“Neyi arıyorsan, o sensin”
Arayanlar bulanlardır, bulmak için ise aramak gerekir. Bulduğumuz noktada kaybetmemek vefanın düsturu. Yollar, yolcunun tüm adımlarına şahitlik eder; duruşuna, yürüyüşüne, koşuşuna ve dahi yoruluşuna… Her şeyin bir dili vardır; anlaşılan, anlaşılmayı bekleyen ya da anlaşılamayan ama mutlaka bir sesi, seslenişi ve bir üslubu olan. Herkes
İslam ve İran edebiyatında önemli bir yere sahip olan 12.yüzyıl mutasavvıflarından Feridüddin Attar’ın Mantıku’t-tayr adlı eseri kuşların diliyle, kuşların yolculuğunu ele alan önemli bir eser. Diğer tasavvuf kitaplarına kıyasla daha basit cümleler kurularak, anlatımda akıcılık sağlanmış. Eseri okurken herhangi bir kuşun kanadında yolculuk yapıyor hissine kapılmanız çok normal. Liderlik vasfına sahip biriyseniz, kuşlara rehberlik eden Hüdhüd olup, kendinizi bülbül, keklik ya da bir tavus kuşu ile hasbihal ederken bulabilirsiniz. Aslında her kuş bir insan profili çizmekte, kuşlar insan nefsini, Simurg da Hakkı temsil etmekte.
Feridüddin Attar eserine, Yüce Yaratıcının varlığından, dünyanın yaratılış evresinden ve Peygamber Hz. Muhammed (sav)’den bahsederek başlamış. Akabinde sırasıyla dört halifeyi tanımlayacak cümlelere yer vermiş. Eserdeki kısa hikayeler, konunun akılda kalmasını sağlamak adına isabetli olmuş.
Konusu itibariyle eserden söz etmek gerekirse, Hz. Süleyman’ın postacısı olarak bilinen Hüdhüd, bütün kuşları toplayıp Simurg adında bir padişahları olduğunu söyleyerek onları Simurg’u bulmak için bir yola davet eder. Birçok kuş türü, türlü bahaneler ileri sürerek yola revan olacak takatlerinin olmadığını dile getirir. Bu mazeretleri dinleyen Hüdhüd, ikna ettiği kuşlarla yola koyulur. Yol zorludur, menzil uzak… Simurg’a ulaşmaya çalışan, farklı türden kuşların hikayesi böylece başlar. Simurg’a ulaşmaları yedi vadiyi aşmalarına bağlıdır. Yolun meşakkatli oluşundan ziyade, yola hazırlıklı olmanın gerekliğinden dem vurulur. Eserde geçen yedi vadinin isimleri; talep, aşk, marifet, istiğna (gönül tokluğu), tevhid, hayret ve fena (yokluk)’tur. Bu vadiden sadece otuz kuş geçebilmiş ve Simurg’un sarayında onu beklerken, aslında aradıkları şeyin kendileri olduğunu öğrenmişlerdir. Otuz kuş, yedi vadinin sonuncusu olan fena yani yokluk vadisinde yok olup, tasavvuf makamının en üst noktasına ulaşmışlardır.
1120 yılında Nişabur’da doğan ve 1229 Şadbah’da vefat ettiği söylenen şair, hekim ve eczacı olan Ferüdiddin Muhammed b. İbrahim’in yaşamı hakkında bilgi çok azdır. Dönemin en büyük şairlerinden ve din alimlerinden sayılan Attar, otuzdan fazla eser yazmış bir de kısa şiirlerden oluşan ‘Divan’ bırakmıştır. En önemli eseri Mantıku’t-Tayr, geçtiğimiz Ramazan ayı boyunca bir televizyon kanalında dizi olarak da yayınlanmıştır.
Ne kadar yavaş gidersen git, bütün yürünen yolların sonu varıştır. Koşmak, durmak, düşmek ve yara almak yürünen yolun kaderi belki de. Azim, sebat ve sabır ise yolcunun heybesindeki azıklardan. Her varış esasında bir buluş; Hakkı, hakikati ,teslimiyeti… Ve bu yolda odunun balığa, ateşin suya dönüşmesindeki hikmeti… Gül kokusu alabilmenin hünerini; taşa rağmen dikene rağmen bulmak, aynaya yansıyan kendini…
Feridüddin Attar / Mantıkut’t-Tayr / Antik Dünya Klasikleri / 416 Sayfa