Kapına dayanmış beladan uzak durmaya çalışırsın, bitmek bilmeyen kan ve gözyaşı ile kuşatılmış kuçenden çekilirsin, biricik yaşam alanın olarak bellediğin evine, nefeslenebileceğini sandığın avluna sığınırsın, gün olur ki avlu da güven vermez, bu defa vatanını kaybetmiş bir sığıntı gibi dipsiz bir çukura dönüşen odana kapanırsın, o da olmayınca içine kapanırsın, varla yok arasında bulursun kendini, dahası insan kalmanın sınırlarındasın artık, direnişle teslimiyet arasında gider gelirsin, ya seni boğacak yeryüzünün en büyük lanetine sığınacaksın yada her türlü belayı def edecek yeni yaşamın halayına duracaksın, sana başka bir çıkış, bir yol bırakılmayınca...
*
Kürdün halayından, şarkılarından, dilinden uzak durun, daha fazla bela çıkartmayın, daha fazla sınırları zorlamayın, kırıp dökmeyin, dönüşü mümkün olmayacak yollara sokmaya kalkışmayın, sonu belli olmayan mecralara sürüklemeyin. Halay, şarkı, dil yaşamın kendisidir, insanın duygu ve düşünce dünyasının ürettikleridir, bin yılların birikimidir, milyonların emek verdiği, can olduğu kültürüdür, kendisi olma halidir, toplum olma, halk olma durumudur, hiçbir kanunun, yasanın hükmüne sığdırılamaz, hiç kimsenin keyfi yaklaşımlarına, insafına bırakılamaz, hele zapturapt altına hiç alınamaz, yok farz edilemez, hiçbir şart altında teslim alınamaz. Halay, şarkı, dil özgür olmak, özgür yaşamak zorundadır, daha fazla zorbalığa, toplumsal şiddete, ırkçı, gerici kuşatmaya gelemez…
*
Şaka gibi başladı, ırkçı trollerin tahkim edildikleri sosyal medya kalekollarında üretilen gerekçelerle saçma sapan bir halde devam ediyor Kürdün halayına, şarkısına, diline yöneltilmiş sürek avı, dahası Kürdün kültürel yaşamını, değerlerini hedefine koymuş düşmanlık. Melodisi Kürtçe bir şarkıdan çalınma ırkçı “Ölürüm Türkiyem” şarkısı eşliğinde Mersin’de başlayan sürek avı, İstanbul, Hakkari, Batman, Doğubayazıt, Kurtalan gibi yerlerde devam etti, çok sayıda genç, çocuk, kadın gözaltına alındı, tutuklandı. Öyle anlaşılıyor ki karanlık bir güç odağı yada muktedir bir akıl, iş yeri, park ve havuz baskınıyla yaratamadığı provokasyon ortamını halayları, Kürtçe şarkıları, Kürtçe trafik işaretlerini hedefine alarak Kürtleri provake etmeye, kaos yaratmaya çalışıyor. Hatırlıyorum, doksanlı yıllarda da benzer gerekçelerle başlamıştı benzeri saldırılar, yorgan döşek yüzlerinin renkleriyle, trafik lambalarıyla, halayla, şarkıyla uğraştınız, işi doğadaki çiçeklerin renklerine kadar vardırdınız. O zaman başarılı olamayan politikaya niye dönülür, niçin aynı yöntemlerle farklı sonuçlar alınmak istenir, Kürde, Kürdün değerlerine bu kadar kin ve nefret beslenir, dost kalmakta ısrarlı olan bir halk bu kadar isteklice, akılsızca yok edilmek istenir. Bu anlaşılır bir durum olmadığı gibi kimseye kazandıracak, kimseyi ihya edecek bir yol hiç değildir. Irkçılık herkese kaybettirse de en çok kendi sahibine kaybettirir, hepsi bu. Ötesi kan ve gözyaşıdır. Yeter, belanızı başka yerde arayın, Kürdün mahallesinde artık size ekmek çıkmaz, başka kapıya…