Beklendiği gibi diktatör Beşar Esad yönetimi çöktü, halklar hapishanesine dönüştürülen ülke darmadağınık oldu, Kürt, Türkmen, Süryani, Ermeni, Nusayri, Hıristiyan, Ezîdî düşmanı çete koalisyonu, göstermelik birkaç çatışma dışında tek bir kurşun atmadan İngilizlerin başını çektiği, Türkiye’nin ise akılsızca ortağı olduğu uluslar arası kurguya uygun olarak altın tepside kendisine sunulan iktidara kondu. Şam’ın, Halep'in, Lazkiye’nin ve adını bilmediğim daha pek çok kentin, kasabanın, köyün sokaklarına dalan eşkıya, kendisine biat etmiş Sünni Arapların dışında kalan hemen herkesi av belleyerek Suriye’nin her bir tarafını insan mezbahanesi Sednaya hapishanesine çeviren baba-oğul Esadların ki en çok da Kürtlere uyguladığı açık olan korkunç zulmüne rahmet okutan katliamlar gerçekleştiriyor, meydanlara taşan vahşet diz boyu, gerçek yüzleri her geçen gün biraz daha açığa çıkıyor. Sosyal medya üzerinden dünyaya servis edilen vahşet görüntülerine bakıldığında kaosun her geçen gün biraz daha büyüdüğü görülüyor, Ortadoğu hiç kimsenin kendini güvende hissetmeyeceği bir ortama doğru hızla sürükleniyor. İnsanın kanını donduran görüntülerden bu apaçık anlaşılıyor…
*
Örgütlü katillerin esir aldığı, daha doğrusu gerçekleştirdiği toplu katliamlarla yarım asırdan fazla yönettiği Suriye’den daha beter bir Suriye’ye tanık oluyoruz. Gelişmelerden belli ki daha çok kan akıtılacak, halklar, en çok da Kürtler ve Türkler birbirlerine kırdırılacak. Öyle anlaşılıyor ki İngiliz sömürgecilerine inat Türk kardeşliğinde ısrar eden Şeyh Mahmud Berzenci’nin Süleymaniye’sinden Fransız mandacılığına başkaldıran Karayılan’ın Antep’ine kadar Misak i Milli için can veren Kürtlerin çocuklarına yapılması planlanan organize kötülük üzerinden kendini var etmeye çalışan Kürt düşmanı ırkçı, faşist çevreler, hiç olmadığı kadar kırılacakları cephelere sürülecek. Öyle, zafer naraları attıkları günün sonunda büyük kaybedecekleri ortada, kahin olmaya gerek yok. En çok da Ortadoğu tarihine yabancı, halkların sesine kulaklarını kapatmış, renklere kör, sokak bilgisiyle hareket eden Balkan efsaneleriyle büyümüş cahil Kemalistler, bir de Ortadoğu entrikalarına yabancı, gerçek hayatta karşılığı olmayan ümmetçilik üzerinden Arap dünyasının binbir gece masallarına kendilerini kaptırmış yeni yetme, yaşamı eli sopalı dindar olmaktan ibaret sanan cihatçı dinci çevreler kaybedecek…
*
Bilinsin ki bu politikanın sonucu olarak büyük bedeller göze alarak elde ettikleri imkan ve kabiliyetleri yok edilmiş, varlığı gasp edilmiş, iradesi kırılmış, ezilmiş, kırıma uğratılmış, kolu kanadı kırılmış Kürtlerin, bir türlü vatan sendromunu aşamayan Türklere hiçbir faydası olmayacaktır, bilakis ezilmiş Kürtlerin bu durumu, trajik bir sonu onlara yaşatacaktır. En kötüsü ise özgür Kürt’ten kopartılmış bir Türk’ün bu coğrafyada yaşama, var olma şansı olamayacağı biline biline Kürtleri ezme politikası hoyratça hayata geçirilmeye çalışılıyor, bundan vazgeçin. Israrla Kürtlerin alnına yapıştırılmak istenen eşkıya, çapulcu, hırsız, yoksul, terörist, hain yaftası ile güçlendirilmek istenen düşmanlık duygusu pervasızca geliştiriliyor. Her cephede yenilgiye uğratılmış olmasına rağmen reformcu diye yutturulan Osmanlı Padişahı 2. Mahmut döneminden kalma, daha sonra da Birinci Dünya Paylaşım Savaşı sırasında Kürtlerin iradesini teslim alamamış İngilizlerin derin aklı tarafından sinsice kurgulanmış Kemalist ideoloji olarak öne çıkartılan en kötü projeyle, halklarımıza kurulmuş en büyük tuzakla, en katliamcı politikayla bu yapılıyor. İki yüz yıl boyunca yenilikçi olarak öne çıkartılan, bitmek bilmeyen kavgalardan ve sonu gelmeyen yoksulluktan usanmış haklarımıza umut var olarak sunulan bu kirli politikadan kurtulmanın dışında bir çıkış yolunun olmadığı bilinmesine rağmen bunda ısrar ediliyor. Bu durumdan kurtulmanın yolu devşirmeler tarafından Türk’e öğretilmiş Kürt düşmanlığının aşılmasıdır, demokratik değerlerin esas alındığı kardeşlik hukukunun bir an önce hayata geçirilmesidir, büyük barıştır. Yol yakınken yarınları karanlık çetelerden, kadim Şam’dan çok dünyaya hükümdar olma hayalindeki eşkıyanın sonu nasıl biteceği belli olmayan ortak gelecek hevesinden uzak durmak, Kürtleri ezme politikasından vazgeçmek, yüzünü Kürt halkının barışçıl çağrılarına vermek, hakkını teslim etmek, kardeşlik hukukuna saygı duymak, bölge halklarına kazandıracaktır, sonuçları herkes için elzem olacaktır. Sözün kısası, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki Kürtlerin Kobani’de, Qamişlo’de, Süleymaniye’de, Erbil’de ezilmesi, Türklerin İstanbul’da, İzmir’de, Ankara’da bertaraf edilmesine yol açacaktır. Daha ne diyelim, gelmekte olan büyük tehlikeyi daha nasıl tarif edelim…