Önceki haftaki (19 Mayıs 2018) yazımda önümüzdeki 24 Haziran seçimlerinin iki projeksiyonundan ilkini, Cumhurbaşkanlığı / Başkanlık Seçimi üzerinden düşüncelerimi yazmıştım.(https://bianet.org/biamag/siyaset/197297-secim-demek-icin). Bu hafta Milletvekilliği erken genel seçimlerini yazmak istiyorum.
24 Haziran Erken Genel Seçimlerine mecliste iddialı olarak katılan görünür 4 parti var. Ak Parti, Cumhuriyet Halk Partisi, Halkların Demokratik Partisi ve İyi Parti. Milliyetçi Hareket Partisini saymıyorum. Çok oldu Akparti’ye eklemleneli. Saadet Partisi ve daha çok bölgenin birkaç ilinde kısmi temsili varlığı söz konusu olan Hüda-Par üzerinde en azından bu yazıda pek durmayarak yazacağım…
Belki önce İyi Parti üzerine birkaç kelam etmeli. Malum son iki yıldır gürültüsü çok koptu şimdilerde artık bilinen adıyla İyi Parti, eski liderleri Devlet Bahçeli’ye kazan kaldırdıktan sonra bir dizi serüven yaşayarak bugünlere geldiler. Başındaki lideri aynı zamanda Cumhurbaşkanı adayı Meral Akşener’i geçmişinden azade değerlendirmeye kalktığınızda “demokrat” bir kimlik üzerinden ilgi gösterenlerin sayısı o denli çok ki, şaşarsınız. Bu şaşkınlık öylesine bir boyutta ki; 1990’lı Çillerli, Ağar’lı yılların bir dönem İçişleri Bakanlığını da yapmış Akşener’in dönemin faili meçhul cinayetlerinin “sorumlusu” iddiası üzerine Meral Akşener’in kendini savunmasını doğrulayanlar da çabası. İyi Parti, öyle gözüküyor ki; Milliyetçi Hareket Partisinin gövdesinin yüklü bir bölümünü yanına yöresine kenarda köşede kalmış Türkçü-Milliyetçi oyları da katarak 24 Haziran sonrası meclisinin yeni ve amiyane tabiriyle “cilalı” MHP yüzü olacak gibi…
Cumhuriyet Halk Partisi, geçtiğimiz yüzyılın ilk çeyreğinde kurulan genç Türkiye Cumhuriyetinin “Kurucu” partisi olmanın rehaveti, kibri ve ataletinden henüz kurtulmuş değil. Dünyanın batı yakasında kurulu olan, kendilerinin de üyesi olduğu Sosyalist Enternasyonalin “sol-demokrat” ilkelerinden imtina edeli hayli oldu. Öylesine ki; 24 Haziran seçimlerine hazırlanırken eski bürokrat ve tek özelliği her fırsatta dile getirilen “dürüstlüğü” olan başkanları Kılıçdaroğlu’na muhalefet edenleri saf dışı bırak(tır)ıp hayli merkez sağa kayan bir performans sergiliyor. Cumhurbaşkanı adayları Muharrem İnce’yi sanki aday olmaya yönlendirerek, kazanma iddiasında olmayı değil de, kendisinden kurtulmayı önemseyen bir gayretle…
AkParti, 16 yıldır iktidarda. Öylesine iktidarda ki; son birkaç yıldır “Devlet-Parti(si)” performansında. Kurulduğu yıllarda birlikte yola çıkılan aktörlerin çok büyük çoğunluğu bugün partide değiller. Ama partinin başat aktörü ve ülkenin Cumhur-Başkanı bütün yetkileri elinde toplamış ve yürüyor. Öylesine ki, zaman zaman iktidarda değilmiş gibi seçim sonrası için vaatlerde dahi bulunuyor Akparti. Meclis listesini de bu yürüyüşe göre dizayn ediyor…
Halkların Demokratik Partisi, altı bold kalemle çizilmeli ki özellikle son üç yıl içinde (2015’den bu yana) çok zorlu bir dönem geçirdi. Siyasetçi aktörleri hayli kriminalize edildi. Milletvekillerinin bir bölümü vekillikten düşürüldü, hapse atıldı. Seçilmiş belediyelerine kayyım atandı. Kolu kanadı kırılarak adeta demokratik siyaset yapamaz hale getirildi.
Şimdi bu dört parti üzerinden bir seçim maratonu yürütülüyor. Ama öylesine bir seçim maratonu ki; cumhurbaşkanlığı / başkanlık seçimlerinin gölgesinde kalınan bir seçim maratonu! Birkaç gün önce (21 Mayıs) Yüksek Seçim Kuruluna apar topar verilen vekil adayları listesi üzerinden kimi illerde lokal olarak koparılan küçük çaplı yaygaraları saymazsak, önceki seçimler öncesi dönemlere göre nerdeyse potansiyel adaylık beklentileri olanlardan hiç ses çıkmadı gibi.
Akparti, amiyane tabiriyle “çatlak ses” çıkaran muhtemel adayların, aday gösterilme anlamında adını dahi telaffuz etmedi, kimi bakanlar dahil! Kürt cenahından önceki dönemde Akpartiden vekil olanlar bu dönemde yedek kulübeye transfer edildi. Adeta Parti ve Cumhurbaşkanlığı politikası üzerinden belirleyici bir tavır söz konusu oldu.
Halkların Demokratik Partisi, sanki vekil aday profilleri üzerinde pek durmadı, ya da seçici davranmadı gibi. Olsa da olur, olmasa da kabilinden hızlı bir listeleme yapıldı. İki açmazı vardı HDP’nin. Biri Kürt cephesinde HDP dışındaki Kürt Partileri, grupları! Diğeri de Türk(iye) Solu olarak dillendirilen irili ufaklı ve adına “HDP Bileşenleri” dedikleri yapılar. Aslında bu iki yapının da kitle tabanları açısından ortak bir paydaları vardı. İki yapı da 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra kendi tabanlarında hayli marjinalize olmuşlardı. Halkların Demokratik Partisinin seçimlerde aldığı yüzde on civarındaki (altı milyon oya tekabül ediyor) gücün, iki yapı bir araya geldiğinde yüzde ona bile karşılık gelmeyen bir kitlesinden söz ediliyor. İşte bu iki yapıdan basına yansıdığı kadarıyla; Kürt partileri ile mutabakata varılamayıp, “sol” yapıyla anlaşılarak bir listeleme yapıldı. Sol Bileşenlere tahsis edilen birer kontenjanın dışında büyük ölçüde HDP’nin gündelik siyaset içinde denediği, yakından bildiği Kürt siyasetçileri şahsiyetlerine öncelik verildi. Araya “vitrinlik” birkaç bilinen simayı da katarak.
HDP, siyasal aktörleri üzerinden seçim çalışması yapmayı bir yana bırakmış gibi görüntü sergiliyor. HDP’nin önceki yıllardaki siyaset tarzına göre; Düşük Yoğunluklu bir Siyaset yürütüldüğü / yürütüleceği görüntüsü var. Bunun boşluğu içerde olmasına rağmen Selahattin Demirtaş’ın bizatihi kendi mesajlarıyla “mağdur benlik” üzerinden doldurulmaya çalışılıyor.
Bu cepheden baktığımızda geçen haftaki yazımda da vurguladığım gibi Cumhurbaşkanlığı / Başkanlık Seçimleri, milletvekilliği erken genel seçimini “ezecek” gibi görünüyor. Siyasetçilerin görünür manada dillendirdikleri ekonomi dahil bütün hâli pür melalin sıkıntılarına rağmen belirleyici olan ve beklenti içinde olunan Demokratik Siyaset içinde Kürt Meselesinin Çözümünün nereye yürüyeceği konusu…
Bu baptan hareketle KONDA’nın üç gün önceki Anketlerinin okumasının bir cümlesi dikkat çekiyor. HDP’li Kürt Seçmenlerin Yüzde 92’si 24 Haziran seçimleri sonrasında yeniden yeni bir “çözüm süreci” beklentisi içinde imiş. Hem zaten bizim buralarda gündelik seçmen nabız yoklamaları da bunu doğruluyor…
25 Mayıs 2018 Diyarbekir
Şeyhmus Diken