KOD ADI YAŞAMAK...

Nesrin Erdoğmuş

Bazen toprak gibi katı,  bazen taş gibi sert olmalıyız… 

Bazen de akıp giden su gibi coşkulu, bazen de yürekteki sevgiyle sevecen olmalıyız.

Yine de benliğimizden ödün vermeden, biz, bizler, onlar olmalıyız...

Varsın bize deli yürekli kadınlar desinler.

Konuştuğumuzda masum bir çocuk gibi utangaç, kızdığımız da, gök gürlemesinin ardından gelen, sağanak yağış gibi gürlemeliyiz.

 İçten gelerek duygularımızı coşturduğumuz da;

Varsın yanaklarımız,  her cümlenin sonunda sessizce pembeleşsin, utangaçtır desinler.

İçten konuşmamızın derinlerinde,  kelimelerimiz de manalar,  bahaneler kocaman yalanlar çıkaramaya çalışsınlar.

Bu coşkulu

Yüreğimiz attıkça; Eğer kadınsak, anaysak dürüstlüğümüzden,  hümanistliğimizden ve insanlık onurumuzdan asla ve asla ödün vermeyeceğiz…

Bir kadın...

 Ve içimizden biri...

Kod Adı Anne.

Ankaralı

Ankara' da bir devlet okulunda Kimya öğretmeniyken emekli olmuş.

Engelli bir oğlu var.

Eşinden boşanmış.

Oğlan çocuğu 23 veya 24 yaşlarında.

Engeli ayaklarından.

Ayaklarında demir platinler kullanıyor.

Ve o zorlukla yürümeye çalıştığında dört ayaklı yürüme bandı dediğimiz aletle yürüyor.

Tabii ki yürüdüğünde tak tuk, çan çun sesleri birbirine karışıyor...

Geçenlerde annesi bana uğradı.

 Demek biraz da beni kendine yakın hissetmişti ki gelip derdini anlattı.

İlaç kullanıyorum dedi.

Hem de en ağır depresif ilaçları kullanıyorum.

Adımı bilmiyor ve bana komşum diye hitap ediyor.

Naif eğitimli ve bir o kadar saygılı bir kadın.

Ama yüreği o kadar dolu ki. İsmimi öğrenme gereği bile duymuyor. Veya ismim onun için hiç önemli değil.

Nasıl olsa bende kadınım birde anneyim.

Oda kadın ve bir anne.

Biz kadınlar birbirimizi hep anlamaz mıyız?

İyi ya da kötü günlerimiz de yan yana, omuz omuza durmaz mıyız?

Hatta ana rahmine düşen çocuğumuz dokuz ay on gün sonra dünyaya geldiğinde, göğsümüzdeki süt bezlerimiz akmazsa bebeğimize sütanne bulmaz mıyız?

Kadınlık demek her türlü desteğe ihtiyaç duyulduğunda koşmak, yardım eli uzatmak değil midir?

Kısa ve öz cümlelerle, bir yandan derin nefesler alarak komşum bana derdini anlatmaya başlıyor.

  Biliyor musunuz bana diyor.

Bu evi geçen yıl aldım.

Ama hiç komşular bana rahatlık vermediler diye sözlerine devam ediyor.

Oğlum engelli dışarı çıkardığımızda yürüdüğünde sesler çıkıyor diye komşular rahatsız olmuşlar.

Ve bu rahatsız oluşlarını direkmen birbirlerine dile getirmişler.

Oğlum ara ara altına çiş yapıyor ve kapının önünde gördüğüm zaman hemen gidip yıkıyorum diyor.

Komsular gelip bu anaya bundan da rahatsızlık duyduklarını, sert bir dille dile getirmişler.

Devam ediyor sözlerine;  bu metanetli sabırlı kadın.

Ben bir anneyim.

Üstelik engelli çocuğumun yürümesi için elimden gelen her şeyi yapıyorum.

Benim oğlum o.

Benim yavrum o.

Benim her şeyim o.

Her gün oğluma baktıkça belki ömrümden koca yıllar geçse bile bana Allah'ın bir armağanıdır o.

Yaşlı gözlerle devam ediyor sözlerine.

Evi satıp buradan gitmeyi düşünüyorum.

Biliyor musunuz komşum diyor?

Evimin önüne komşular yağ döktüler ve ekliyor yağlı çamurlar balkonuma bıraktılar diye gözyaşlarını elinin tersiyle siliyor.

Biliyor musunuz komşum ben hiç ağlayamıyordum ama şimdi hüngür hüngür ağlıyorum diyor.

Sözleri hep kısa, gözyaşları yanaklarından ince ince süzülerek, bazen kelimeler yavaşça ve derince ağzından dökülüyor. Bazen yaşanılan olayların hırsından birden ses tonunu yükseltebiliyor.

Anlatmasına devam ediyor.

Kızkardesim yanımda felçlik geçirmişti, donup kalmıştım, ağlayamamıştım bir türlü.

Aldığım ağır depresif ilaçlar ağlama duygumu köreltmişti.

Ama komşularımın yaptığı bu ağır davranışlar o kadar zoruma gitti ki oğluma sarılıp hüngür hüngür ağladım diyor.

Ve benim birden gözlerim doluyor.

Bende gözyaşlarımı tutamıyorum.

Bende;

Hem anneyim hem de bir kadın...

Ve kadınlığımdan, insanlığımdan komşularım adına utanıyorum.

İsyan ediyorum.

Lanetler ediyorum.

Sizin analığınız kadınlığınız batsın diye içimden fırtınalar estiriyorum.

Komşuma bakıyorum, sessizliğim kadınlığımın serzenişleri sanki.

Gözyaşlarım benimde pınar olmuş akıyor engin nehirlere.

Gözyaşlarım içinde konuşmaya başlıyorum.

Bazen hıçkırıyorum.

Bazen nefesime derin aralıklar vererek sözlerime eklemeler yapıyorum.

Sizinde çocuğunuz engelli olabilirdi, diye kendimce içimde ne fırtınalar estirerek sessizce konuşuyorum.

Sizler de bu komşum gibi bu acıyı yıllarca bağrınızda taşıyabilirdiniz değil mi? diyorum.

 

Susuyorum en derin gözyaşlarım da boğularak susuyorum.

Ve fark ediyorum komşum kalkmaya müsaade isteyince bir fincan kahve dahi ikram etmediğimi...

Beraber bir kahve içmesek bile beraber acıları paylaşıp aynı isyanlarda olduğumuzu anlayarak hoşça kal komşum diyerek yürümeye başlıyor.

Arkasından el sallıyorum.

Yine gel olur mu, yine gel...

Yine gel başımın tacı kadın, yürekli anne yine gel diyorum.

Ve susuyorum

Gözyaşlarım yüreğimin en içten yerinde içten içe yavaşça kanıyor.

Kapıyı kapatıp salona geçip;

Televizyonu birden açıp kanalları dolaşmak, yükselen enflasyon karşısında dolar kurlarını takip etmek istiyorum.

Değişik meslek gruplarından o kadar çok insanlar dolar bazında ticaret yaptıkları için iflas eşiğinde çırpınıyorlar ki...

O kadar çok işten çıkarılmalar oldu ki.

Çoluk çocuklarının, evlerinin nafakalarını bile çıkaramaz duruma geldiler.

Evlerine ekmek götüremez olup, intihar ettiler.

Ya da cinnet eşiğinde kendilerini sakinleştirmek için sustular.

Birden bir hukuk öğrencisinin aynı üniversitede bir Araştırma görevlisi hocasını defalarca bıçaklayıp daha sonra üzerine kurşun sıktığı haberlerini seyrediyorum.

Kanım donuyor.

Bu ne vahşet diyorum.

Haberin detaylarını dinledikçe Ceren Damar isminde Çankaya Üniversitesinde Araştırma görevlisi olan ve sınıfta kopya çeken, bir öğrenciye kanuni işlem yaptığı için öldürüldüğünü öğreniyorum.

Üstelik hukuk fakültesinde okuyan ve okulu bitirdiğinde genç pırıl pırıl bir Adalet arayışı içinde olacak bir öğrenciden beklenilmeyecek hunharca bir davranış biçimini görüyorum.

Her zaman derim insanlarımız delirme eşinde olsa bile, kendi sinir kontrollerinin katsayısını asla elden bırakmamalıdırlar.

Kendilerini dizginlemelidirler.

.

 

Ceren Damar Öğretmenimize Allah’tan rahmet dilerken, acılı ailesine başsağlığı diliyorum.

Ceren hocalar ölmesin.

Öğrencilerine ışık olup mum gibi erirken kör bir kurşun onları bu eğitim camiasından koparmasın.

Öğrenciler öldürmesin.

Öğretmenlerinin yolunda bir tutam ışık demeti olup nice başarılara adım atmak için çabalasınlar.

Cinayet, tecavüz, şiddet ve cinnet geçirme haberleri o kadar fazla ki.

Gün geçmiyor ki farklı bir olayla karşılaşıp şaşkınlıklar içinde kalıyoruz.

Şuan Ceren öğretmenini öldüren,  H.İ.Hikmet ailesinin de ne kadar üzgün olduklarını bir anne olarak anlayabiliyorum.

Bir kaç yıl sonra Avukat, Hakim, Savcı olarak görmek istedikleri oğulları, belki de bir ömür parmaklıklar arkasında olacaktır.

Bir kadın ve bir anne olarak kendimi öldürülen Ceren Öğretmenin annesinin yerine bırakınca yüreğim kan ağlıyor.

Bir kadın ve bir anne olarak kendimi Ceren öğretmeni öldüren  H.İ.Hikmet 'in annesi yerine bırakınca yine yüreğim kan ağlıyor.

Bir andaki gençliğin vermiş olduğu öfke iki kişinin hayatının son bulmasıyla bitiyor.

Ceren Öğretmen mezara, H.İ.Hikmet ise cezaevindeki demir parmaklıkların arkasına geçiyor.

Her iki anneye de tüm kadınlık duygum ve annelik yüreğimle sabır diliyorum.

Elimden elimizden hiç bir şey gelmemenin çaresizliğini, ezikliğini, burukluğunu içten içe yaşıyorum.

Bu iki annenin gelecek beklentisi ve hayalleri hep yarım kaldı.

Gelecek beklentimizin kaygısını yaşasak bile;

Çalışmadan, üretmeden, şiddet ve cezai durumları olmadan hep bir adım ilerimize doğru yaşam kavgamızla ilerleyelim diyorum.

Gün geçmiyor ki farklı bir olayla karşılaşıp yaşam, mücadelemizden vazgeçmekle, hayatımızı mahvetmeyelim diyorum.

Anneler babalar ebeveynler lütfen dikkat;

 

Evlatlarınıza karşı ilgili alakalı şefkat dolu olunuz.

Seviniz.

Yüreğinizin en derin duygusuyla sevginizi bir tebessümle, içten bir dokunuşla, gözyaşlarınızın buğusuyla belli ediniz.

Sevginizi, sıcaklığınızı, anne ve baba oluşunuzu, ilkeli duruşunuzu, merhametinizle doğrularınızla belli ediniz.

Yarın belki çok geç olabilir.

Sonu gelmeyecek bir yola geç kalmayınız.

Sevgilerimle