Dolar yükselmeye devam ediyor. Enflasyon yükseliyor. Cebimizdeki paranın alım gücü her gün biraz daha dibe vuruyor. Yaşanan ekonomik krizden cebinde dolarları, maddi durumları yerinde olan toplumun küçük bir azınlığı dışında etkilenmeyen kalmadı. Sanayiciden imalatçıya, köylüden işçiye kadar herkesi derinden etkiledi. Krizin etkileri sadece ekonomik alanla sınırlı kalmıyor. Bir sarmal gibi toplumun politik, kültürel, sosyal ve psikolojik yapısını da içine alarak derinleşiyor ve kolay çözülemeyecek bir sorunlar yumağını ortaya çıkarıyor.
Sadece savaşlarda değil ekonomik krizlerde de en çok etkilenen her zaman kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olmuştur. Erkek egemenlikli yaklaşımdan, ataerkil anlayıştan dolayı kadın üzerindeki baskı; savaş ve kriz koşullarında daha da artmaktadır. Yokluk ve yoksulluk içinde hayatta kalmaya çalışan kesimlerin içinde kadın erkek egemen yaklaşımından dolayı bir kat daha ezilmektedir.
Evde çocuklarına yemek hazırlayamayan, mutfakta tencereyi kaynatamayan, çocuklarının ihtiyacını karşılayamayan kadın; erkeğe göre hayatın bu zor yükünü sırtında daha fazla taşımaktadır. Fakat buna rağmen; iş bulamayan, ekonomik sıkıntıları çözemeyen erkek öfkesini evde eşinden çıkarmaya çalışmaktadır. Bu yüzde evde sonu gelmeyen tartışmalar artmakta ve kadın ev içinde daha fazla şiddete maruz kalmaktadır.
Yoksullaşmayı hayatın her alanında yaşayan kadınlar evin dışında kendilerini güvende hissetme duyguları zayıflamaktadır. Refahın olmadığı ve sorunların arttığı ortamlarda dışarısı kadınlar için her zamankinden daha güvensiz hale gelmektedir. Kadınlara dönük tacizlerin, istismarların, şiddetin ve kadın cinayetlerinin arttığını görmekteyiz.
Krizle birlikte muhafazakâr politikalar ve erkek egemen anlayışlar kadınların hayatını güçleştirmektedir. Kadınların sadece evdeki yükleri artmıyor dışarıda çalışmak durumunda olanlar ise; iş hayatlarında ucuz ve güvencesiz olarak çalıştırılarak daha fazla emek sömürüsü gerçekleştirilmektedir.