Lice’nin Ashabül Kehfinin Çağrıştırdığı

Şeyhmus DİKEN

Ashabül Kehf meselesi tarih ve arkeologya ile ilgili olanların bilgisi dahilinde olan bir konu. Dünyada ashabül kehf’e altyapı oluşturan yedi uyurlar efsanesi ya da ritüeli veya hikâyesinin otuzüç ayrı yerle birlikte anıldığını, bunlardan dördünün de Türkiye sanırları içinde olduğunu biliyoruz. Tarsus (Mersin), Afşin (Maraş), Efes (İzmir) ve Lice (Diyarbakır) yedi uyuyanların mekânsal hikâyesini sahiplenir.

 

Hikâyesi şudur yedi uyurların. Pagan inancına karşı çıkıp tek tanrılı dinin kendi coğrafyalarında öncülleri olmaya soyunan altı genç lanetlenerek katledilmek istenirler. Kaçar gençler dağlara doğru; Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernuş, Debernuş ve Sazenuş’tur adları altı gencin. Kaçış yolunda bir çobana rastlarlar yanında köpeğiyle. Çoban niye kaçtıklarını sorar. Anlatırlar; putperestliğe karşı çıkıp tek tanrılı dine inandıklarını bu sebeple putperest hükümdar Daikus tarafından lanetlendiklerini! Çoban Kefertutayuş sadık köpeği Qıtmir ile birlikte inandığı gençlere katılır ve birlikte yürüyüp dağın ovaya bakan yüzündeki bir mağaraya sığınırlar.

 

Hikâye İsa’dan hemen sonraki yüzyılın Roma hükümdarlığı dönemine denk düşer. İlk yüzyıl içinde hükümdarın yakın çevresinden olan ve hükümdarın pagan tebaası nezdindeki itibarını sarsan bu inançsal karşı duruşa şiddetle müdahale eder hükümdar. Peşlerine askerlerini takar. Mağaranın ağzına kadar takip eder gençleri askerler. Merhamet diler gençler askerlerden! Mağaranın ağzını taşla örüp diri diri gömme cezası verip ölmeye yatırırlar gençleri kralın askerleri.

 

Rivayete göre üçyüz yıl uyurlar yedi genç ve yanıbaşlarındaki köpekleri Qıtmir. Sonra bir gün uyanırlar uykudan acıktıklarını hissederler. İçlerinden biri Yemliha’ya ceplerindeki birkaç gümüş parayı verip kaçtıkları şehre giderek ekmek yiyecek almasını söylerler. Yemliha gider şehre ve paranın tedavülden kalktığını, hikâyenin aslını öğrenir. Kendilerine göre belki bir ya da bir kaç gün uyuduklarını sandıkları zaman, aslında üç koca asırmış. Ne o kral / hükümdar Daikus artık varmış. Ne de onların zamanının ahalisi. Halk da onlar gibi artık bir tanrıya ve bir kitaba inanıyormuş. Tekrar döner mağaraya huzur içinde uyurlar ve gaiplere karışırlar.

 

Hikâye üç aşağı beş yukarı farklı eklentilerle anlatılsa da özü bu mealdedir.

 

Hikâyenin üzerinden iki koca asır geçtikten sonra islamiyetle birlikte vücut bulan Kuran’ın 110 ayetlik Kehf süresinin 9 ila 26. ayetleri arasında Tanrı kelamı olarak dile gelir yedi uyurlar ve köpekleri. Kehf suresinin 25. ayeti; “Onlar mağaralarında üç yüz yıl kaldılar. Buna dokuz daha eklediler” der.

 

Ülkedeki dört şehirden biri olan Diyarbakır’ın Lice ilçesine uzaktan bakan Der Raqîm Dağının (adı türkçeleştirilip İnceburun olmuş) ovaya bakan mağarası halk arasında Sadülkêf (eshabül kehf) olarak bilinen yedi uyurlar ve köpeklerinin mekânıdır. Ashabül Kehf mekanının kurulu olduğu dağın dibindeki ovada yer alan köyün adı da sanki o günlerden kalma gibi Dêrqam’dır(Türkçe adı; Duru). Mağaranın ve dağın bulunduğu bölgenin adı da Daqyanus harabeleridir.

 

Tarihçi Abdulrezzak Semerkandi'nin (1482)altı asır evvelki bir eserinde “Sultan Üveys, Lice'deki Ashab-ı Kehf'e Bingöl üzerinden sefer düzenledi ve Muş Ovası'na vardı” der. Selahaddin-i Eyyubi’nin kardeşi Hükümdar Melik Adil; Mardin, Diyarbekir ve Lice bölgesindeki tarihi eserlerin onarımı ile uğraşmış bir yöneticidir. Kendi adına sikke (para) bastırmış bir Meliktir Adil. Hükümdar Melik Adil Ashab-ı Kehf'i bir bayram yeri haline getirmek için her yıl bir kez bulunduğu yerde kutlama yapılmasını emir vermiştir. O günden itibaren halen devam eden bir uygulama olarak oraya bütün Lice'nin köyleri ziyaretler düzenler. Her yıl mayıs ayının son haftasında şenlikler anmalar yapılır orada.

 

Size bütün bu hikâyeyi neden mi yazdım. Şu sebeple! Bilirsiniz Diyarbakır ve bölgede taziye Evleri var. Diyarbakır’da bu geleneği ilk başlatan Licelilerdir. Bizim Licelilerin bir mesaj listesi var. Nerede bir Liceli dünyasını değiştirip öte yakaya göçse anında Liceliler Derneğine bildirilir mesaj herkese gider. Geçtiğimiz günlerde bir mesaj geldi. Okudum “Hacı Kıtmir” (soyadı da var) isminde birinin çocuğuymuş ölen. Defin ve taziye yerini bildiriyordu mesaj.

 

Bir kaç gündür bu Kıtmir (doğrusu Qîtmir) ismi üzerinden düşüneduruyorum. Bakın yedi uyuyanların köpeğininin adını taşıyor bir Liceli hem de hacı. Sordum Licelilere “konulan bir isimdir” dediler Kıtmir. E, zaten yedi uyurların isimlerini de çokça taşıyan var Lice coğrafyasında Yemliha, Tebernuş, Mıslima ve diğerleri. Üstelik bu yedi uyurların mekanlarının olduğu ifade edilen diğer yerlerin belediye meclislerince alınan karar mucibince yedi uyurlardan birinin adı çocuğuna verilince altın ödüllü de değil. Yedi uyurların isimleri halkın kendi iradi kararı gereği Lice’de veriliyor çocuklara.

 

Irak Kürdistan’ına gidenler bilir orda upuzun tespihler vardır. En çok rahmetli Mam Celal Talabani’nin elinde görürdük 309’luk tespihi. Bir tane de bende var, armağan. O tespihlerdeki tane sayısı 309’dur. Neden diye artık sormayın isterseniz. Yedi uyurların ölümsüzlük uykusuna yattığı süredir 300 artı dokuz yıl...

 

Son cümle iyisi mi? Şu inanç işinde Tanrı ile teba arasına pek girmemek gerek. Oy için, yönetmek için, bir şeylere ikna ya da karşı yapmak için inanç pazarcılığı hiç iyi bir şey değil. Ummadığınız yerden boşa düşersiniz...

 

14 Aralık 2018 Diyarbekir

Şeyhmus Diken

 

Yorum Yap
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yorumlar (1)
Yükleniyor ...
Yükleme hatalı.