Kilitli kapıları açmak!

Şeyhmus DİKEN

 

 

 

 

 

Özlem Narin Yılmaz’ın hem ilk romanını hem de öykü kitaplarını okudum. Her okuduğum kitabından sonra, ne yazacağını merak ettiğim edebiyatçılardan.

 

Son kitabı ikinci romanı “Kapıyı İçerden Kilitledim”i bu hafta okudum.

 

Yıllar evvel Murathan Mungan ile sohbetimizde “koca İstanbul’da bir Roma-Bizans müzesinin olmaması ne büyük kayıp” demişti.

 

Sahiden öyle, bin yıldan fazla bir zaman dilimi içinde Osmanlı öncesi Roma Bizans çağlarının onca izinin olduğu bir şehirde o izler üzerinden hikâyeler kovalamaya kalktığınızda ne çok açmazlar ve kısıtlarla karşı karşıya kalındığını ancak hikâyeyi kovalamak isteyen “kelime avcıları” bilir.

 

Özlem Narin Yılmaz, işte bu zor işleri yapmaya yeltenen az sayıdaki bu alanın edebiyatçılarından biri.

 

Yeni romanının yayını öncesinde ne yazdığı hakkında hiç bir bilgim olmamakla birlikte sanal medyadaki mekan ve fotoğraf paylaşımları aslında kısmen ele veriyordu yazarın hikâyesinin izleğini.

 

Geçtiğimiz yüzyılın ilk yarısının İstanbul yaşantısına dair mekân merakı. Özellikle o yılların modası üzerinde şapka tasarımları gibi.

 

Nitekim romanın kahramanlarından olan yazar ve anlatıcı Alin bir yerde yazar Özlem Narin Yılmaz’la karşılaşır ve ne yazdıkları üzerine konuşurlar ve sahneden çekilir.

 

6-7 eylül 1955 öncesinin İstanbul’unun Pera’sının Pera olduğu günlerinin şapkacı Madam Marin’inin etrafında gelişen olaylar zinciri.

 

Klasik bir dar gelirli aile çocuğu Ruhi’nin, çıraklıktan ucu İtalya’daki moda okullarında eğitilmeye varan ve sonrasında Madam Marin’in eylül vurgunundan sonra sahneden hızla çekilmesiyle bıraktığı boşluğu yeni trend Ruhi Sezer’in doldurması üzerinden bir kurgu...

 

Özlem Narin Yılmaz; Kapıyı İçerden Kilitledim derken aslında İstanbul’un çok dilli, çok dinli, çok kültürlü Pera’sından nasıl tekçi bir İstiklâl’e evrilişinin hikâyesini yazmış.

 

Yazar Alin’in tesadüfen bir sergi açılışında karşılaşıp tanıştığı Madam Marin Mağazalar zinciri sahibi Ruhi Sezer’in ısrarıyla önce reddedip sonra kabul ettiği iki defter dolusu anılar manzumesinin İstanbul romanı.

 

Ruhi Sezer’in birinci defterini romanın sanki birinci bölümü gibi okuyup bitirdiğimde aslında bir defada okuyup bitirilmesi mümkün romana bir es verip bekletmek gerektiğini düşünerek okumaya nedense ara verdim. Sanki o bölümün bitmesini istemedim.

 

Sonra ikinci defterin hikayesi ile başlayan ikinci bölümü okudum.

 

İkinci bölümü okurken bana biraz Yeşilçam filmografisi gibi geldi. İşte zengin ve şımarık küçümseyici Ruhan ile önce şapkacı çırağı olup sonra patronluğa tırmanan Ruhi.

 

Ruhi büyüdükçe zenginliği giderek yiten hızla düşüşe geçen ve sefalete garkolan Ruhan.

 

Ama bu algıdan hızla sıyrıldım, kitabın okuması tümüyle bitikten sonra.

 

Kapıyı içerden kilitledim’deki kahramanlar ayarında ve oturmuş yerli yerine...

 

Madam Marin, Ruhan, Ruhi Sezer, yazar Alin ve diğerleri. Sahiden bir film şeridi gibi rollerini oynamaları gereken sahnelerinde oynayıp bir sonraki sahneye kadar köşelerine çekiliveriyorlar.

 

Her bir karakterin hakkı bihakkın teslim edilmiş romanda...

 

Özlem Narin Yılmaz sadece Apelyan apartmanının sıradan bir sakini gibi masasının başında zaman zaman sokağı gözleyerek değil! Dışardan günün farklı vakitlerinde salt Apelyan apartmanını değil, hikayenin kurgusunun geçtiği bütün mekânları zaman ve mekân kurgusu içinde titiz bir işçilikle çalışarak yazmış.

 

Üzerinde daha da konuşulacak bir roman “Kapıyı İçerden Kilitledim”*

 

*Özlem Narin Yılmaz, Kapıyı İçerden Kilitledim, ayrıntı yy. İstanbul, ocak 2018

 

16 şubat 2018 Diyarbakır

Şeyhmus Diken

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.