“Kırklar Meclisi”nden ARTIK YETER!

Şeyhmus DİKEN

Fikriyatını binler yıllık şehrin çok dilli, çok dinli, çok kültürlü, çok etnisiteli ve birlikte yaşamayı ilkeselleştirmiş ruhi şekillenmesinden alan bir örgütlenme Kırklar Meclisi. Diyarbekir’in kadim beldesi Suriçini ana tema olarak dikkate alıp benim “Sırrını Surlarına Fısıldayan Şehir, Diyarbakır” kitabımdaki bir şehir efsanesi olan Kırklar Dağının eteğindeki Qaws Köşkünde zaman zaman biraraya gelen kentin sokaklarına dağılmış kırk kedinin donlarından sıyrılıp insan suretine bürünüp şehrin sorunlarını tartışarak çözümler üreten bir “Meşveret Meclisi”nin modern zamanlara yansıyan ve içinde bütün kimlikleri yansıtan yeni bir örgütlenmesi aynı zamanda Kırklar Meclisi…

Sözcülüğünü yaptığım Meclis, bir süredir bölgeyi “ateş topu”na döndüren Sokağa Çıkma Yasakları üzerinden tıkanan Kürt Sorununun Çözümü eksenli hâl’e “Taraflar”ın dikkatini çekmek ve “insana / insanlığa dair ne varsa yok edilmeye” doğru giden sürece “Artık Yeter” dedi(k). Dün itibariyle aşağıdaki metni basın ve kamuoyu ile paylaştı(k).

“Coğrafyamız sekiz aydır fiili bir savaş halini yaşıyor. Rutine dönen sokağa çıkma yasakları... Sokağa çıkma yasaklarından kaynaklı olarak mekânlarından göç etmek zorunda kalan aileler, çocuk, genç, yaşlı ölümleri, tarihi kültürel ve ibadet mekânlarının tahribi...

Şehrimiz Amed'in binlerce yıldır kesintisiz olarak hayatın sürdüğü beldesi kadim Sur İçi altıncı kezdir sokağa çıkma yasakları ile karşı karşıya. Sur'da yaşam kesintiye uğramış durumda. Kültür, kimlik, dil, tarih, turizm, ticaret; özetle insana dair ne varsa yok olma tehdidi ile karşı karşıya.

Bütün bir bölge coğrafyasına hitap eden ve yüzyıllardır bölgenin ticaret merkezliğini yapan tarihi Sur İçi merkez olmaktan kaynaklanan işlevini ve özelliklerini kaybetme durumunda.

Bizler; dört yıldan bu yana varlık sebebimiz olan Amed'in tarihi Sur beldesi üzerinden çalışmalarını yürüten *Kırklar Meclisi olarak bu olumsuz gidişata dikkat çekmek için acil çağrı yapıyor ve artık yeter diyoruz.

Siyasal sorunlar siyasetin argümanları ile çözülür, sorunların çözüm yeri de halkın kendi iradesi ile seçip gönderdiği vekilleri, partileri ve dolayısıyla meclistir. Bunların yanında sorunların çözümünde uygun adresler olan taraflardır.

Taraflar arasında tıkanmaya yüz tutan diyalog kapılarının tekrar açılmasına yönelik bir ilişkilenmeye, acil çağrıya ihtiyaç vardır. Bu ilişkinin ve diyalogun yeniden başlayabilmesi için sokağa çıkma yasakları illa ki üzerinde ısrar edilmesi gereken bir yol ve yöntem değildir, olmamalıdır.

Bu noktadan hareketle; şehrimizin varlık simgesi olan tarihi Sur beldemizle birlikte coğrafyamızdaki sokağa çıkma yasaklarının tümüyle kaldırılarak hayatın yeniden başlamasını talep ediyoruz.  Bu amaçla Kırklar Meclisimiz içinden seçilmiş temsili bir heyetle vakit geçirmeden Cumhurbaşkanı başta olmak üzere TBMM, Başbakan, Bakanlıklar, Siyasi Parti Yöneticileri, UNESCO Türkiye Temsilciliği, Diyarbakır'da da atanmış ve seçilmiş şahsiyetler ve kurum temsilcileri ile görüşülecektir.”

Diyarbakır’ın atanmaış ve seçilmiş kurumları olan Vali, Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları, Demokratik Toplum Kongresi, Halkların Demokratik Partisi, Demokratik Bölgeler Partisi ve Adalet Kalkınma Partisi ile görüşerek hazırladıkları / hazırladığımız bildiri ekseninde Sokağa Çıkma Yasağı / Yasaklarının sorunun çözümü için üzerinde ısrar edilmesi gereken bir yol ve yöntem olmadığını dile getirdi(k). Kürt sorunu ekseninde siyasal sorunların Siyasetin aktörleri ve taraflarınca çözülmesi gerektiğini bunun içinde tıkanan sürecin yeniden başlaması gerektiğini bir kez daha dillendirdi(k).

Bu sebeple Diyarbakır görüşmeleri sonrası Ankara’dan; Cumhurbaşkanı, TBMM Başkanı, Başbakan, Mecliste Grubu bulunan Dört Siyasi Partinin Başkanları, Kültür ve İçişleri Bakanları ile UNESCO Türkiye Temsilcilğinden randevu talep etti(k).

Bölgede insanlarımız katlediliyor. Tarihi ve kültürel mekânlar, ibadethaneler, evler, işyerleri yakılıp yıkılıyor. Artık dur demek için yürekli, güçlü seslere ihtiyaç var. Gün gelir herşey, ama her şey hâl yoluna girer. İşte o zaman “ortalık kan gölüne dönmüşken ey insan, sen o gün nerdeydin, ne yaptın!” diye hiç kimse sormazsa insan tekinin vijdanı kendine sorar. Bu sebeple bu ses, insani hemhallıktan kaynaklı vijdani çığlıktır. Tarihe ve insanlığa karşı sorumluluk gereği…

18 Aralık 2015 Diyarbekir

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.