Sokağa çıkma yasakları üzerinden AK Partiyi eleştiren Yüksekdağ, "Hükümet, Kürt halkına karşı özel bir hukuk uyguluyor. Hiçbir kanuna dayanmadan sokağa çıkma yasakları uygulanıyor" dedi. Cizre ve Silopi'deki öğretmenlerin memleketlerine gönderilmelerini de eleştiren Yüksekdağ, "Siyasi iktidar, öğretmenlerini geri çağırarak, bölgeye başka bir ülke muamelesi yaptı" dedi.
HDP, sokağa çıkma yasaklarını protesto etmek amacıyla, Meclis grup toplantısını Diyarbakır'da gerçekleştirdi. Diyarbakır Büyük Şehir Belediyesi’nde yapılan toplantıya HDP milletvekilleri Ertuğrul Kürkçü, Altan Tan, Meral Danış Beştaş, Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları, Gültan Kışanak, Fırat Anlı, DBP Eş Genel başkanı Kamuran Yüksek, Barış anneleri ve çok sayıda STK temsilcisinin yanı sıra vatandaşlarda izledi.
Toplantıda konuşan Yüksekdağ, "Eğer dün Diyarbakır'da bu kadar büyük bir zulüm yaşanmasaydı bu iki gencimiz Şermıl ve Şiyar bugün bu salonda olacaklardı" diyerek hayatını kaybeden gençleri andı.
Sur'daki devlet şiddetine karşı demokratik bir kitle etkinliği gerçekleştirmek istediklerini belirten Yüksekdağ, normal koşullardaki bir demokraside hiçbir engelle karşılaşılmaksızın dile getirecekleri demokratik talep ve tepkilerinin karşısında siyasi iktidarın yasak ve engelleme tutumuyla karşılaştıklarını söyledi. Valiliğin, hiçbir kanuna dayanmadan etkinliklerini yasaklamasına tepki gösteren Yüksekdağ, "Yasalarda da tanımlanmış en demokratik hakkımızın valilik tarafından, AKP Saray iktidarının Diyarbakır'daki temsilcileri tarafından kanunsuz ilan edildi ve demokratik haklarını kullanan yurttaşlarımız hedef haline getirildi" dedi. Aylardır kendi kanunlarını çiğneyen bir devletin, hiç bir anayasasal yetkiye dayanmadan sokağa çıkma yasakları ilan ettiğini söyleyen Yüksekdağ, "82 darbe anayasasında dahi kısmen tanınan, kabul edilen bazı haklar ve alanlar bu siyasi iktidar tarafından tamamen ortadan kalktı, berhava edildi " dedi.
KÜRT HALKINA KARŞI ÖZEL BİR HUKUK UYGULANIYOR
Bu topraklarda yaşayan zulmü hiçbir kelimeyle tarif edemediklerini söyleyen Yüksekdağ, "Zulmün, savaşın şiddetin gürültüsünün bu kadar yükseldiği, yaşam alanlarımızı, demokrasinin ve barışın sesini boğmaya çalıştığı günlerde, daha gür ve güçlü bir sesle barış demokrasi demek gerekir " dedi. Kürt halına karşı özel bir hukuk uygulandığını söyleyen Yüksek dağ, "Soruyoruz, olağan üstü hal mi ilan ettiniz, hayır diyorlar. Sıkıyönetim ilanı mıdır bu, hayır diyorlar. Memleketi ortadan ikiye böldünüz de böldüğünüz bu topraklarda özel bir yönetim mi uyguluyorsunuz diyoruz, hayır diyorlar. Her hangi bir kesim darbe yapıp yönetime el mi koydu diye soruyoruz, hayır diyorlar. Ama bugün bu topraklarda uygulanan özel zulmü, özel savaş uygulamasını tanımlayamıyorlar, açıklayamıyorlar" şeklinde konuştu. Türkiye toplumunun Kürt halkına karşı uygulanan bu özel hukuka sessiz kaldığında herkesin kaybedeceğinin altını çizen Yüksekdağ, Kürt halkının bu özel savaş uygulamasına maruz bırakılmasın şöyle açıkladı: " Çünkü bu halk onun tekerine çomak sokan bir halktır. Bu halk onun tezgahında istediği gibi işleyemediği, şekil şemal veremediği, kendi robotlarına, kendi hizalarında dizilmiş ordularına dönüştüremediği bir halktır. Bu halk tek adam ve tek parti iktidarına karşı, barış ve demokrasi diyen bir çoğulcu zihniyetinde bir siyasetin çizgisinden beslenmiştir. Çünkü bu halk savaşla boğulmaya çalışılan bütün bir Türkiye, Mezopotamya, Ortadoğu topraklarında barışın, demokrasinin ve yeni yaşamın yolunu ve programını ortaya koyan bir halktır" dedi.
TEK ADAMA KARŞI ÖZ YÖNETİM
Türkiye'de yönetim programlarının birbiriyle karşı karşıya geldiğini söyleyen Yüksekdağ, zorla baskıyla şiddetle tek adam ve tek parti rejimi dayatıldığını söyledi. Bugün özyönetim ilanlarıyla ifade edilen fikrin tam da tek adam rejimi dayatmasına karşı halkın barış, demokrasi ekseninde yeni bir yaşam savunusu olduğunu söyleyen Yüksekdağ, "21. yüzyılda yeni bir yaşam gücü keşf edilecekse, ölüme, karanlığa, kaosa boğulan bu topraklarda yeni bir yaşam gücü doğacak ve yürüyecekse bu özyönetim ve halkımızın demokratik katılımcı siyasi programından geçer" dedi.
O MAHALLERDE İNSANLAR VAR
AKP hükümetinin yeni bir programı olmadığını, AKP'nin programının ortaçağdaki saltanat zihniyetinin 21. yüzyıla göre allanıp pullandığını ve yeni bir rejim diye Türkiye halklarına dayatıldığını ifade eden Yüksekdağ, "Yeni yaşam programı Rojava'da doğdu ve filizlendi. Kobani'de direndi ve kazandı. Bu topraklarda da bu program, bu proje direnecek ve kazanacak" dedi. Her otoriter yapı gibi bugünkü Siyasi iktidarın da kendini güçlü sanma gibi bir yanılsamanın içinde olduğunu söyleyen Yüksekdağ, "Düşündüğünüzü sandığınız kadar güçlü değilsiniz, bu güç gösteriniz, içine düştüğünüz aczin bir göstergesidir. Güçlü değilsiniz, irtifa kaybediyorsunuz ve kendinizle birlikte Türkiye halklarını bir uçurumun dibine sürüklüyorsunuz" dedi. Başbakanın 'son otuz yılın en büyük ve kapsamlı terör operasyonu yapıyoruz ' sözünü eleştiren Yüksekdağ, Başbakan Davutoğluna şöyle seslendi: "Davutoğlu, o mahallelerde insanlar var insanlar. Kendi insanını,kendi, yurttaşını,temizlenecek bir hedef haline,askeri bir operasyonla ortadan kaldırılacak bir hedef haline getirdiyse sizin iktidarınız siz artık bitmişsiniz. Bu halkın gözünde, nezdinde sizin bir hükmünüz ve meşruiyetiniz yoktur” dedi.
İNSANLAR GÖÇE ZORLANIYOR
Kürt halkının, bu çatışmanın tarihinden fazla büyük operasyonlar gördüğünü, 30 yıl boyunca yapılan yanlışların tekrarlanmasının bir sonuç getirmeyeceğini söyleyen Yüksekdağ, "Eğer bu iktidar sözlerin ve siyasetin ikna ediciliğiyle, referansıyla öğrenemiyorsa kendi yenilgileriyle öğrenmeye mahkumdur " dedi. Bu topraklarda temizlenmesi gerekenin, siyasi iktidarın kullandığı kirli savaş uygulamaları ve enstrümanlar olduğunu söyleyen Yüksekdağ, "Seçim öncesi halkı beyaz toroslarla tehdit edenler, seçimlerden sonra siyah rencırlarla halka hedef gözeterek ateş ediyor. Dünden bu yana Kürt halkına uygulanan zulmün sadece rengi değişmiştir. Beyaz terörden, toroslardan kapkara rencırlara kapkara bir zulme dönüşmüştür. 7 Hazirandan bu yana 309, geride kalan çatışmalı süreç boyunca toplam 675 kişinin yaşamını yitirdiğini, 18 ilçe ve kent merkezinde 54 kez, 175 gün sokağa çıkma yasağının uygulandığının altını çizen Yüksekdağ, sokağa çıkma yasaklarında 83 sivilin yaşamını kaybettiğini, 1 milyon 300 bin insanın bu yasaklardan etkilendiğini ve 200 bin insanın ise zorunlu göçe tabi tutturulduğunu söyledi.
Başka bir ülke muamelesi yapılıyor
İstikrar vaadiyle iktidara gelen bir anlayışın, istikrarda, kaosta, şiddette bir istikrar yarattığını ifade eden Yüksekdağ, Başbakan'a sorulan bir sorunun cevabının HDP'ye atılmasını eleştirerek; " Başbakan olduğunu unutuyor Davutoğlu, 'Öğretmenlerin Cizre'den çağrılmasının ' sorumlusu kendisidir. Milli Eğitim Bakanlığıdır bu mesajı gönderen ve bu bakanlık size bağlı. Bu sorunun cevabını, bilmiyorsa, bu soruya cevap veremiyorsa bir başbakan gitsin, kalmasın. Zaten kendi görevini de Cumhurbaşkanı Erdoğan yapıyor, çok fazla bir ihtiyaç yok demektir" dedi. Öğretmenlerin memleketlerine çağrılmasının nedeninin o bölgelerde büyük bir kitle katliamlarının yapılmasının hazırlıkları olduğunu söyleyen Yüksekdağ, "Şu an bu siyasi iktidar bu topraklara başka bir ülkeymiş gibi davranıyor. siyasi hükümet, devlet, iktidar öğretmenlerini geri çağırarak buraya başka bir ülke muamelesi yaptı. Burayı Türkiye'den böldü" şeklinde konuştu. Siyasi iktidarın öğretmenleri çağırarak o bölgede bir operasyon hazırlığına girişmesinin kendi yurttaşları arasına bir ayrım koyduğunu ifade eden Yüksekdağ, " Ölmemesi gerekenler çekilmesi gerekenler ve her koşulda hedef getirilmesi gerekenler olarak, halkını yurttaşını birbirinden ayırıyor. Yani, ey öğretmenler siz okulları terk edin, geri çekilin ama öğrenciler sizin can güvenliğiniz yok, mahalle mahalle o topraklarda yaşayanlar sizin güvenceniz yok, siz hedefimsiniz diyor. Böyle açık bir devlet zulmü ve açık bir savaş ilanı karşısında bizim tek bir seçeneğimiz var direnmektir" dedi. Bölgede okulların ve yurtların boşaltıldığını ve buralara özel birliklerin yerleştirildiğini, bölgeye çok yoğun bir askeri sevkiyatın olduğunu söyleyen Yüksekdağ, bu hazırlığın neden yapıldığını, siyasi iktidarın nasıl bir savaşa hazırlandığını sordu.
Türkiye halkına seslendi
Basın ve medya organlarının tüm bu yaşanan savaş hazırlıklarına kulaklarını kapamasını ve siyasi iktidarın yönlendirmesinde hareket etmesini eleştiren Yüksekdağ, Yılmaz Güney'in bir sözünü aktararak 'Bir şeyler oluyor farkında mısınız, birbirinizi uyarın, uyuyanları uyandırın. Işıklar kesilecek, karanlıkta kalabilir misiniz. Karanlıkta ne yapacaksınız." Bugün Türkiye halklarının götürüldüğü yer burasıdır, karanlıklar... Eğer bu topraklardan yükselen demokrasi sesine ses verilmezse, eğer bu topraklarda yükselen özgürlük ve barış iradesine güç verilmezse ışıklar kesilecek" şeklinde konuştu. Küt halkının karanlıkta da yürüyebileceğinin altın çizen Yüksekdağ, Türkiye'nin batısında yaşayan halka seslendi: " Siz karanlıkta ne yapacaksınız? Bugün bu karanlığın bütün Türkiye'yi kaplamasına hep birlikte dur demezsek eğer tüm ülkeyi karanlığa boğacaklar” şeklinde konuştu.
Haber: Ali ABBAS YILMAZ