Sekiz yıldan bu yana kayyım marifetiyle yönetilen demokrasi mücadelesinin kalesi, barış ve kardeşliğin başkenti Diyarbakır, yasal kılıf uydurulmuş irade gaspına son vermeye hazırlanıyor. Görünen o ki bu bahar halkın özgür iradesiyle taçlanacak, kadim surlar yine gökkuşağı renkleriyle şenlenecek, yer gök sevince boğulacak. Kente korku salmaya çalışan kimi karanlık odakların Hamaslı şeriat afişlerine rağmen bu gerçekleşecek, feraseti büyük Diyarbakır halkı bir defa daha hortlanmak istenen belayı başından def edecektir, hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Siyonist İsrail ile Hamas’ın kavgasını bu kadim topraklara taşırmaya niyetlenen gizli, açık şer odaklarına geçit vermeyecektir…
*
Gazze kentini elinde tutan Hamas’ın silahlı kanadı Kassam Tugayları, “bir gece ansızın” İsrail’e saldırdı. Bir iki bin Yahudi’yi öldürdü, birkaç yüz Yahudi’yi de esir aldı. Hamas’ın beklenmedik bu saldırısı İsrail’i temelinden sarstı, Yahudileri şoke etti, Ortadoğu’yu kaosa sürükledi. Dünya hop oturdu, hop kalktı. En çok da fetihçi “kılıcı keskin” Türk İslamcı paramiliter güçler bu işte heyecanlandı, yalandan da olsa ezeli düşman kardeş Siyonistlere pazu gösterme havasına girdi, o kadar, ötesi hikaye. Bilindiği gibi ilk bir iki ay sağa sola tehdit savurdular, Kürde yan bakmayanlara laf soktular, geldik, geliyoruz, geleceğiz derken ekranlardaki toz duman içinde kaybolup gittiler. Olan güzelim Gazzeli çocuklara, kadınlara, sivil halka oldu, el birliği ile tarihi kenti yerle yeksan ettiler. İspanya’da, Küba’da, Mahabad’da, Batı Azerbaycan’da ve daha birçok yerde halklara kazık atmış, yüzüstü bırakmış olmakla efsane olmuş Ruslara sırtını dayayıp mangalda kül bırakmayan Arap Birliği, İran, Türkiye, bilmem ne örgütleri hepsi fos çıktı, büyük abileri ABD'nin korkusundan olmadık kötü hallere düştüler. Kendi çukurlarında debelenen kimi çevreler namusu kurtarmak için seçim arifesindeki Diyarbakır’a, Kürtlerin başına saldılar şeriatçı militanlarını. Belli ki kadim Surlara astırılan şeriat afişlerine bel bağlamış o koca koca kılıcı keskin, Gazze yolunda şehadet şerbetini içmeye yeminli o sözde kahramanlar. Ama nafile, demokrasi mücadelesinin kalesi Diyarbakır halkı buna yol vermeyecektir…
*
Seçim arifesindeyiz, hiç kimsenin halkın huzuruna kaçırmaya hakkı yok, demokratik mücadele ortamına katkı sunmak herkese, özellikle de sicili kabarık çevrelere çok iş düşüyor. Kimi çevreler Hamas’ın yolunda gitmeye kararlı gibi görünüyor. İsrail’in kendi içinde bin parçalı olan El Fetih’i Filistin topraklarında silebilmek için hangi yollara başvurduğu, seçim zaferi yalanı ile halkı nasıl manipüle ettiği, esir aldığı biliniyor. Bu kirli siyasetin sonucu çok geçmeden topluma uygulanan şiddet politikasıyla anlaşıldı, kan ağlayan Filistin halkının çaresizliği ortada. Bu yola girmenin hiç kimseye faydası olmayacak, geçmişte yaşadığı benzer kirli siyaseti alt etmesini bilmiş Kürt halkı, herkese, hepimize gereken yanıtı çok yakında verecektir, demokratik tutumunu ortaya koyacaktır. Ankara, Tahran, Riyad, Kahire, bilmem nerenin başkenti dururken Filistin’i kana boğan Siyonist İsrail’e mesaj göndermenin yeri mazlum Kürt halkının gözbebeği Diyarbakır değildir, hiçbir zaman da olmayacaktır. Sünni, Alevi, Êzidî Kürtler, İsrail-Filistin savaşında en büyük bedeli ödemiş bir halktır, en güzel çocuklarını bu yolda feda etmiştir. Bilinsin ki içerde ve dışarda “Kürt Memet” nöbete siyaseti devri artık kapanmıştır. Kürtlerin yarım asırlık varlık yokluk kavgasında geldiği en önemli aşama bu olsa gerek. Üçüncü yol teorisi gücünü buradan alıyor. Kendi aralarında kavgalıymış gibi görünenlere, perde arkasında iş tutup ekranlarda film çevirenlere verilecek en iyi cevap kendi yoluna gitmeyi bilmeyi, kendi düşüncesinin öznesi olmayı gerektiriyor. Gerisini NATO’nun karargahlarında ömür tüketen ekran kahramanları, emperyalistlerin karanlık dehlizlerinde dirsek çürütenler, kıdemli tetikçiler düşünsün. …
*
Piyasa yapan bir güvenlik uzmanı, ünvanı profesör olsa da gerçek payesi bilmem ne komutanı olan zıp zıp general konuşuyor, “Ankara’nın, İstanbul’un güvenliği Hakkari’de, Filistin’de sağlanır…” Öyle tabi, ben de katılıyorum bu düşünceye. Ama hinliğine eksik bırakıyor cümleyi, tamamlamakta yarar var. Hiç bir güç, Ankara’nın, İstanbul’un güvenliği Hakkarilileri döverek, ezerek, Filistinlileri Siyonistlere yem ederek sağlayamamıştır, sağlayamaz. Hele Hakkarililerin, Filistinlilerin arasına nifak sokarak, birbiri ile savaştırarak bunu hiç yapamaz. Tarihlerine bir daha bakmalarında yarar var. Filistinlilerin son durumu ortada, bir kenara bırakıyorum. Ancak yaşamı Hakkari’ye, Hakkarililere, daha doğrusu Kürtlere zindan etmenin, Kürtlüğü yok etmenin sonu felaket olacağını söylemekte yarar olduğunu hatırlatmak isterim harita uzmanı Kızıl Elma dinine bel bağlamış utangaç şeriatçı bu beylere. Ezilmiş bir Hakkari ki bunun mümkün olmadığı, olmayacağı yakında gerçekleşecek seçim sonucunda bir defa daha anlaşılacaktır, dahası Kürtleri ezme politikası Ankara’yı, İstanbul’u kaybetmenin dışında hiç bir işe yaramayacağını artık bilmelerinde, anlamalarında fayda vardır. Entrikalara, şeriat safsatalarına, taşımalı kayyım siyasetine, bindirilmiş seçmen kıtalarına rağmen Kürtler, kendilerine ve kentlerine sahip çıkacaktır…