Neye göre sıfır nokta!
Bizim medyanın her ne hikmetse ezelden beri böyle ‘sıfır nokta’ hastalığı var ve devam ediyor. Türkiye içinde veya dışında hiç fark etmiyor. Gerek TV ekranlarındaki manşet haberler gerekse gazetelerin birinci sayfasındaki manşetlerinde muhabir ya da yazı işleri marifetiyle duruma anlam ve önem kazandırmak gayesiyle atılan falan TV, falan gazete ‘Sınırın sıfır noktasında’ gibi başlıklar beni hep güldürmüştür!
Neden derseniz?
Bu başlıklar 40 yıl gazetecilik görevi yaptığım bölgede cereyan eden ve benim de tanıklık ettiğim olaylar çerçevesinde geliştiği için. Sınırın sıfır noktasını tamamen ret ettiğim için değil bu gülme olayı. Gerçekten sıfır noktalarına giderek risk alan ve gerçek haberleri aktaran arkadaşlarımıza haksızlık etmek gibi bir terbiyesizlik etmeyeceğim gibi bu yazıyı okuyan bizim dönemin gazetecileri de bana zaten hak vereceklerdir.
Çünkü o günlerde de yani, 80-90-2000’ li yıllarda bölgede birlikte çalıştığımız o kaliteli gazeteci arkadaşlarımızla da bu konuyu/meseleyi her zaman tartıştık/konuştuk/sahte sıfır noktacılara da hep birlikte güldük.
&
Neden güldük?
Ya da neden yadırgadık?
Abartı, gürültü ile haberi salçalayarak sunma gayreti gösteren gazete ve TV’lerin anlayış ve yayın politikalarına uygun pozisyon alarak ikbal hesabı yapmak durumunda olan gazeteci profilinin varlık nedeninin ‘sıfır noktacı gazeteci’ varlığına eşdeğer pozisyona evirilmesi meselesinin revaçta olmasının etkisini hesapladığımız için.
Bir de ‘sıfır nokta’ diye yayın yapılırken, yayın yapanın sınırın sıfır noktasında değil de hemen yanı başımızda, yani kent merkezinde yaptığı yayını bildiğimiz ve gördüğümüz için.
&
Hala aynı başlıkları görüyorum!
Hala geçerli bir yöntem olsa gerek!
Türkiye kamuoyunu hala yanıltmaya devam eden günü kurtarma gayreti var.
&
Son bir haftada iki kitap okudum.
Selahattin Demirtaş’ın SEHER’ini.
Birde deneyimli, birikimli gazeteci Murat Yetkin’in ‘Meraklısı için ENTRİKALAR KİTABI’NI.
Demirtaş’ın kitabı anlayana hakikaten ders niteliğinde!
Anlamayana zaten dersini vermiş.
Yetkin’in kitabı ise ‘Sıfır noktası gazetecilere’ ders verir nitelikte, Türkiye’nin ve Dünya devletlerinin yüzyılının özeti ve neti niteliğinde. Belki de bu anlamda yazılmış ya da yazılacak 100 kitabın özeti gibi.
İkisini de tavsiye etmiyorum, merak ediyorsanız okuyun!
Pardon!
Pişman olacağınızı hiç, ama hiç sanmıyorum.
Yine de siz bilirsiniz.
Milli irade, halkın iradesi, şahsi-kişisel irade, hak-hukuk-adalet, suçun şahsiliği, kişi hak ve hürriyetleri gibi kavramlar ve yaşamsal gerçeklerimiz var!
Belki de tercihlerimiz ortaktır.
Birlikte yaşam gayesinin başarısı, Ortadoğu’daki yaşam tercihinin çok üstünde üstün bir başarı hikâyesi olabilir, belki de.
Ne dersiniz?
Bence birlikte hikâye yazma gibi bir yeteneğimiz/algımız/ortaklığımız var, ‘sınırın sıfır noktası’ mantığı ile hikâye yazanların çok ötesinde, ilerisinde. Biz/Bizler yazarız, onlar yazamaz.