TİGRİS HABER - Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyelerinin de aralarında bulunduğu 17’si tutuklu 108 ismin yargılandığı Kobani Davası’nın 20’nci duruşmasının 2’nci oturumu, Sincan Cezaevi Kampusu Duruşma Salonu’nda görüldü.
Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi heyeti tarafından görülen davanın duruşmasına Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi avukatların yanı sıra izleyiciler katıldı.
Sincan Kadın Kapalı Cezaevi’nde bulunan tutukluların bir kısmı duruşmaya gelirken, farklı cezaevlerinde bulunan tutuklu siyasetçiler, duruşmaya Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla bağlandı. Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, savunmasına aradan sonra kaldığı yerden devam etti.
‘Tutuklanmasaydım DBB’ye kayyum atanmayacaktı’
Mahkeme heyetinin geçen celsede aldığı kararlara değinen Kışanak, kendisinin de taleplerinin olduğunu belirtti. Kışanak, “Siyasi saiklerle açılan bir dava olduğunu herkes biliyor ve AİHM kararıyla netleşti. Neden siyasi saiklerle açıldığına dair size taleplerimi ilettim ama hepsini reddettiniz. Bir çetenin liderinin kabul ettiği iddianameyi kendime zul olarak görüyorum ve reddediyorum. Adalete olan saygınız varsa, bu işlemlerin yeniden baştan başlatılması gerekiyor. Size hangi belediyelere, hangi kayyımların atandığını sordum ve burada ayrımcılık bir durum var. Demokrasi için mücadele eden bir partinin önünü kesmek ve kendi bekasını sürdürmek isteyen bir iktidar var. Eğer ben tutuklanmasaydım, iktidar DBB’ye kayyım atamayacaktı. Belediyeye el koyan iktidar, beni cezaevine gönderen, sahte delil çıkaran kim? Polis, emniyet bunları araştırın diyorum, reddediyorsunuz” dedi.
‘Türkiye’de yerel demokrasi kalmadı’
Mahkeme heyetine, “Türkiye’de demokrasi ve hukuku savunmak sadece bizim mi görevimiz” diye soran Kışanak, “Bu dava olmazsa kayyım şu an orada oturamayacak. İçişleri Bakanına yazın; ‘2015’ten bu yana DBB’ye kaç müfettiş görevlendirdi?’ Ama bir tane yolsuzluk, hırsızlık iddiası bulamamıştı. O yüzden bu kumpas dosyaları hazırlanarak hakkımızda tutuklama kararı verildi. Anayasa orada dururken, demokrasi kılıfına bürünen ve faşizmini bunlara rağmen dayatanlara biz de hesap sorarız. Türkiye’de denetim diye bir şey yok. Bu ülkenin altına gerçekten dinamit koyuyorsunuz. Bir ülkenin huzuru demokratik hukuktur. Bunu rafa kaldırıyorlar, siz de bunun önünü açarak devam ediyorsunuz. 6 yıldan beri kamuoyunun gözü önünde siyasi operasyon yapılırken, İmamoğlu'na yapılan şeyin de siyasi bir karar olduğunu söylemek gerek. Dünyanın hiçbir yerinde yerel demokrasiye bu kadar müdahale edilmemişti. Türkiye’de yerel demokrasi yok. Bize kayyım darbesi yaptıklarında maddeler eklediler. Türkiye kurulduğundan bugüne sit alanlarının yönetimi ile ilgili yerel yönetimlerin dahil olduğu yerel komiteler vardı, bunu da değiştirdiler” diye belirtti.
Kayyumlarınızdan hesap sorun
DBB’ye atanan kayyumların ihalelere dönük usulsüzlüklerini anlatan Kışanak, şöyle ekledi: “Bu kadar çürümüş bir sisteme sadece Kürtlerin iradesini yok sayanlara rıza gösterenlere de yuh olsun. Ben kendim iki liralık faturasız bir harcama gördüm ve buna tepki gösterdim. Bu tepkim için bugün buradayım. Ama kayyımlar sahte fatura düzenleyip parayı cebine indirdiler ama hesap sormadılar. Yazık değil mi bu halkın parasına, yandaşlara peşkeş çekilsin diye mi alınıyor. Hırsızları, kayyumları, yolsuzları doldurdunuz oraya, halkın iradesini gasp ettiniz ama bana ‘terörist’ diyorsunuz. Önce gidin alnınızdaki kara lekeyi temizleyin, kayyumlarınızdan hesap sorun. Ben belediye eşbaşkanı olduğumda ailemden tek bir kişi bile gelmedi, izin vermedim. Sorun bakalım ne kadar yandaş doldurmuşlar oraya, neleri çarçur etmişler. Bunun hesabını soramazsınız bu çürümüş yönetim her şeyi bitirir. Her şey bir yalanla başlar, bir hırsızlıkla başlar. Halkın iradesini gasp ettiler, yerel demokrasiyi rafa kaldırırlar, barış ihtimalini kaldırmaya teşebbüs ettiler.
Yerel yönetimlerde kaç kadın var?
Kadınları yönetimden uzaklaştırdılar. Sabah akşam seçme ve seçilme hakkını veren ilk ülke olmasıyla övünürken, yerel yönetimlerde kaç kadın var bir baksanıza. Ayıp değil mi? Neden kadınlar kent yönetimine gelemiyor? Yerel yönetimlerdeki kadınların varlığı başlı başına güvenli. Kadın haklarının en iyi ifadesini kadınlar yapabilir. O yüzden eşit temsiliyet gerekiyor. Yerel yönetimlerde kadın temsiliyetini yükselttik ama kayyım ne yaptı. Erkek kayyımların yaptığı en başarılı iş ise kadın dairelerini feshetmek oldu. Bütün bunları ortadan kaldırmak için kadın kurumlarını kaldırdılar, kadın şiddetini önleme, kadın yoksulluğunu önleme, kendi ihtiyaçlarını gündeme getirme imkânlarını ortadan kaldırdılar. Kadın cinayetlerinin artışı ile durumu görüyoruz. Demokrasi çoktan gömüldü, üstüne Fatiha okundu. Kentin kimliğini değiştirme maharetine girdiler. Türkiye’de beka hesabı var ya sırf cebini doldurmak ve gerçek hesapları hırsızlıktır. Biz böyle bir ülkede yaşıyoruz? Hak ettik mi bunu?”
‘Benim tutuklanmama yargı karar vermedi’
Duruşma Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi (DBB) eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak’ın savunmasıyla devam etti: Kendisinin ilk tutuklanmasının haksız olduğunu söyleyen Kışanak, 2015 yılında görevinin başında iken hakkında “örgüt üyeliği” iddiasıyla iddianame hazırlandığını belirtti. 2016 yılında ise tutuklanmasına neden olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) dosyasının açıldığını ifade eden Kışanak, “Tutuklanma için yeni bir delilin çıkması gerekiyor. 2015’te iddianame hazırlanmış ama tutuklamama sebep yoktu. Belediyeye kayyım atanmak için yeni delil oluşturmaları gerekiyordu. Benim tutuklanmama yargı karar vermedi, İçişleri Bakanı ve iktidar verdi. Bizim söylediklerimizi propaganda gibi algılıyorsunuz, ben size tek tek olan şeyleri anlatıyorum. Buraya yazın öğrenin, kanıtlansın diyorum. Benim belediyeye kayyım atanmak için ısmarlama delilerle tutuklandığım ortaya çıkacaktır. AYM’ye bireysel başvuru yaptığım gibi, suçsuz olacağım kanıtlanacağı için uydurma kumpaslar ortaya çıkardılar. Uzun tutuklamaya girmesin diye de Kobanê kumpas davasını araya soktular” dedi.
‘Sarayın özel olarak tutuklama listesi var’
Tahliye olmaması için Kobanê Davası kapsamına alındığını ifade eden Kışanak, “Sarayın özel olarak tutuklama listesi var. Biz size bunu söylediğimiz de delileri toplayın dediğimiz de reddediyorsunuz. Malatya’daki yargılandığım dosyaların mükerrer olup olmadığına dair avukatlarım sorulmasını talep etmiş mi ama onu reddettiniz. İla tutmak istiyorsanız tutun, ceza verecekseniz verin. Ama burada dürüst bir yargılama yapılıyormuş gibi dayatmayın bize. Emir kuluysanız, emir kuluyum deyin. Adaletli bir yargılama yapıyormuşsunuz gibi de göstermeyin. Biz Türkiye ve Kobanê’dekiler yan yana olsun istiyoruz. Kobanê’de eski bir depoda Kızılay’ın resmi görevlileri vardı, o yardımları alıp sınırda Kobanê halkına veriliyordu. Bu çok iyi bir şey, doğru olan durumu kumpas bir hikayeye dönüştürdüler, bunu anlamanızı istiyoruz. Sabah akşam bu iktidar Kobanê’den insanlar geldi diyor, evet geldiler ve o zaman hepsine birlikte kol kanat germeye çalıştık” diye belirtti.
‘Ahmet Davutoğlu ile defalarca görüştük’
2018 yılından bu yana savcı Ahmet Altun’un Kobanê’ye dair yarattığı hikayenin gerçek olmadığını, savunmalarıyla gerçekleri anlattıklarını belirten Kışanak, “Türkiye kötü bir şey yapmadı ki yardım etti. İŞİD vahşeti karşısında evlerini terk etmek istemeyen direnen insanlar kaldı. Bu yanlış değil ki yanlış 2018’den sonra bunda isyan çıkarmaya çalışıp kumpas kuranlardır. Emperyalistler içeride bir plan kuruyorlar, buna karşı demokratik bir rejim kurulsun, bunun için çalışalım diye Ahmet Davutoğlu ile defalarca görüştük, emperyalistlerin oyununa gelmeyin, Türkiye’yi IŞİD’in arka bahçesi yapmayın dedik. Kürtler ve Türkler tarihte olduğu gibi farklı kültürel kimlikleri olarak demokratik bir yönetimde buluşsunlar dedik. Yardım koridoru açılsın dediğimiz için neden biz isyancı oluyoruz ve suçlu ilan edildik” ifadelerini kullandı.
‘Bu iddianame ısmarlama iddianamedir’
Mahkeme heyetinden hiçbir zaman tahliye talep etmediğini, bundan sonra da tahliye talebinde bulunmayacağına vurgu yapan Kışanak, şunları söyledi: “Bu iddianame ısmarlama iddianamedir. Ben milletvekili oldum, 2014’te milletvekilliğim bitti, hakkımdaki fezlekeler savcılığa verildi, içinde böyle bir suçlama yok. 2015’te hakkımda hazırlanan iddianamede tutuklamaya gerekçe yapılacak bir şey çıkmadı, o zaman da kimse ANF’de çıkan haberleri görmemiş. Ama Ahmet Altun bir anda keşfetmiş. Bundan daha iyi kumpas olur mu? Bu kumpas değil mi? Bu kumpas açığa çıksın istiyoruz, reddediyorsunuz. Siz de bu kumpasın bir parçasısınız dediğimizde, mikrofon kapatıyorsunuz. Bir insana kumpas başka bir türlü nasıl kurulur? Bu dava ilk başladığında dedim ki; ‘Yazın Saray’a talimat gelsin kaç yıl verirse yatalım’ ama burada bir yargı ‘varmış’ gibi yapmayın. ‘Kürtlere siyaset yapmak yasaktır’ diye çıkarsın bir KHK. Diktatördür deyip mücadelemizi veririz, ama burada bize kumpas üzerine suçsuzluğumuzu kanıtlamamızı istemeyin.
‘Bu iddianame toparlanmaz, kökü yalan’
Askeri mahkemelerde bile bu kadar değildi, en azından bir şeyleri kılıfına uydurmaya çalışılıyordu. Bu iddianame toparlanmaz, kökü yalan. Yapmanız gereken şey çekilin, bu davadan kendinizi kurtarın. Malatya’daki davam düşünce ve ifade özgürlüğü açısından yanlış ama en nihayetinde ‘mitingde çıktın konuştun, düşüncelerini beğenmiyoruz’ deniliyor. Ama bu iddianamenin başı, sonu kumpas. Onun için toplanamaz, bu iddianamenin iki yakası bir araya gelemez. Hangi kumpası yaparsanız yapın, yakası bir araya gelmez. Bu duruşmayı bitirmek için acele etmeyin, daha önünüzde 5 yıl var, tadını çıkarın. Bizi de kendinizi de koşturmayın. Ortada bir yargısız infaz olduğu için rahat davranın. Yargısız infaz kafanızda hazır, nasılsa tutukluluk süresi 7 yıl, biz yeni başladık, önümüzde daha zaman var. Ha seçim için bizimle ilgili bir yargı kararı verilsin diye bir karar gelmişse, bu da kumpasın alası. Devlet ve heyetiniz bir yalancıya inanıyorsa, buyursun inansın. Ama bizler inanmayacağız.”
‘Müşteki beyanların hepsi kopyala yapıştır’
Verilen aranın ardından yeniden savunmasına devam eden Kışanak, siyasi saiklerle tutuklanıp tutuklanmadığına dair taleplerinin araştırılması gerektiğine vurgu yaptı. Burada gerçekliği anlatmaya çalıştıklarını ifade eden Kışanak, “Bir tarafta başka bir senaryo yazılmış. Kobanê kumpas iddianamesindeki müşteki beyanların hepsi kopyala yapıştır. Talimatla bu tutukluların devam ettiği önünüzdeki belgelerde var, başka yerde aramayın. Aslında siyasi bir iradenin talimatlarıyla bu dosyaların kurulduğunu, kimlerin tahliye edilip edilmeyeceği, kimlerin cezaevinde ne kadar kalacağına dair bir liste olduğu çok açık. Bizim aklımızla oynamayın” şeklinde konuştu.
‘Annemin, babamın mezarını bırakıp bir yere gitmem’
Kışanak, şöyle devam etti: “Bizi üç-beş gün daha fazla içeride tutacaksınız diye hukuku bu kadar ayaklar altına almayın. Hakkımızda ‘kuvvetli suç şüphesi var’ ama hakkımda o kadar dosya olmasına rağmen kaçmadım, düşünmedim. Birileri bizim kaçmamızı istiyor ama ben annemin, babamın mezarını bırakıp bir yere gitmem. Bana kaçmam için defalarca söylediler, ama kaçmadım. İçişleri Bakanı ‘seni tutuklayacağım’ diye haber göndermesine rağmen kaçmadım. Bir daha benim için ‘kaçma şüphesi’ diye yazmayın. Şu dosyada bile sizin pencerenizden baksak bile, tutuklamama dair bir şey yok. Bizlerin önüne bir enkaz, bir çöplük koyarak savunma hakkımızı zaten gasp ediyorsunuz. Savunmamı da siz bunlar, ‘savunmadan kaçıyor’ dediğiniz için savunma yaptım, hazır olduğumdan değil, yeni bir iftira atmayın diye. Suç mu işledik, başımızın eğileceği bir şey mi yaptık. Değil, ben buradaki hiçbir arkadaşım birine zarar vermez, verseydik utancımızdan buraya dahi çıkamazdık. O gün o olayları durdurmak için nasıl mücadele ettiğimizi anlatmak için çıktık buraya. Kimseye bir şeye azmettirmedik, bir kişinin canının yakılmasına dair bir çağrımız yok, ama bunların da sizin için kıymeti yok.
‘Bu ülkenin geleceğinde herkesin hakkı var’
Başından beri çözüm sürecini ortadan kaldırmak isteyen bir ekip var. Hükümet ve devlet resmi olarak bu sorunu konuşarak çözmek istiyoruz dedi ve biz de katkıda bulunduk. Oslo’da görüşmeler yapılırken, Diyarbakır’da insanların evlerine koçbaşı ile kırarak insanları sıraya dizerek fotoğraflarını paylaştılar. Hükümet bunu biliyor, biz bununla konuştuk. Birileri silah bıraksın dediler, tamam denildi ama o zaman da Oslo’da görüşmeler yapılıyordu. O da provoke edildi, bunu da hükümet ile konuştuk. Kamuoyunda öyle bir kıyamet koptu ki sonra bize, ‘siz bu eylemlerin ortaya çıkmasına sebep oldunuz’ denildi. Hakan Fidan ifadeye çağırılacaktı, Oslo görüşmeleri sızdırıldı, yetmedi Kobanê eylemlerini araya soktular, o da yetmedi 17 Aralık’ı araya soktular. Bu ülkenin bütün bir geleceğini rehin aldılar. Bu ülkenin geleceğinde herkesin hakkı var, bu ülkenin sonsuz savaş politikalarına teslim etmeyin. Bu ülkede savaşları çıkaranları, bu ülkeyi bu hale getirenleri bulup hesabını sorduktan sonra beka olur. Öyle beka beka demekle olmaz.”
Duruşmaya bir günlük ara verildi.
Kışanak’ın beyanlarının ardından duruşmaya ara verildi. (Kaynak: MA)