Diyarbakır’da bir araya gelen 3 Kürt Partisinin liderleri, 16 Nisan Referandumunda sandığa gitmeme kararı aldıklarını açıkladı.
PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik ile PDK-Bakur Genel Başkanı Sertaç Buçak yaptıkları basın toplantısının ardından gazetemize özel açıklamalarda bulundular.
“Demokratik ve Federal” bir anayasa tercihlerinin olduğunu deklere eden Kürt partilerinden PAK, PSK ve PDK-Bakur 16 Nisan’da yapılacak olan ve 18 maddelik Anayasa Değişikliği Paketinin oylandığı referandumu protesto edeceklerini açıkladılar.
PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik, PSK Genel Başkanı Mesud Tek ve PDK-Bakur Genel Başkanı Sertaç Bucak’ın katılımıyla Güneydoğu Gazeteciler Cemiyetinde dün yapılan bir basın toplantısı ile kamuoyu ile paylaşılan referandum tavrında ilginç bir sonuç çıktı. ‘Boykot’ ile ‘protesto’ arasında farklılıklar olduğunu ileri süren üç Kürt partisi, 16 Nisan’da sandığa gitmeyeceklerini açıkladılar.
PAK, PSK ve PDK-Bakur adına genel başkanların söz aldığı açıklamada ilk konuşmayı PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik yaptı. Konuşmasını Kürtçe olarak yapan Özçelik, referandumu protesto gerekçelerini açıkladı. Sırasıyla PSK Genel Başkanı Mesud Tek ve PDK - Bakur Genel Başkanı Sertaç Bucak Kürtçe olarak sandığa gitmememe gerekçelerini belirttiler. Ayrıca PSK Genel Başkanı Mesud Tek, Türkçe olarak referandumdaki protesto tavırlarına ilişkin kısa bir konuşma yaptı.
Açıklama sonrası Kürt Partilerinden PAK Genel Başkanı Mustafa Özçelik ile PDK-Bakur Genel Başkanı Sertaç Buçak, gazetemize özel açıklamalarda bulundu.
5 parti ile ortak tutum geliştirme çabalarınız vardı oysa bugün burada üç parti olarak açıklamada bulundunuz. Diğer partilerle neden ortaklaşamadınız?
Özçelik: “Biz PAK, PDK- Bakur ve PSK olarak bu konuda ortak tutum geliştirdik. Tabii ki, çabalarımız hem 5’li işbirliği çalışması hem de daha geniş bir platforma ulaşabilmekti. Bazı partilerimiz kendi üyelerini serbest bırakma kararı aldılar. Biz ise protesto tutumunda üç parti olarak karar aldık.
Özellikle boykot demediğinizi protesto ettiğinizi söylediniz, boykot ve protesto arasında ne fark var?
Özçelik: Şöyledir: Boykot tavrı, bu değişiklikler, anayasa, Türkiye’deki süreç bizi ilgilendirmiyor anlamına geliyor. Oysa ki, evet bu süreç bizi ilgilendiriyor ama bizi içermiyor. Bunun için de siyasal olarak farklı bir tutum sergilemek için protesto diyoruz.
Protesto tavrınız, sandığa gitmeme kararınız evet’e örtülü bir destek olarak okunabilir mi? Bu yönlü görüşlere ilişkin olarak neler söylemek istersiniz?
Özçelik: En büyük yanlışlık budur. Bu tür manipülasyonlara gelmemek lazımdır. Nasıl ki, hayır cephesi bugün; tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak diyen CHP ve benzeri ulusal kesimler hayır diyor. HDP ‘Demokratik ve ortak vatan için’ hayır diyor. AKP de yine, tek devlet, tek millet, tek vatan, tek bayrak için evet diyor. Burada Kürtler nerede? Kürdün sesi olması lazım. Bu anlamda alacağımız tavır Kürdistan’daki ulusal mücadelenin siyasal duruş tavrıdır. Bu anlamda evet’e destek olarak algılanmamalı. Zaten önemli olan söylemlerimizdir. Yani, ‘Demokratik Cumhuriyet ortak vatan’ diyen mi Türkiye Cumhuriyetini daha çok korumuş oluyor; Demokratik Federe bir anayasa talebinde bulunan Kürdistani partiler mi?
Nasıl bir protesto şekli geliştireceksiniz, neler yapacaksınız?
Sandığa gitmeme yönünde tabii ki, değişik konferanslar ve etkinlikler gerçekleştireceğiz.”
PDK- Bakur Genel Başkanı Sertaç Bucak ise protesto tavrına ilişkin şunları söyledi:
Protesto tavrı evet’e destektir görüşünü nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bucak: “Biz daha önce de söyledik, bütün görüşlere saygılıyız ama şimdi bu söz gündem maddesi olduğu zaman o zaman şunu söyleyebiliriz. Hayır diyenler kim? MHP’nin en ırkçı, en milliyetçi kesimleri. Diğer bir parti CHP kendi hayır kampanyasına Kürtçe bir NA’yı bile eklemekten imtina eden partidir. HDP’yi bir kenara koyalım, bunların hepsi bir şekilde anti Kürt kesimlerdir. Hayır çıkarsa bunlara da hizmet edeceğiz, böyle de diyebiliriz. Yahut da öbür türlü de diyebiliriz ama ben bu tarzı açıkçası doğru bulmuyorum. Biz protesto ediyoruz, sessiz kalmıyoruz, sadece boykot etmiyoruz. Biz diyoruz ki, Türkiye’deki her demokratik değişim bizi ilgilendiriyor. Bu anayasa ile bu 18 madde ile siz Türkiye’de hiç bir şeyi değiştiremezsiniz? Bu tavrınızı ve Kürtleri yok saymanızı protesto ediyoruz.”
Kürt Partilerinden PAK, PSK ve PDK- Bakur’un 16 Nisan Referandumunda alacakları protesto tavrına ilişkin olarak yaptıkları açıklamanın satırbaşları şöyle:
Kürt sorunu sürüyor…
Türkiye, yaklaşık yüzyıldır Kürt ve Kürdistan meselesinde inkâr, asimilasyon ve şiddeti esas alan bir politika sürdürüyor. Türkiye’nin söz konusu tekçi ve militarist zihniyeti 1924 ve 1961 anayasalarına da olduğu gibi yansıdı. 1982 anayasası ise sistemin ırkçı ve otoriter niteliğini daha da katmerli hale getirdi.
Darbe anayasasının ruhu değişmedi
Öte yandan şimdiye kadar mevcut Anayasa’da 20 kez kısmi değişikliğe gidildi. Ne var ki bütün bu değişiklikler, 1982 Anayasası’nın tekçi ve militarist ruhunu değiştirmeye yetmedi. Gelinen aşamada toplumun hemen hepsi 12 Eylül darbe anayasasının anti demokratik niteliği konusunda hemfikirdir. İktidarı ve muhalefetiyle bütün siyasi partiler her fırsatta bu anayasanın değiştirilmesinin gerektiğini söylüyor. Ak Parti’nin de yeni bir anayasa yapma iddiası ile iktidara geldiği biliniyor. Ne var ki 14 yıllık iktidarı boyunca o da verdiği vaadin gereğini yapmadı.
‘Paket ne Kürt meselesi ne de demokrasi ve öteki temel sorunları çözmüyor’
Toplumun yeni bir anayasa beklentisi apaçık bir biçimde ortada iken, AKP iktidarı, arkasına aldığı MHP’nin desteğiyle toplumun beklentisi ile ilgisi olmayan bir anayasa değişikliği paketiyle ortaya çıktı. MHP’nin bu işe dört elle sarılması, tek başına yapılmak istenen değişikliğin hayırlı bir şey olmadığının işaretidir. Öte yandan referanduma sunulmak üzere parlamentodan geçen 18 maddelik pakette temel sorunlarımızdan hiçbirine ilişkin bir çözüm söz konusu değil. Paket ne Kürt meselesi ne de demokrasi ve öteki temel sorunlar için herhangi bir çözüm içeriyor. Üstelik hükümet, başkanlık sistemine geçme iddiası ile yola çıktığı halde, değişiklik paketinin son hali dünyadaki hiçbir modele uymuyor. 18 maddelik anayasa değişiklik paketiyle, zaten işlemeyen kuvvetler ayrılığı ilkesi iyice ortadan kalkmaktadır. Cumhurbaşkanına tanınan sınırsız yetkiler nedeniyle sistemin daha da otoriterleşmesine, giderek iktidarın kişiselleşmesine kapı aralanmaktadır.
‘Değişiklik paketi kabul edilemez’
Türkiye elbette başkanlık, yarı başkanlık ya da parlamenter sistemden birine geçebilir. Önemli olan benimsenecek sistemin demokratik içeriği ve Kürt meselesine getireceği çözüm perspektifidir. Bu bakımdan; Yeterince sorunlu olan sistemi daha da otoriterleştirme potansiyeli içerdiği, Toplumun enerjisini böylesi bir gündem nedeniyle gereksiz bir biçimde tükettiği, Türkiye’nin hiçbir temel sorununa çözüm içermediği, Daha da önemlisi yeni, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa yapımını ötelediği için, bu değişiklik paketi kabul edilemez.
‘Demokratik ve federal bir anayasa’
Biz Kürdistan siyasi parti ve hareketleri olarak demokratik ve federal bir anayasa yapımını yakıcı bir ihtiyaç olarak tespit ediyoruz. Mevcut kaotik durumun aşılması, savaş ve çatışmalı ortamın son bulması, Kürt meselesinde adil ve onurlu bir çözüme ulaşılması için, özgürlükçü ve demokratik bir anayasa yönündeki irademizi güçlü bir biçimde beyan ediyoruz.
‘Referandumu protesto ediyoruz’
Önümüzdeki olası referandumda bize dayatılmak istenen kırk katır ya da kırk satırdan birisini tercih etmek zorunda değiliz. Bizim tercihimiz net: Kürdistan’a özgürlüğü getirecek, demokratik federal sisteme dayalı yeni bir anayasa diyoruz.Bütün bu çerçevede, 16 Nisan 2017de yapılacak referandumu protesto ediyor, halkımızı sandığa gitmemeye çağırıyoruz.”
Ali Abbas Yılmaz/ Özel haber