Cumhurbaşkanlığı seçimi, Türkiye’de yaşayan bütün halklar, dinler, mezhepler için test niteliğinde bir seçim olacak. İlk kez halkların vereceği oylarla cumhurbaşkanı seçilecek. Bu nedenle son derece önemli bir sürecin de başlangıcı olacak.
Bu seçimde, belli bir kesimin adayının açık ara farkla diğer kesimlerin adaylarını hükmen mağlup konumuna düşürecek bir oy oranının ortaya çıkmaması büyük önem arz ediyor. Toplumsal dengenin eşit ağırlığının ortaya çıkması yönetenlerin dengeli yâda dengesiz yönetiminin toplum tarafından denetlenebilir olmasını sağlayacak bir durumun/sonucun ortaya çıkmasını geleceğin birlikte inşa edilmesi açısından da önemini kavramakta yarar var.
Yüksek oy oranı ile kazanılmış cumhurbaşkanlığı katının dengelerini bozacak bir siyasi atmosferin hâkimiyetinde seçimlere hazırlık yapılıyor. Ortada ‘kavgalı’ bir durum var. Kavgaların olduğu ortamlar, kaotik durumların üretim biçimlerine katkı sağlayan alt yapılardır. Ortadoğu’daki gelişmeler, Türkiye’nin siyasi dengelerindeki kaymalar göz önüne alınıp, ciddi bir analiz yapıldığında, siyasetteki kişisel hırs ve egoların tatminine denk getirilen seçimlerin belli bir kesim tarafından açık ara bir farkla kazanılması ağır bir tablonun ortaya çıkmasına işaret ediyor.
AK Parti adayının oy oranı ile CHP-MHP adayının, HDP adayının oy oranlarının ne olduğunu genel ve yerel seçim sonuçlarının verileri ile ne olduğunu biliyoruz. Ancak, cumhurbaşkanlığı seçimleri her ne kadar partilerin gölgesinde gerçekleşecek olsa da kişisel bir duruma da hitap ediyor. 3 aday var ve bu adayların kişisel profillerinin de dikkate alınması son derece önemli.
Kürt kimlikli bir adayın ilk kez halk oylaması sınavından geçecek olması da ayrıca önemsenmesi gereken bir durum. Kürt adayın sadece Kürtlerin adayı olmadığı gerçeğinden hareket edersek, sosyal demokrat-sol-sosyalist kesimin adayı olduğu gibi bir sonucun da tartışılması gerekiyor. Bu kesimlerin bir bölümü Selahattin Demirtaş’ı yüzde yüz kendi adayları olarak görmese de profil olarak bu kesimlere hitap eden bir aday. Kürtler açısından da sol-sosyalist kesimler açısından da Demirtaş’a birinci turda çıkacak yüksek oy oranının bir anlamı olacak. Bu nedenle küçük oy oranına sahip sol-sosyalist parti ve kesimlerin, aynı özelliğe sahip Kürt kimlikli partilerin ilk turda desteklerinin Selahattin Demirtaş’tan yana olacağını deklere etmeleri seçimin dengelerine ciddi bir hitap şekli olacaktır. HDP adayı Selahattin Demirtaş’a çıkacak yüksek oy oranı, ikinci turda kim seçilirse seçilsin bu kesimin ağırlığının yükünü omuzlarında hissettirecektir.
Demirtaş, halkların ilk kez oy kullanacağı bir seçimde halkların adayı olarak algılanırsa, oy oranı yüksek çıkarsa Çankaya’daki dengeler kişisel tatmin ve egolara göre dizayn edilmez.