İnsanlık tedirgin, arayış içinde geleceğini tartışıyor.
Kürtler de tedirgin, arayış içinde geleceğini tartışıyor.
İnsanlığın tartıştığı konular başka bir yazı konusu olabilir.
Ben, Kürtlerin arayışına ve tartışmalarına ışık tutmaya çalışacağım.
Zor bir coğrafyada Kürt liderler, partiler ve aydınlar tarihi bir sorumlulukla karşı karşıyalar; verecekleri karar kendileri, Kürtler, Orta Doğu halkları ve insanlık için büyük önem taşıyor. Yüz yıl sonra tarihi bir fırsat yakalanmış; o nedenle tarihi bir hata yapmamak için Kürtler tartışıyor ve en doğru kararı vermeye çalışıyorlar.
Peki, Kürtler siyaseten neleri tartışıyor?
—Kürt/Kürdistan milli mücadelesi mi? Yoksa eşit vatandaşlık temelli özgürlük ve demokrasi mücadelesi mi verilmeli? Bu iki örgütlenme ve mücadele anlayışı Kürtler arasında yoğun bir şekilde tartışılıyor. “Kürt/Kürdistan deniliyorsa ulusal mücadeleye göre bir program ve strateji gerekiyor; bu stratejinin olmazsa olmazı ulusal birliktir. Eşitlik ve demokrasi deniliyorsa Kürdistan sorunu geri plana itilmeli, ertelenmeli; yeni anayasa ile demokrasi mücadelesi verilerek AB üyeliği hedeflenmeli, buna göre program ve strateji geliştirmeli; gerçekçi olan içeride özgürlük, eşitlik ve demokrasi mücadelesi vermek, dışarıda birlik için mücadele etmektedir.” Diyenlerin sayısı hayli fazla. Yalınız burada çok özel bir durum var. Kürt milli mücadelesini yapabilecek güç ve örgütlenme, birlikte yaşam diyor; “Demokratik ekolojik toplum ve demokratik modernite; ortak vatan, Demokratik Cumhuriyet” tezlerini ileri sürüyor. Milli mücadeleyi örgütlenme ve güç anlamında bu gün için başaramayacak hareket ve partiler ise milli mücadele ile Kürtler federasyon veya ayrılıp, kendi devletini kurmalı diyor.
Bu arda bölgedeki son gelişmeler, özellikle İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun, 30 Eylül'de İran halklarına yönelik video mesajı; "İran halkı beklenenden daha erken özgürleşecek" ifadesi; “yeni düzen” çağrı ve söyleminin açık bir rejim değişikliği çağrısı ve İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan’nın “Eğer Allah göstermesin ülkede bir olay olsa, Azerbaycan kendi başına devlet olur, Kürdistan kendi başına devlet olur, Huzistan başka, Belucistan başka, yani artık İran kalmaz. Bu kaosa dönüşür. Biz ülkemizde kaos istemiyoruz. Biz ülkede birlik sağlamak istiyoruz." Konuşması; “Kürtleri kendi özlemlerini gerçekleştirmeye itiyor. O da 50 milyon Kürt halkının devlet özlemi. Şu anda bu konuda en büyük handikap; ana akım Kürt siyaseti bağımsız Kürdistan istemiyor, her parçada eşit vatandaşlık istiyor. Ancak İran, Türkiye, Irak, Suriye bağımsız Filistin devletini savunurken ana akım Kürt siyaseti de bağımsız Filistin devletini savunuyor. Bu çelişkili strateji/tutum da Kürtler arasında tartışılıyor, tartışmanın önümüzdeki dönem daha da şiddetli bir şekilde artacağını söyleyebilirim. “Kendi halkın için istemediğini bir başka halk için neden istiyorsun”? diye haklı olarak Kürtlerin bir kısmı, ana akım Kürt hareketine soruyor!
—Ayrıca, birlikte yaşamı savunanların söylemlerinin Türk devleti nezdinde karşılık bulmaması. Barış sürecinin askıya alınması ya da buzdolabına kaldırılması da tartışılıyor. “ Seni başkan yaptırmayacağız” söylemi ve “ Hendek olayı/vakası” Kürtlerin büyük çoğunluğu tarafından yanlış bulunuyor, tasvip edilmiyor. 80 milletvekili 110 belediye başkanlığını kazanan bir partinin hemen seçim akşamı “ben hükümet kurmada, ortaklıkta yokum” demesi de kimi Kürtler tarafından şiddetle eleştiriliyor. “ Hükümette yoksan nasıl birlikte yaşam olacak; peki, parlamentoda sen niçin varsın, sana neden oy verdik ?” diye soruyorlar.
—Selahattin Demirtaş her kesimden insanlar tarafından seviliyor. Onun durumu, geleceği; gelecekte demokratik zeminde tüm Kürtlerin lideri olup olamayacağı da tartışılıyor. Selahattin Demirtaş’a büyük bir sevgi ve saygı var. “Erdoğan, Selahattin Demirtaş’ı içeride tutmakla yanlış yapıyor, bu zulümlüktür; Kürtler zulüm edenleri sevmez, Erdoğan bu nedenle bölgede oy kayıp ediyor ve dikkat ederseniz AKP bölgede eriyor.” Diyenler de var.
—Yine, “Türkiye’ye demokrasinin getirilmesi Kürtlerin sorunu olmadığı” tezinin Kürt kamuoyunda kabul görme eğiliminin güçlenmesi; “Dünyada kendi sömürgecisini demokratikleşmek için uğraş veren ve bu uğurda en değerli gençlerini kurban eden başka bir örgüt yoktur.” Deniliyor. Ana akım Kürt hareketinin bu tutumu da tartışılıyor. Ana akım Kürt hareketinin “ Kürt, Kürdistan’ı” olması isteniliyor.
—Türk sol, sosyalist, komünist parti, hareket ve çevreleri ile yapılan ittifakın yavaş yavaş Kürt kamuoyu tarafından sağlıksız görülmesi; tersi de doğrudur; Türk sol, sosyalist hareketlerinde de Kürtlerle ittifakın kendilerine zarar verdiği tartışmalarının yoğunlaşması, durumu da Kürtler arasında tartışılıyor. Birlikte yaşamayı savunan ana akım hareketin tabanında da var olan, süre giden sürecin olumlu görülmeme eğiliminin güçlenmesi. Üçüncü Yol olarak adlandırılan yolun Kürtlere yarardan çok zarar getirdiği görüşünün güçlenmeye başlaması; Emek ve Özgürlük İttifakı’nın ittifaktan çok kendi içinde rekabet eden, özellikle milletvekili ve belediye başkanlığı pazarlıklarının yapıldığı bir seçim birliği olduğu tartışmalar da sürüyor.
—Hüda-Par’ın anayasanın ilk dört maddesi ile ilgili düşünceleri de tartışılıyor. Büyük çoğunluk Hüda-Par’ın önerilerine evet, kendisine hayır diyor. Hüda-Par’la diyalog ilişki kurulmasını isteyenler de var; şiddetle karşı çıkanlar da var.
—Parlamentonun açıldığı gün Devlet Bahçeli’nin DEM’li milletvekilleri ile yapmış olduğu tokalaşmada söylediği, “Yeni bir döneme giriyoruz. Dünyada barış isterken, kendi ülkemizde de barış olmalı” sözleri de tartışılıyor. “Siyaseten Bahçeli’nin elini sıkmada hiç bir sakınca yok. Zaten bunlar olması gereken şeyler. Olmaması anormal. Sorun görüşme, el sıkışma değil; sorun ilkeli bir şekilde Kürtlerin hakkını hukukunu savunmada. Devleti yönetenler siyaset yapıyor, “yeni bir senaryonun işaretini veriyor, ‘beka’ yerine ‘İç cephe’ siyasetini koyuyorlar.
Kürtler de siyaset yapmalı, siyasette her şeyi ak kara şeklinde ele almak doğru değildir. Kürtler, Orta Doğu’daki gelişmeleri dikkate almalı birliğe yönelik diyalog, işbirliği yollarını aramalı. DEM’lileri suçlayıcı dilden kaçınmak gerek. Kürtlerin içerde ve dışarıda birlikte aktif günlük, haftalık, aylık, orta ve uzun vadeli politikalara ihtiyacı var. Eski alışkanlıkları bırakıp, kişileri, kurumları değil fikirleri öne çıkarmalıyız. Uyanıklığa; demokratik siyasete, demokratik kültür anlayışına hepimizin ihtiyacı var. Suçlamaya, iğnelemeye değil yeni fikirlere ve Kürtlerin birliğe ihtiyacı var.” Diyenler de var bu düşünceye karşı Devlet Bahçeli ile hiçbir şekilde el sıkışılmamalı diyenler de var.
—Bölgede ve Diyarbakır’da Kürtler geleceğini tartışıyor. Bölgede olup bitenleri yakinen izliyor. Kürtler, uğradıkları yüzyıllık haksızlığın telafi edilmesini istiyor. “Dünyada başka bir örneği yok, 50 milyon halkın devleti yok” deniliyor. Bu insanlığın da sorunu olmalı; İran’da hukuki olarak isimleri var, Şii İslam rejiminin bir parçası olmaya zorlanıyor; Kürtlerin seküler yaşamına ve mezhep anlayışına ters olduğu için bu zorlama kabul görmüyor ve her ay bir kaç Kürt genci idam ediliyor. Irak’ta var olan Kürdistan Federe Devleti yok edilmeye, boğulmaya çalışılıyor. Suriye’de Kürtler Kürt olarak Suriye vatandaşı değil. Şu anda fiili bir şekilde kendi varlıklarını ve topraklarını korumaya çalışıyorlar. Türkiye’de yüz yıldır inkâr ve asimilasyona karşı direniş, son 50 yıldır Türk devleti ile her türlü mücadele devam ediyor.
—“Biz bu kimliksizlikten, vatansızlıktan nasıl kurtulacağız?” diye Kürtler siyaseten tartışıyorlar.
Tartışmalar demokratik bir zeminde yapılıyor; bölgede demokratik bir kültür ve siyaset olgunlaşmaya başlamış, bu da sevindirici bir durum.