Kürt sorununun “hukuki ve siyasi zemini” açıktır…

Zülküf Kışanak

Kürt sorununun hukuki ve siyasi zemini açıktır, yıllardan bu yana tartışılan bir konudur, bunun saklı, gizli kalmış, bilinmedik bir tarafı kalmamıştır, sokağa çıkıp kime sorsanız olumlu yada olumsuz üç aşağı, beş yukarı aynı cevapları alırsınız. Bunlar, aşağı yukarı anadilde eğitim hakkı, Anayasa kapsamında Kürt kimliğinin tanınması ve Avrupa Birliği kapsamında yerel yönetimler özerklik şartının kabulü ile ilgili olanlardır. Önemli olan bu zeminde gerçekleşmesi mümkün olan çözüm iradesine sahip olmaktadır, çözüme rıza göstermektir, bir anlamıyla her türlü kumpastan, tuzaktan uzak durmaktır, dahası iyi niyeti de aşan çözümden yana pratik adımlar atmaktır. Parmak sallayarak teslimiyeti dayatmak, tehdit etmek çözüm falan değildir, işi yokuşa sürmektir, imha siyasetinde ısrar etmektir, sorunu çıkmaza sokmaktır, savaşı daha fazla uluslararasılaştırarak büyütmektir. Açık söylemek gerekirse, boş yere hamaset yapmaktan başka bir amacı olmayan “Söz konusu olan Türk’ün hassasiyeti ise Kürd’ün hassasiyeti teferruat…” düşüncesinden çözüm çıkarmak, büyük barışa doğru yol almak mümkün değildir, Kürdün de hassasiyetlerini hesaba katmak herkesin yararına olacaktır…

*

Urfa Milletvekili Ömer Öcalan, aile görüşçüsü olarak 3 Mart 2020 tarihinden bu yana görüşemedikleri, haber alamadıkları amcası Sayın Abdullah Öcalan’la yasal hakları kapsamında bir görüşme gerçekleştirdi. Yasada, Anayasa’da, uluslar arası sözleşmelerde yeri olmayan hak gaspına rağmen bu görüşmeyi sağlama girişimini iyi niyet göstergesi olarak, daha doğrusu olumlu bir gelişme olarak görmek gerekiyor. Hakeza devam eden tecrite rağmen İmralı’dan uzatılan eli havada bırakmamak gerekiyor. Sınır ötesine yapılan kesintisiz operasyonlara, Ankara’daki son eyleme rağmen, iyi niyet girişimlerinden vazgeçmemek, büyük barışa götürecek yolda ısrarcı olmak gerekiyor…

*

Yıllardan bu yana mutlak tecrit altında yaşayan Sayın Abdullah Öcalan’ın en zor şartlar altında kısacık bir görüşmeye sığdırdığı, "Tecrit devam ediyor. Koşullar oluşursa bu süreci çatışma ve şiddet zemininden hukuki ve siyasi zemine çekecek teorik ve pratik güce sahibim…" mesajını vererek adeta bıçak sırtında barış siyasetini yapmaya çalışan taraflara nefes aldırmıştır, kafalardaki kuşkuları, haklı, haksız kaygıları önemli oranda gidermiştir. Sanırım bundan sonraki tartışmaların konusu en başta anadilde eğitim hakkı olmak üzere Kürt sorununa neden olan sıkıntıların aşılmasını, büyük barışın önündeki engellerin ortadan kaldırılmasını sağlayacak yasal düzenlemeler, bir anlamıyla çatışmalara son verecek barışa kavuşturacak hukuki düzenlemelerin çerçevesi olacaktır. Kuşku yok ki bu sürece Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile Kuzey ve Doğu Suriye Özek Yönetimi’nin iradesi de dahil olacaktır. Patlamaya hazır Ortadoğu savaşının önünü alabilecek, dahası birbirlerini boğazlamaya hazır bekleyen bölge halklarına örnek olacak muhtemel Türk-Kürt barışının herkese kazandıracağı açıktır. Öyle görünüyor ki niyet ne olursa olsun hiç kimse öngürülen büyük barıştan kaçamayacaktır. Öyle ise bagajları bir tarafa bırakmanın, herkesin duyabileceği bir sesle haykırarak “barış hemen şimdi” demenin tam zamanıdır…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.