"Hayata-insana-kainata dair tasavvur ve iddialarımı içeren bir hikayem var; anlatırım, yaşarım, yaşanmasını isterim." diyor ve bu hikayesi, karşılık buluyorsa, bu durum kişiyi başarılı kılar.
Hikayesi olmayan, başkalarının algı ve iddialarının/hikayelerinin ezbercisi ve tekrarcısı olur.
Aynı şey toplumsal guruplar ve siyaset için de geçerlidir.
Hikayesi olmayan siyasetler birbirlerinin benzerleri olmaktan başka bir özellik taşımazlar.
Birbirine benzeyen, birbirini tekrarlayan siyasetler; yeni bir hikaye ve ufuk öneremedikleri için insanlara-topluma; ancak gerilim ve saldırganlık içeren bir dil ve üslup ile yaklaşırlar ve karşılıklı suçlamalar alır başını gider.
Kısır döngüye giren siyaset; halkın talep ve beklentilerini karşılamak yerine, sorunlarını çözmek-çözümler üretmek yerine, sorunları arttırıcı ve içinden çıkılmaz hale dönüştürücü kılarlar.
Oysa siyasetin asıl varoluş sebebi; sorunları tespit etmek, çözüm üretici olmak ve topluma bir gelecek inşasını öneren ayağı yere basan hikayelerin sahibi olmaktır.
Siyaset ayrıştırıcı oldukça halka zarar verir, bütünleştirici birleştirici oldukça da halkın yararına işler önerir veya yapar.
Siyasette muhalefet etmek elbette gereklidir ve olmalıdır. Muhalefeti yeni bir iddia, hikaye üzerine inşa eden siyaset, gelecek ümidini halka taşıyacağından iktidarda ki siyasetin alternatifi olur. Muhalefet sadece eleştiri üzerine siyaset inşa ederse, gerilimin, sürtüşmenin sadece tarafı olur ve alternatif de olamaz.
Siyasetin başarılı olmasının bir diğer şartı da; şeffaf ve dürüst olması, adaletten yana ve savunucusu konumunda ve pozisyonunda olmasıdır.
Siyaset eğer demagojiler ve polemikler üzerine inşa ediliyorsa, siyaset halka bir iddia ve hikaye değil, sürtüşme, örtme, gerilim taşıyor demektir. Demagoji ve polemikle de; her başarısızlığın bir örtücü şalı ve yanıltıcı boyutu öne çıkartılmış olur.
Yani siyaset, şalların örtülerin ardına gizlenerek varlığını sürdürmek durumunda olur. İktidar ve muhalefet siyasetleri aynı durumda ise Ülkenin ve halkın hayrına bir gelecek düşüncesi ham hayal olmuş olur.
Kişiler dürüst ve adil oldukça topum da adil ve dürüst olur. Adil ve dürüst olan bir toplumun siyaseti de bu vasıfları, taşımak zorunda olur.
Uzun menzilli bir gelecek perspektifi ve medeniyet tasavvurunu inşa etmek isteyen aydın veya entelektüel şahıslar; öncelikle dürüst, adil, hakka riayetkar ve zulme karşı olmakla mükelleftirler yani bu vasıfları taşıyor ve yaşıyor olmaları gerektir.
İnsanlara bu vasıflarıyla bir hikaye öneren kişiler gelecek adına ciddi bir ümidi taşımış olmakla kalmazlar aynı zamanda toplumun da bu eksende, bu doğrultuda değişim ve dönüşümüne ciddi katkı da sunmuş olurlar.
Dünyevi çıkar, hırs ve hesapları olmayan ve bu vasıfları taşıyan insanlar; halka-topluma güven verirler ve değişimin de öncüsü olurlar.
Dünya insanlarının muhtaç olduğu, beklediği, gözlediği; güç ve teknolojik üstünlükle zorbalık ve zalimliklerden kurtulmaktır. Adil bir hayat ve paylaşımla, dengeli, hakka riayetkar bir dokuyu kişiliklere nakşeden bir anlayışı savunmak, içselleştirmek, hayata hakim kılmak insanlığa yeniden bir kurtuluş müjdesi olacaktır.
Siyaset ise bu tasavvur-ideal ve hikayenin taşıyıcısı görevini üstlenmelidir.
İslam coğrafyasında, hakkı yok sayan, adaleti salt kendisi için isteyen, zulme ben sen diye bakan, adaleti ıskalamış, ehliyet ve liyakatı gettosuna veya menfaatine indirgemiş anlayışlar etkili olduğundan durum, bu perişanlıkları yaşamak şeklinde tezahür ediyor.
Oysa bir Müslüman için ortaya konan İlahi düsturlar vardır; adalet, emin olmak, hakka riayet, zalim olmamak, kul hakkına tecavüz etmemek, zulme ve haksızlığa karşı çıkmak, merhametli olmak, sevgiyi esirgememek, kusurları örtücü olmak, sözünde durmak, yalan söylememek, ticaret ve diğer her türlü muamelesinde dürüst olmak ve benzeri bir çok düstur.
Bu vasıfları kuşanmak ve bu vasıflarla donanmış bir medeniyet ve gelecek tasavvuru ve inşasına girişmek ve buna göre bir hikaye oluşturmak hem Müslümanların hem de dünya insanlarının muhtaç olduğunu orta yere koymak olur.
Allah “ Niçin yapmadıklarınızı söylersiniz?” diye buyuruyor. Bu Ayet ve buyruk bir ufuk ve çerçeve çizmeli; Kişiye de, topluma da, siyasete de….
Wesselam.