TİGRİS HABER - DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırıları üzerine 6-8 Ekim 2014’te gerçekleşen protesto eylemleri gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 18’i tutuklu 108 kişinin yargılandığı Kobanê Davası’nın 26’ncı duruşması, ilk oturumuyla Sincan Cezaevi Kampüsü’nde görüldü.
Verilen aranın ardından devam eden duruşmaya Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) Eş Sözcüsü Çiğdem Kılıçgün Uçar, Yeşil Sol Parti milletvekilleri, HDP Hukuk Komisyonu, HDP ve Yeşil Sol Parti yöneticileri ve dava avukatlarının yanı sıra Özgürlük için Hukukçular Derneği üyesi avukatlar katıldı. Ayrıca Ankara Barosu Avukat Hakları Merkezi’nden avukatlar da gözlemci olarak duruşmada yer aldı. Yoğun katılımın olduğu oturumda, tutuklu siyasetçilerin moralli ve neşeli halleri dikkat çekti.
Tutuklular ek süre talebinde bulundu
Tutuklu siyasetçilerin mütalaaya ve dosyaya eklenen evraklara karşı beyanlarda bulunması ile devam eden duruşmada siyasetçiler, savunmaların alınması için süre talebinde bulundu.
İlk olarak söz alan HDP RTÜK üyesi Ali Ürküt, dosyaya eklenen evraklarda aleyhinde olan evrakları kabul etmediğini belirtti. 5267 sayfalık mütalaanın geniş bir ekip ile oluşturulduğunu ifade eden Ürküt, “Ancak içinde bir şey yok. Hukuki açıdan buna cevap verme gereği duymayabilir. Bu dava HDP’nin tüzel kişiliğini hukuksuz bir şekilde yargılama davasıdır” diyerek, bu yargılamanın Yargıtay’ın başvurusu sonrası AYM tarafından yürütülmesi gerektiğini dile getirdi. Yargılamanın önceki aşamalarında savunmaların kısıtlandığını anımsatan Ürküt, “Umarım bu kez kısıtlamazsınız. Bu mütalaaya karşı makul bir süre verilmeli” diye belirtti.
Daha sonra beyanda bulunan HDP eski MYK Üyesi İsmail Şengül, SEGBİS kayıtlarının teslim edilmesi talebinde bulundu. Mütalaayı okuduğunu aktaran Şengül, “Mütalaada DAİŞ’e karşı tek bir cümle yok. Neden yer verilmemiş. DAİŞ gibi bir örgüt yok mu? Binlerce insanı katletmedi mi. Bu mütalaanın hazırlanışı tamamen bir takım siyasal saiklerle bağlantılı” dedi.
Ardından konuşan HDP eski MYK Üyesi Alp Altınörs, “Bu dava mahkeme salonlarına sığmayacak kadar büyüktür” dedi. Altınörs, ülkedeki güven ve asayişi sağlamakla sorumlu İçişleri Bakanlığı’nın Kobanê Davası’nda müşteki olmasını ise “ilginç” buldu.
‘Bu mütalaaya göre DAİŞ terör örgütü değil’
Üç yıldır DAİŞ terörüne karşı çağrı yaptıkları için cezaevinde olduklarını ifade eden Altınörs, “Bu mütalaaya göre DAİŞ terör örgütü değil. 79’ncu sayfada İslami terör örgütlerinin ismi sayılmış ama DAİŞ yer almamış. Bu mütalaa DAİŞ’i aklama mütalaasıdır. Şengal’de yapılan soykırım BM tarafından da tanınmıştır. Bu soykırıma tek cümle değinilmiyor” diye konuştu.
‘İftiralarla insanları suçlamaya hakkınız yok’
Mahkeme sürecinin esas hakkında savunmaların yapılacağı bir döneme evrildiğini belirten Altınörs, şöyle devam etti: “Mütalaanın hacmi ve kapsamı nedeniyle mahkemenizin verdiği süre yetersiz kalmaktadır. İddianameden daha kapsamlı bir mütalaa söz konusu. Tümünü okuyarak layıkıyla cevap vermek hakkımdır. İddia makamı her birimiz için TCK’deki en yüksek cezaları istemektedir. Bu son derece ağır talep karşısında esas hakkındaki savunma tek dayanağımızdır. Beraat edeceğimden adım kadar eminim. Savcılığın olağanüstü personel imkanına rağmen 4 buçuk ayda hazırlayabildiği bir mütalaaya karşı iki buçuk ayda cevap vermek imkansızdır.”
HDP Twitter hesabından yapılan dava konusu paylaşımın sadece DAİŞ şiddetine karşı yapılan bir çağrı olduğunu vurgulayan HDP eski MYK Üyesi Nazmi Gür, “Bu kumpası kuranlar mahkeme önüne çıkacak. Kumpası kuranları ve neden kurduklarını biliyoruz. Dünya üzerinde kumpaslar üzerinden iktidar olan sadece bir hükümet var. Masumiyet Karinesi’ne ne oldu? İktidar tepe tepe kullandı ve seçim kazandı. Savcı bey de o perspektife uygun mütalaa hazırladı. Savcı bey belli ki delil kıtlığı çekiyor. Faile delille ulaşırsın ama öyle yalan ve iftiralarla insanları suçlamaya hakkınız yok” ifadelerine yer verdi.
‘Söz kurma hakkım yok mu?’
Mütalaaya karşı savunma yapabilmek için ek süre talebinde bulunan Gür, “Eksik savunma yöntemiyle hüküm kuramazsınız. Biz buna torba dava diyoruz. Her şeyi bu davanın içine koydunuz. Bunlara karşı söz kurma hakkım yok mu? Bir savcı tuzak kurar mı? Siz savunma hakkımızı elimizden alıyorsunuz” diye konuştu.
Daha sonra beyanlarda bulunan HDP eski MYK üyeleri Günay Kubilay, Ayşe Yağcı, Pervin Oduncu ve Zeynep Ölbeci ve Aynur Aşan savunmalar için ek süre talebinde bulundu.
Tercüman aracılığıyla Kürtçe savunma
Söz alan HDP eski MYK Üyesi Meryem Adıbelli, tercüman eşliğinde Kürtçe beyanlarda bulundu. Adıbelli, “Üzerimize atılan iddialar kabul edilebilir değil. Savcı mütalaasını çok ırkçı, milliyetçi, dinci ve cinsiyetçi görüyorum. Hukukla, adaletle ve gerçeklikle hiçbir alakası yok. Savcı faşizmin kitabını yazmış. Bu zihniyetin hiçbir karşılığı yok. Oyun içinde oyun var” şeklinde konuştu. Adıbelli savunma yapabilmek için süre talebinde bulundu.
Siyasetçilerin beyanlarının ardından avukat Metin Kaya söz aldı. Kaya, tutuklu siyasetçilerin tahliyesini ve tevsii tahkikat talebinde bulundu. Ardından konuşan avukat Özgür Erol, olağan yargılama pratiğinde mütalaanın ardından esasa dair savunma için 2-3 ay süre verildiğini ifade etti ve “Siz 75-80 günlük bir süre tanıdınız fakat buradaki mütalaa 5267 sayfa. Vaka sayısı 5218. Savcılık çok sayıda kişinin katılımıyla yaklaşık 4 buçuk ayda hazırladı mütalaayı. Bu aşamada zaman aşımı problemi yok. Süreye ilişkin hususların bütün bunlar gözetilerek değerlendirilmesini talep ediyoruz” dedi.
‘Bu haliyle mütalaa hukuka aykırıdır’
Siyasetçilerin iddianamede 37 ölümden sorumlu tutulduklarını dile getiren Erol, “Mütalaada 7 beraat 7 ceza talebinde bulunulmuş. geriye kalan 20 ölüm için herhangi bir değerlendirme yapılmamıştır. biz bugün müşteki olarak Mehmet Sait Kale’yi dinledik. Sonuçlanmamış bir dava ve tespit edilmemiş bir fail var. Fakat bu olaydan dolayı müvekkillerimiz tutuklu yargılanıyor. Mütalaayı almakla delil tartışması bitti’ demeye getirdiniz. 5218 olaya dair mahkemenin bir merakı oldu mu? Herhangi bir delil ortaya konuldu mu? Hangi kesinleşen kararlar ve vakalar hakkında ceza istiyorsunuz? Savcılık iddianamede de mütalaada da suçlama konusunu açıklıkla izah etmeli. Hukuken öngörülebilirlik diye birşey var. Mütalaa herkesin tüm hukuksal metinleri anlayabilecek açıklıkta olmalıdır. Bu haliyle mütalaa hukuka aykırıdır. 950’nci sayfada, ‘Kürt halkının, kadının ve diğer sözde halkların ezildiğini, sosyal hakkın verilmediğini ve bu yönde algı oluşturulduğu’ belirtiliyor. İddia makamı inkarın, ayrımcılığın vücut bulmuş halidir” diye belirtti. (MA)