TİGRİS HABER - 2014 yerel seçimlerinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Eşbaşkanı seçildikten sonra, "örgüt üyeliği" iddiasıyla 26 Ekim 2016'da tutuklanan Gültan Kışanak, seçim sonrası yaşanan tartışmalara ve Mart 2024’teki yerel seçimlere dair değerlendirmelerde bulundu.
1+1 Express sitesi için gazeteci İrfan Aktan’ın sorularını yanıtlayan Gültan Kışanak, yerel seçimlerde Yeşil Sol Parti’nin tüm kentlerde aday çıkarması gerektiğini ve bu yönde strateji geliştirmesi gerektiğini söyledi.
‘Yeşil Sol Parti yerel seçimlerde tüm kentlerde aday çıkarmalı’
“Önümüzdeki yerel seçimde HDP/YSP büyükşehirlerde kendi adaylarını çıkarmalı mı? Nasıl bir yol izlenmeli?” sorusuna Kışanak şu yanıtı verdi:
“Yeşil Sol Parti kesinlikle yerel seçimlerde tüm kentlerde aday çıkarma stratejisi izlemeli ve bunu ciddi bir şekilde planlamalı, çalışmalarına zaman geçirmeden başlamalı. Seçim süreçleri örgütlenme, halkla buluşma, halkı anlama, politikalarını halka anlatma, toplumsal zemindeki kırgınlıkları, gerilim ve kutuplaşmaları çözme süreçleridir.
Demokratik siyaset açısından seçimin hedefi bir kişiyi bir koltuğa oturtmak değildir. Tabii ki nihai hedef sandıktan başarıyla çıkmak ve yönetime gelmektir. Ancak, bir parti izlediği politikaya inanan, güvenen toplumsal tabanı genişletmeden seçimi kazanamaz.
YSP’nin temsil ettiği gelenek ne kadar güçlenirse, toplumsal uzlaşı zemini de o kadar güç kazanır. Bunun altını çizmek istiyorum. AKP’nin kurduğu sistem politik alanı iki partili sisteme doğru zorluyor.
Bu nedenle radikal demokrasi ve barış ekseni kendi çizgisini koruma ve toplumla buluşturma mücadelesini her zamankinden daha güçlü yönetmeli. Demokrasi ve barış iklimi yaratmanın tek yolu budur.”
'Kürtleri sorumlu tutma yaklaşımı asla kabul edilemez'
Kışanak, HDP’nin Cumhurbaşkanlığı için kendi adayını çıkarmamasına ilişkin soruya da şu karşılığı verdi:
“HDP’nin 2019’da yerel seçimlerde izlediği ‘kaybettirme’ taktiği önemliydi, uyarı niteliğindeydi ve güçlü bir demokrasi ittifakı kurulabilmesi için fedakârlıktı. Fakat seçimden sonra bu taktiğin pratik politikası yapılmadı. HDP verdiği oylara sahip çıkamadı, CHP ve İyi Parti bu oylar yokmuş gibi davrandı. Aradan geçen dört yıl boyunca, halka gidilse, sahada toplumsal uzlaşı, demokrasi ve barış temaları işlenseydi, bu seçim milliyetçilik yarışına dönüşmez, gerçek mânâda demokrasi ittifakı kurulabilirdi.
Cumhurbaşkanlığı seçimi için HDP bir dizi demokratik ilke açıklayarak bekleme politikası izledi. Bu pasif tutum HDP’nin seçim sürecini iyi yönetememesine ve geç kalmasına neden oldu. HDP’nin üçüncü yol paradigması, cumhurbaşkanı adayını erkenden çıkarmasını, ancak demokratik uzlaşıya da açık olduğunu deklare etmesini gerektiriyordu.
Ayrıca, şunun altını da çizmek gerekir: HDP’nin Millet İttifakı’nın adayını destekleme kararı alması, seçimi birinci turda muhalefet adayının kazanma ihtimalini, imkânını yarattı. Ancak, süreç iyi yönetilemedi, Altılı Masa’nın bileşenleri seçime asılmadı. En basitinden, Erdoğan tamamen gerçek dışı bir video ile kampanya yürütürken, bunu durdurmak için dava açmak bile akıllarına gelmedi. HDP-YSP güçlü bir özeleştiri sürecine girdi, ama bu, cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesinin sorumluluğunun Altılı Masa’da olduğu gerçeğini gölgelememeli. Oy verse de vermese de, her halükârda Kürtleri sorumlu tutma yaklaşımı asla kabul edilemez.” (Haber Merkezi)