuklu Dönemin de yöreye özgü bazalt taşla inşa edilen 9 adet taş bina, 1 çeşme ve 2000 yıllık kilise (Saint George Kilisesi) bulunuyor . 2007 senesine kadar adliye , hapishane ve garnizon komutanlığı olarak kullanılan binalar boşaltılıp Kültür ve Turizm Bakanlığı’ nın bütçesinden restore edilerek nihayet mayıs 2015 de hizmete açıldı. Ancak hala restorasyonu bitirilemediği için hizmete sunulmayan bina sayısı daha fazla . Hatta son olarak Bakanlığın olaya müdahale ettiği, İl Kültür Turizm Müdürlüğü' nü bir an önce bitirilmesi hususunda sıkıştırdığı söyleniyor. Hatta bitirilmediği takdirde tamamen kapatacağını söylemesi üzerine açılış alelacele bu mayıs ayında Bakan Ömer ÇELİK’ in gelmesiyle gerçekleştiriliyor. Hiç te az sayılmayacak 7 – 8 yıllık bir sürede restorasyonun bitirilememesi, bu süre zarfında eski arkeoloji müze binasının taşınacak bahanesiyle ziyarete kapalı tutulması ise ayrı bir olumsuzluktu. Hedeflenen şey İçkale ve orda bulunan binaların kültür ve inanç turizmine hizmet edecek hale getirilmesi ama iş çok uzun sürdü. Sebebini vatandaşa açıklamak kimsenin aklına bile gelmedi . Siyasiler desen eminim onların çoğunun bu durumdan haberi bile yoktu. Daha çılgın projeler peşindeydiler, müze açılsa da olurdu açılmasa da. Şu an için hizmet veren iki bina var, biri arkeoloji müzesi , diğeri de kent müzesi . Eğer bütün binaların restorasyon işi biterse , Kilise ; Sanat Galerisi , Eski Hapishane Binası ; Kongre Merkezi , eskiden Jiteme ait bina da Arkeoloji ve İslam Eserleri Müzesi , Atatürk Müzesi , Çocuk Müzesi , açık alan Açık Hava Taş Eserleri Müzesi , yine Garnizon Komutanlığı tarafından kullanılan bina kafeterya olarak kullanılacakmış . Hatta personelin söylediğine göre kafe Bilintur denilen bir şirkete kiralanmış, o şirkette bunun işletmeciliğini burada başka bir taşeron şirkete vermiş.


2000 yıllık kilise hariç diğer bütün binalar kullanılmasına rağmen, restorasyonu niye bu kadar uzun sürdü sorusuna aldığım cevap; restorasyon işini yapan şirketlerin acizliğinden olduğu. İhaleyi alan ilk şirketin restorasyonu tamamlayamadığı, hatta çok büyük zararlar verdiği, sonradan işi devralanların onun yaptığı hataları gidermek için çok uğraştıkları oluyor … Restorasyon sırasında yapılan kazılar sırasında  yakın tarihe ait insan kemikleri bulunuyor. Bu olay ise Diyarbakır da yaşananların farklı bir boyutu.
Çok büyük bir merakla, daha önce mahkeme binası olarak kullanılan şimdi ise Arkeoloji Müzesi’ ne dönüştürülen binaya giriyorum . Giriş 5 tl. Çalışanlar bileti verirken flash kullanmama ikazında bulunuyor. Müze iki katlı ve odalar şeklinde . İlk dikkatimi çeken müzenin içinin ferah olmadığı . Hatta karanlık desem yeridir . Eserler sadece objelerin aydınlatıldığı cam vitrinler içinde . Onun dışında mekan aydınlatılmıyor. Elektrik aksamı var ama kullanılmıyor. Sebebini soracağım her hangi bir görevli de bulamıyorum . Yine de geziyorum bütün odaları , tek tek bütün eserleri inceliyorum . Ancak mekanın karanlık aydınlatmanın ise sadece vitrinlerde olması gözlerimi rahatsız ediyor. o yüzden tadını çıkararak değil de bir an önce dolaşıp çıkası geliyor insanın. Eserlerin çoğu Bismil Salattepe , Ergani Çayönü , Eğil ve yine bu bölgede çıkarılanlar . Olağanüstü şeyler var.
Ancak eserlerin kronolojiye uygun sergilenmediği dikkatimi çekiyor . Yani aynı oda da taş devrine ait eserler sergilenirken tam karşısında ki vitrinde demir devrine ait eserlerde bulunuyor . Aşağıda ki görevliye soruyorum. Bunun sebebini . “ Açılışın aceleye geldiği, bakanlıktan gelen personelin bu şekilde düzenlediği ” oluyor . 8 yıl az gelmiş demek ki , Bakanlık açılması için sıkıştırmasa bir 8 yıl daha sürerdi diye düşünüyorum.

 Aşağıda fotoğraf çekerken flash kullanmayın diye uyarı yapsalar da, gezmeye başlayınca bu iş tamamen ziyaretçinin duyarlılığına ve insafına kalıyor. 
Geziyi bitirdikten sonra bütün eserler bu kadar mı diye soruyorum rastladığım bir görevliye , “ Hayır müze de toplam 30 bin eser var. Çoğu sandıklar da ve depoda. Tamamının sergilenmesi diğer binalar tam olarak faaliyete geçerse anca ” diyor. Ama o binalar da tam faaliyete geçse bile yine de bütün eserleri sergilemek na mümkün gibi görünüyor. Çünkü o binalarda bütün eserleri alabilecek kadar büyük görünmüyor. 
Müzenin bahçesin de ki bankta oturup etrafı seyrediyorum hayal kırıklığı içerisinde . İstanbul , Antalya, Hatay , Gaziantep’ te gezdiğim müzeler geliyor gözümün önüne … Mukayese bile etmiyorum Diyarbakır Arkeoloji Müzesiyle … Sıfırdan ve çok daha büyük bir müze yapılamaz mıydı Diyarbakır’ a da ??? Zorla bir şeyleri uydurmak yerine bu çok daha kolay olmaz mıydı ??? İçkale yine kültür ve inanç turizmi açısından değerlendirilebilirdi buna engel mi var dı ??? 
Sadece yeteri kadar istemekle alakalıydı …

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.