Maden ilçesinde gelişen doğal olmayan heyelanla ilgili 27 Aralık 2017 yılında Fırat Gazetesinde kaleme aldığı ‘’Hafriyatla Gelen Afad’’, ‘’Vatanımız Türkiye Anayurdumuz Maden’dir’’ yazılarıyla o yıllarda gündemi belirleyen, açıklamalarıyla ilçe halkının yanında, mağduriyetlerine ortak olan, İzmir’de yaşayan Maden’li Sosyolog Gökhan İlhan gazetemize Tarihi Bina Maden Hükümet Konağı hakkında önemli açıklamalarda bulundu.
Binlerce şükürler olsun ki; binlerce tarihi yapılarımız var
Değerini bilsek de bilmesek de Türkiye’mizde olduğuna binlerce şükretmemiz gereken, dünyanın kıskandığı, yıllara meydan okuyan birçok tarihi eserlere sahip bir milletiz. Kültür varlıklarının zenginliği açısından özel bir yere sahip olan ülkemizde, bu değerlerin niteliklerini, sorun ve olanaklarını bilmek ve bunların kültürel kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olarak korunmasını sağlamak her bireyin sorumluluğudur. Ülkemizin değişik il ve ilçelerinde, köylerinde, yöre kültürünü yansıtan ve gelecek nesillere aktarabileceğimiz tarihi kültür varlıklarımız ile tarihi eserlerimiz bulunmaktadır. Bu tarihi değer yapıları atalarımızdan bizlere kalan birer emanet, değeri ölçülemeyecek birer büyük manevi mirastır.
Maneviyatımızın önüne maddiyat asla geçmemelidir
Ülkemizin değişik yerlerinde yer alan bu tarihi miraslarımızdan biri de Elazığ-Maden ilçemizde bulunan 257 yıllık Maden Hükümet Konağının içerisinde bulunduğu bilinmezlik, belirsizlikler almış başını gitmekte koskoca 17 yıldır ağlayan mimarisiyle şanlı bir idareci konağı. Tarihi Kültür Varlıklarının önüne ne altın, ne para, ne pul nede başka bir şey geçemez. Maneviyatımızın önüne maddiyat asla geçmemelidir. Gerek ülkemizin bir ilinde, bir ilçesinde, gerekse bir köyünde tarihi kültür varlıklarının, binaların restore edilmesi, korunması, kollanması, güzelleştirilmesi geçmişimize olan saygımız ve geleceğimiz olan çocuklarımıza, torunlarımıza karşı tarihsel görevimiz ve sorumluluğumuzdur. Tarihi yapılar bir toplumun geçmişinin asaletini, geleceğimizin gençlerine ise en büyük başarı yolunda kılavuzlarıdır. Atalarımızdan bizlere miras kalan bu değerli tarihi kültür varlık , yapılarının önüne ne altın ,ne para , ne pul nede başka bir şey geçer..
Tarihimize, atalarımıza karşı bir utanç bir mahcubiyet içerisinde 17 yıldır vicdanlarımız sızlamaktadır.
1762’den 1876’ya kadar Maden Eminliği Sarayı ve sonrasındaki tadilatla 1924’e kadar mutasarrıflık, 1924-1926 arası valilik ve 1926’dan 1987’ye kadar da kaymakamlık olarak kullanılan tarihi yapı Diyarbakır Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürlüğü’nün 11 Nisan 2002 tarih ve 2843 sayılı kararı ile “I. Grup Korunması Gerekli Kültür Varlığı” olarak tescillendi. Tescillendikten sonra bir çok yetkili ağzından bugün yarın, pek yakında restore edildi, edilecek denilse de üzerinden 17 yıl geçti hala restore edilecek..
Yıllardır atıl halde bekletilen tarihi bina bakımsızlık ve yıllarca restore edilmemesinden dolayı atıl durumda kalıp, tarihimize geçmişimize atalarımıza karşı bir utanç bir mahcubiyet içerisindeyiz. 17 yıldır tarihe karşı vicdanlarımız sızlamaktadır.
Maden ilçesi emin sarayı, emin ellerce restore edilmelidir
Tarihin belirli dönemlerinde farklı değerli şahsiyetlere ev sahipliği yapmış, 1762 yılında ‘’Madeni Hümayun Emaneti Emin Sarayı’’ tarihi unvanını almış bu şanlı gurur kaynağı tarihi bina, tarihi tescilli mimari özelliklerini daha fazla kaybetmeden, bu değerli enin sarayı emin ellerce, aslına uygun restore edilerek, bir an önce Maden ilçemize, mevcut genç, başarılı, halkın sevgisini kazanmış Kaymakamına (Mülki İdare Amirine) memur arkadaşlarımıza yakışır bir hizmet binası ‘’T.C Maden Hükümet Konağı’’ levhalı olarak hizmete açılmalıdır. Bu değerli tarihi yapımızın Restore edilmesi durumunda hem ülke ekonomisine ek bir yük bindirilmeyecek hem de, ilçenin kalkınmasına gelişimine katkı sunacaktır. Bu konuyla ilgili yetkililerimizden konuya hassasiyetle ivedi yaptırımlarını istirham ediyoruz.
Gelecek nesillere karşı son derece sorumluyuz
Kültür varlıklarının zenginliği açısından özel bir yere sahip olan ülkemizde, bu değerlerin niteliklerini, sorun ve olanaklarını bilmek ve bunların kültürel kimliğimizin ayrılmaz bir parçası olarak korunmasını sağlamak her bireyin sorumluluğudur. Bir ulusun ait olduğu kültürel geçmiş, kimliğinin ayrılmaz bir parçasıdır.
Kültürel ve doğal varlıklarımızın korunması ancak bugünkü anlayışın dışında gönüllü olarak herkesin, her kurum ve kuruluşun, her meslek grubunun rol aldığı bir kamu bilincinin yaratılmasıyla mümkün olacaktır. Kültür varlıklarının bir yöreye özgü sosyal, kültürel, ekonomik ve politik nedenlere bağımlı olan bir toplumun fiziksel tanıkları olduğu tanımından yola çıkıldığında, bu nitelikler yok edilmeden ve bizlere aktardıkları bilgilerden taviz verilmeden gelecek nesillere aktarılmasının önemi, sorumluluğu daha bir doğru adım olacaktır.