Kim ki egosunun esiri olursa

Selim Kaplan

Muhteşem mimarisi ve iç duvarlarını süsleyen fresklerin (duvar resimleri) bir kısmını yıllar geçse de unutamadığım, Bulgaristan’ın başkenti Sofya’daki Aleksandır Nevski Katedrali, Neo-Bizans mimarisinde inşa edilmiş çok güzel bir eserdir.
Dünyanın en büyük Ortodoks katedrallerinden biri olan bu muhteşem eseri, yıllar önce turistik amaçlı ziyaret etmiştim.
Bu eserde unutamadığım fresklerinden biri de, İbrahim Peygamber’in oğlunu Allah’a kurban etmek için kesmek üzere iken, bir meleğin, Allah yolunda kurban edilmesi için bir koçu getirdiği freskti.
Allah yolunda da olsa bir insanın katlinin doğru olmadığı ve mutlaka bir kurban kesilecekse bunun yenmesi helal olan hayvanlardan birinin kesilmesi suretiyle yerine getirilmesinin mesajı olan bu olayın, yaklaşık dört bin yıl önce yaşandığı rivayet edilmektedir.
Allah’ın bu mesajını unutmamak için, Müslümanlar 1400 yıldır “Kurban Bayramı” vesilesi ile bayram olarak kutlarken, geçmişten günümüze kadar, İslam coğrafyasında, farklı değerler uğruna insanların kurban edildiğine şahit olduk ve olmaya da devam ediyoruz.
Yetmişli yıllarda, Türkiye’nin metropollerinde, Sosyalizm, Türk Milliyetçiliği, Kürt Milliyetçiliği, Milliyetçi Muhafazakâr vb. ideolojiler uğruna, kendinden olmayan insanlar kurban edilirken, insanın hiçbir şey uğruna katledilmeyeceği hatırlanmadı!
1990’lı yıllar boyunca, doğu ve güneydoğu illerimizde katliamlar gerçekleştiren ve bu gün hala bazı hücre evlerinin kapıları duvarlarla örülü olan, Hizbullah Terör Örgütünün militanları, insanları din adına katlederken, Kur-an’ın ”...kim bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur.” mealindeki ayetini bilmezden geldi.
Komşularımız Suriye ve Irak topraklarında, 2014-2019 yılları arasında, güya İslam devleti kurmak için başta Yezidiler olmak üzere, birçok insanı din adına katleden IŞİD’in, Allah’ın “İnsanı sebepsiz öldürmeyeceksin” mealindeki ayetlerinden haberleri yoktu.
1948’den bu yana Filistin’deki Müslümanları katleden ve İbrahim Peygamber’in soyundan olduklarını iddia eden İsrail Yönetiminin, inandıkları İlahi kitapları Tevrat’taki On Emir’de yer alan “ÖLDÜRMEYECEKSİN” ayetinin aksini inatla uyguladıklarına, günümüzde dahi bütün dünya şahittir.
İsrail’in Filistin’deki katliamlarına destek veren, çoğunluğu Hıristiyan ve bir kısmı Müslüman olan emperyal devletler, Hıristiyanlığın kutsal kitabı İncil’deki “Adam öldürmeyeceksin, kardeşine karşı öfke besleyen herkes mahkemede hesap verecek”(Matta 5:21,22), mealindeki ayeti bilmiyorlar mıdır?
Allah’ın doğru yaşaması için “Akıl” gibi değerli bir hazineyi bağışladığı insanoğlunun, bu hazineyi devre dışı bırakarak ve Allah’ın emirlerine rağmen, vicdanının resmi olan egosunun esiri olarak yaşadığına tarihin her döneminde şahit olunmuştur.
Kim ki egosunun esiri olup;
- Bir kısım toprakların kendilerine vaat edildiğini iddia ediyorsa,
- Bir kısım insanların üstün ırk olduklarını savunuyorsa,
- Muhtaç olduğu kudreti damarlarındaki kanda sanıyorsa,
- İnancını diğer insanların inancından üstün görüyorsa,
- İnancına aykırı davranıştaki insanları taciz etme hakkını kendinde görüyorsa,
- Dilinden başka dilleri yok sayıp yaşama haklarının olmadıklarına inanıyorsa,
- Menfaatleri uğruna diğer insanlara zulüm ediyorsa,
- Her ne sebeple olursa olsun bir veya birden fazla insanı katlediyorsa,
- Vb.
Başta kendisine olmak üzere, bütün insanlığa en büyük kötülüğü yapıyor ve Yaratanının emirlerini tanımıyor demektir.
Âdem Peygamber’den günümüze değin, bütün peygamberler vasıtası ile İnsanlara verdiği tüm mesajlarında Allah, “Ey insanlar! Şüphesiz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık, tanışasınız diye sizi kavim ve kabilelere ayırdık”(49-13) mealindeki ayetin ifadeleri ile uyarılarda bulunmuştur.
Hangi insanların diğerlerinden daha makbul olduğunu da “…Allah katında en değerli olanınız O’na itaatsizlikten en fazla sakınanızdır…” (49-13) şeklinde buyurarak, üstünlüğün ırkta, kanda, dilde, soyda, coğrafyada Vb. de olmayıp, takvada olduğunu buyurmuştur.
Onun içindir ki, her ne sebeple olursa olsun, ırkları, dilleri, inançları, coğrafyaları kendinden görmeyip aşağılayanlar, başta kendileri olmak üzere, insanlığa kötülük yaptıklarını ve Allah’ın emrini tanımadıklarını yeniden hatırlamalıdırlar.
Farklılıklarına rağmen, her insan, dilediği yerde, dilediği şekilde yaşama hakkına sahiptir. O’nu bundan yoksun bırakmaya, taciz etmeye ve hatta öldürmeye kimsenin hakkı yoktur.
Yine de toplumun ortak değerleri ve barışçıl yaşamına aykırı davrananlar var ise onları da yasalar çerçevesinde, ikaz ve gerekiyorsa cezalandırmaya, devletin kolluk birimleri ve bağımsız mahkemeleri memurdur.
Hiçbir şahıs veya zümrenin, kendini yasaların üstünde görüp, kolluk birimleri ya da bağımsız mahkemelerin yetkisini kullanmaya hakkı yoktur.
Kendisinde bu hakkı görenler ile bu şekilde davrananlara kayıtsız kalan idareler, 1970’li, 1990’lı yılların Türkiye’sinde olduğu gibi, toplumda kaos yaratmak düşünce ve arzusundadırlar.
”Yaratılanı yaratandan ötürü sevmenin” gerektiğine dair mesajları veren bayramlardan birini yaşadığımız bu günlerde, yüreklerimizi burkan ve hatta kanatan hususlardan, unutulanları hafızalarımızda yeniden canlandıralım dedik.
Farklı oluşlarımızın doğallığı ile bir arada, barış içinde yaşadığımız nice bayramlara kavuşmak dileği ile bayramınız kutlu olsun.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.