Kürtlerin, Alevilerin, Cumhuriyet döneminin en gözü kara, en acımasız katili Topal Osman’ın torunları tarafından yönetilen CHP’de siyaset yapması, yapmaya devam etmesi patolojik bir sorundur, gönüllü siyasi intihardır. Ezilen ulusların, işçilerin, emekçilerin, yoksul köylülerin biricik kurtuluş yolu olarak bellediğimiz sol ideoloji ile daha doğrusu sosyalizmle, sosyal demokrasiyle, ilerici insanlık mücadelesiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan CHP’de siyaset yapan Kürtlerin, Alevilerin ne gibi bir çıkarı olabilir, dahası bu partide hangi toplumsal kazanım beklentisiyle hareket edebilir, hangi hak mücadelesi gerekçesiyle bu partide varlık gösterebilir, bunun meşruiyetini nereden alabilir? Benzeri soruları daha da uzatabiliriz. İdeolojik varlığını Kürtlerin, Alevilerin, bilcümle halkların, kültürlerin, inançların inkarı, imhası üzerine bina etmiş ülkenin en kıdemli siyasi yapılanması Hanefi, Türk CHP’de politika yapmak, orada bulunmak siyasi intiharda ısrar etmekten başka hiçbir anlamı yoktur, olamaz. Kürtlerin, Alevilerin CHP’nin yönetim kademelerinden dışlanmasını güncel bir sorun olarak öne çıkartmak, yaygarasını kopartmak, hayati bir meseleymiş gibi görmek, bu anlamıyla misyonunu dramatik bir şekilde tamamlayan Kemal Kılıçdaroğlu’na sahip çıkmak tam anlamıyla aymazlıktır. Kemal Kılıçdaroğlu örneğinde görüldüğü gibi bir Kürdün, bir Alevi’nin bu partinin başına getirilmesi, bu partinin yetkili kurullarında yer vermesi, bu partide milletvekili yapılması, bu partide belediye başkanı makamına oturtulması, halkların inkarı ve imhası esasına dayanan Kemalist ideolojiden gücünü alan ulusalcı CHP’nin Hanefi Türk gerçeğini değiştirmez…
*
Seküler tarafını bir yana bırakacak olursak CHP’nin elle tutulur hiçbir tarafı yoktur. Kaldı ki buram buram sahtelik kokan bu karakterinin ne Kürtlere, ne Alevilere nede diğer ezilen halklara, kültürlere, inançlara hiçbir faydası yoktur, tarihi boyunca da olmamıştır. Yanından, yakınından geçilmesi bile tartışma konusu olmayan, olmaması gereken iktidar partisi dinci AKP ve ortağı Irkçı MHP ve türevleri olan siyasi oluşumlarla girdiği iktidar kavgasından yana olmak, tarafı olmak, üçüncü yolun hedefi “Demokratik Cumhuriyet”i inşaa etmeye, dolayısıyla Kürtlere, Alevilere, diğer ezilen halklara, kültürlere, inançlara alan açmaya, nefes aldırmaya, yok olmaktan kurtulma mücadelesini vermeye iğnenin ucu kadar katkı sağlamayacaktır, bu anlamıyla toplumsal gelişmeye arpa boyu kadar yol aldırmayacaktır. Çünkü Cumhuriyeti kuran, inkarcı ulus devletine biçim veren, asimilasyoncu tekçi zihniyeti örgütleyen CHP’nin, hülle yoluyla kendisine karşıt rolü biçilen, konumlandırılan, örgütlendirilen, dahası siyasi perspektif verilen, ideolojik karakter kazandırılan sistemin diğer sağcı, milliyetçi, dinci siyasi oluşumlarından hiçbir farkı yoktur. Bizatihi CHP’nin kendisi, karşıtıymış gibi göstermeye çalıştığı danışıklı dövüş halinde olduğu bu oluşumların anasıdır, babasıdır, atasıdır. Daha kuruluş döneminde öngörülen dünyadaki devrimlerden, demokratik mücadelelerden, hak ve özgürlük taleplerinden uzak durmuştur, bu değerlere mesafeli bir siyaset yürütmüştür. Her ne kadar ileriki yıllarda Sosyalist Enternasyonal’e üye olmuş olsa da CHP’nin bu gerçeği değişmemiştir. En önemlisi enternasyonalde bile Kürt karşıtı bir parti olarak öne çıkmıştır, anti demokratik siyasetini bu zeminde de sürdürmekten geri durmamıştır. İçerde ise örgütlediği Cumhuriyeti Kürtlere, Alevilere ve diğer ezilen halklara, kültürlere, inançlara karşı korumanın, kollamanın aparatı olmanın ötesinde bir anlamı, kıymeti harbiyesi yoktur sosyal demokrasiyle uzaktan yakından ilgisi olmayan bu Kemalist partinin. CHP başta olmak üzere düzen partilerinin başındaki kadroların tamamı bu bilinçle hareket etmektedir, bu inançla iktidar ve muhalefetteki görevlerini icra etmektedir. Kılıcı keskin ak sakallıların gazabına uğramanın ne demek olduğunu çok iyi bilirler. Dahası bu çizgiden sapan hadsizlere, çizmeyi aşan çömezlere bir gün bile tahammül edilmez, hayat hakkı tanınmaz, anında görevden alınır, bünyeden atılır…
*
O zaman bu derin siyasetin kuşatması altındaki Kürtler, Aleviler, diğer ezilen halklar, kültürler, inançlar ne yapmalı, hangi hat üzerinden mücadele yürütmeli, öngörülen kurtuluşunu gerçekleştirmeli? Her şeyden önce fikir babaları Topal Osman, Sakkallı Nurettin ve adı lazım olmayan bey ve paşalar olan ittihatçı CHP kaynaklı derin kuşatmanın içindeki her kes, her siyasi çevre, her oluşum bu sorunun cevabını bulmak zorundadır. En önemlisi ezber bozacak alternatif bir siyasi ittifak, güçlü bir mücadele hattı oluşturmanın dışında sayısız boğumdan oluşan bu sarmaldan, sırtını imhacı “söz konusu vatansa gerisi teferruattır” düsturuna dayayan, gücünü ırkçı, gerici “Kızıl Elma” dininden alan bu ceberut örgütlenme anlayışından kurtulmanın başka da bir çıkış yolu yoktur. Her şeyden önce yanaşmacı siyasetten vazgeçilmeli, bireysel, ailesel çıkarları esas alan ucuz politikalardan kurtulmalı, Kürtlere inkar ve imhayı reva gören, tek çıkış yolu olarak gösteren çıbanbaşı partinin yedek gücü olmaktan çıkılmalı, sultanlık kavgalarından uzak durulmalı. Özellikle de büyük değerlerin sahibi olma iddiasında bulunanlar, ihtiyaç hallerinde Kürtlüğünden, Aleviliğinden dem vuranlar bu işlerden uzak durmalı, daha fazla kire, pasa bulaşmamalı. En çok da içte ve dışta her türlü tehlike ile yüz yüze olan Kürtlerin, Alevilerin üçüncü yola, dahası kendi yollarına hayati ihtiyaç vardır. Bunun için de önyargısı kırılmış toplum, küçük hesap peşinde olmayan örgüt, kendisi olabilmiş insan, dahası özgür irade gerek…