Anadolu ve Mezopotamya Halklarının Cumhurbaşkanı Adayı Selahattin Demirtaş’ın yol haritasını dinlemek üzere Salı günü Batman’daydım. Daha önce İstanbul’da deklere edilen programın bir benzeri bu kez Türkiye Kürdistanı’nda Batman’da bölge illerinden davet edilen sivil toplum örgütlerinin temsili şahsiyetlerine sunuluyordu.
Cumhurbaşkanı Adayı Demirtaş bir saat süreyle sahnede 900 dolayındaki seçilmiş davetli topluluğuna konuştu. Çok seviyeli, içeriği dolu ve bütünlüklü, herhangi bir metne bakma / okuma ihtiyacı duymadan doğaçlama yapılan bir sunum / konuşmaydı. Seçici biri olduğumu itiraf edeyim beni tanıyanlar bilir, kolay beğenmem. Her zaman yedeğimde eleştiri rezervim olmuştur. Bu kez amasız konuşayım, Selahattin Demirtaş mükemmeldi.
Kürt siyasal hareketi sadece mücadele ve muhalefet etmiyor. Aynı zamanda Türkiye’nin ve Kürdistan’ın pek de alışık olmadığı yeni siyasetçi tipi de yetiştiriyor izleyebildiğim kadarıyla. Bu sahici bir artıdır ve kazanımdır.
Selahattin Demirtaş’ın; biri devlet ve hükümet olan, diğeri de cumhurluğun temelini atan partinin adayı olan iki rakibine karşı sahici artıları var.
Demirtaş, gücünü mağdur ve mazlum halktan alan tek aday. Yani muktedirlerin söylemine malzeme olan iktidarın hegemonik dili yerine, mazlum, mağdur ve ezilenin dili var Demirtaş’ın dilinde. Bu sebeple Demirtaş’a yoksul ve mağdur kesimlerin desteği çok anlamlı.
Ama ben bu yazıda bu gerçekliğe değinip geçerken, asıl başkalarının desteğini dillendirmek istiyorum. Ve bu yazım bir hak teslimiyetine vurgu babından köşe yazarı olduğum Tigris Haber Gazetesiyle birlikte Özgür Haber Gazetesinde de aynı gün yayınlanıyor.
Geçtiğimiz hafta içinde Diyarbakır’da 100 dolayında İşdünyası mensubu Güneydoğu Gazeteciler Cemiyetinin Lokalinde toplanarak basın açıklaması ile Selahattin Demirtaş’a desteklerini ilan ettiler. Üstelik bu ilan sadece kuru ve sıradan bir destek basın açıklaması da değildi. Ellerini ceplerine, kasalarına atarak yaptıkları bir destek açıklamasıydı aynı zamanda. İki milyon lira (eski rakamla iki trilyon) toplayıp Selahattin Demirtaş’ın adaylık sürecine katkı sunacaklarını deklere ettiler.
Doğrusu kararlarını basından izleyince cesaretlerine hayran kaldım. Neden diye sorulabilir?
İktidarın / iktidarların bu denli pervasız ve kindar olduğu sudan bahanelerle muhalif kesimlere cezalar yağdırdığı, ekonomik olarak yaşam hakkı tanımadığı bir dönemde, cepheden muhalif bir adaya; üstelik paralarıyla, ses ve nefesleriyle desteklerini ilan ve ifşa etmeleri büyük cesaret. Bu açıdan Kürt İşdünyası mensuplarını kutlamak gerek.
Aslında, yaratılan değerlerin (siz isterseniz buna “artı değer” deyin) yine o yaratılmış değerlerin asli sahibi olan halkın geleceği için politika yapmaya aday olanlar lehine hiç değilse bir bölümünü kullandırtmanın ete kemiğe bürünmüş hâli bu olsa gerek.
Kolay değil! Böylesine bir destek, risk unsuru da taşıyor elbette.
Ama Türkiye ve Kürdistan demokrasisi yeni bir sürece giriyor. Bu süreçte muktedir siyaseti “rab bana, hep bana” mantığından sıyrılmak zorunda. İktidar tehditkâr bir eda ile bunu dayatıyor. Kendisine / kendisinden olmayana iyi gözle bakmak istemiyor. Ama bakacak ve alışacak başka yolu da, başka şansı da yok. Çünkü Kürt Siyaseti bunu Türkiye siyasetine öğretti…
Türkiye doksanlı yıllardaki siyasal iktidarın, Kürt İşdünyası mensuplarının infaz kararını aldığı ve uyguladığı süreçlerden, sahiden “zor yıllar”dan geçerek bu günlere geldi.
Kürdistan’da artık bir orta sınıf ve onunla birlikte bir sermaye birikimi oluşuyor. Bu birikim beraberinde siyasal tercihlerini de birlikte var etmenin sesini de çıkarıyor.
İşdünyası mensupları, temsilcileri biliyorlar ve bilmeliler ki; Türkiye’de iktidarlar sadece yoksul insanları ötekileştirmiyor. Yeri geldiğinde varsıllara da aynı ötekileştirmeyi, potansiyel suçlu muamelesi yapmayı kendine kural sayıyor. Kendi yaşam pratiklerinden bunu bilir Kürt işdünyası. Az mı Ankara kapılarında mağdur edildiler, en iyi kendileri bilir.
İşte böylesine haksız, hukuksuz, yok sayıcı, ötekileştirici uygulamalar da artık son bulsun diye toplumun her kesimi tercih hakkını kullanmak durumunda.
Bu sebeple Kürt İş dünyasının da, mağdur ve mazlumların mücadelesinde ısrarla yeri olduğunu dile getiren Selahattin Demirtaş gibi güçlü bir siyasi aktörün sesine yanıt olarak Cumhurbaşkanlığını istemek yolunda “Biz de varız, seninle Demirtaş” demeleri çok anlamlı.