Yazın sonu geldi, kış ufukta kendini göstermeye başladı. Ekonomik gelir düzeyi yüksek, hali vakti yerinde olanlar için kış; spor, eğlence, farklı bir atmosferdir. Onlar için yazın veya kışın bir önemi yoktur. Onlar için her mevsim bahardır. Ama asgari ücretin, asgari yaşam koşullarını sağlayamadığı koşullarda, günü birlik kazanıp günü birlik tüketenler için kış; o kadar kolay geçen mevsim değildir. Daha şimdiden onları bir kaygı ve kışı nasıl geçireceklerinin korkusu sardı. Çünkü kış onlar için; açlık ve yoksulluk sınırında yaşayanlar için iliklerine kadar üşümek demektir. Bir türlü sabahların olmadığı uzun soğuk geceleri demektir.
Yaşama koşullarımız her geçen gün kuruyan göller, akmayan dereler gibi dibe doğru çekildikçe çekiliyor. Dövizdeki her hareketlenme cebimizdeki paranın alım gücünü zayıflatıyor.
Kiradan, her ay artarak gelen faturalardan sonra arta kalan parayla ayın sonunu nasıl getirebilirim diye kara kara düşünmektedirler. Bir taraftan gıda fiyatları başını alıp gidiyorken; havaların soğumasıyla kombilerin devreye girmesi sonrası gelecek elektrik ve doğal gaz faturaları şiştikçe şişecek görülüyor. Çünkü dünyada yaşanan kimi sorunlardan da dolayı doğal gaza ve elektriğe zam yapılması zorunlu görülüyor. Bu zamlar sadece faturalarla sınırla kalmayacaktır. Doğal olarak enerji fiyatlarına yapılan zamlar her zaman olduğu gibi üretim fiyatlarını da etkileyeceği için gıdadan başlayarak her alana yansıyacaktır.
Doğal gaz ve elektrik faturalarının kabararak gelmesi, tüketim mallarındaki fiyatların artmasında karşısında geliri artmayan, alım gücü düşen açlık ve yoksulluk sınırında yaşayan insanlar kışı nasıl atlatacaklarını şimdiden düşünmeye başladılar. Üstelik İklim değişikliğinin etkileri sonucu; kurak ve sıcak geçen yazdan sonra uzun ve soğuk geçmesi beklenen kıştan, nasıl sağ salim çıkaracağının, ne kadar dayanacağını düşünmektedir.
Faturaları ödenmediği için kesilen elektrik ve doğal gaz abonelerine yenileri eklenecek ve yoksulun kışı hiç de kolay geçmeyecektir.