TİGRİS HABER - 2021 yılına ilişkin asgari ücreti belirleyecek Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun ikinci toplantısı 15 Aralık'ta Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu'nun (TİSK) ev sahipliğinde, üçüncü toplantı ise 22 Aralık'ta Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (TÜRK-İş) ev sahipliğinde gerçekleştirilecek.
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, tartışmalara sahne olan 2021 asgari ücret görüşmelerine ilişkin konuştu.
Asgari ücretin toplumun her kesimini etkilendiğini dile getiren Bozgeyik, bu açıdan asgari ücret sürecine toplumsal bir mücadele algısıyla yaklaşılması gerektiğini belirtti. KESK’in asgari ücret görüşmelerinde yer almadığını, ancak işçiler ile dayanışma içinde olduklarının altını çizen Bozgeyik, asgari ücret belirlenirken “insanca yaşamaya yetecek” bir ücrete kavuşturulması için mücadele içinde olacaklarını kaydetti.
‘Komisyon demokratik değil’
Bozgeyik, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun 10 Temmuz 2018’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile İş Kanunu’ndan çıkarılarak sessiz sedasız bir biçimde saraya bağlanması üzerinde de durdu. Bozgeyik, “Türkiye’de 2017 Nisan ayında yapılan yeni referandumla birlikte bir rejim değişikliğine de geçmiş olduk. Uzun bir süredir tek adam rejimi ile karşı karşıyayız. Saraya bağlanan komisyonda işveren ve iktidar tarafını temsil eden 10 kişilik heyet var. Geri kalan 5 kişide TÜRK-İş heyeti. Aslında görüşmelere katılan 10 kişi saraydan almış oldukları talimatlarla hareket ediyor. Son sözü de o komisyon değil tek adam söylüyor” dedi.
‘Toplu sözleşme biçiminde yürütülmeli’
Asgari ücret görüşmelerinin şeffaf olmadığını ifade eden Bozgeyik, 2020 yılı için belirlenen 2 bin 324 TL’nin emekçilerin taleplerini karşılamadığını vurguladı. Görüşmelerin bir toplu sözleşme biçiminde yürütülmesi önerisinde bulunan Bozgeyik, açıklanacak ücret karşısında işçilerin grev hakkını kullanmasının önündeki yasakların kaldırılmasının önemli olduğunu da sözlerine ekledi.
Asgari ücretin belirlenmesinde TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamlarını esas alındığına dikkat çeken Bozgeyik, “Gerçek enflasyon baz alınsa aslında problem ortadan kalkacak ancak TÜİK'in açıklamış olduğu rakamları esas alınarak, yapılacak bir enflasyon hesaplanması; 2021 yılında emekçilerin açlık sınırı ile karşı karşıya kalacağı bir asgari ücretin açığa çıkmasına neden olacak” diye konuştu.
Yılın 122 günü vergi
DİSK-AR’ın raporuna göre, brüt asgari ücretin yüzde 33,4’ü (983,00 TL) vergi ve diğer kesintilere gittiğine değinen Bozgeyik, asgari ücretle çalışan bir emekçinin yılın 122 günü vergi ve diğer kesintiler için çalıştığını belirtti.
Asgari ücretin vergi dışında tutulmasının gerektiğini söyleyen Bozgeyik, bunun için Meclis’te yasal düzenlemenin bir an önce çıkması gerektiğini kaydetti.
İşçiler açlığa mahkûm edildi
İşçilerin salgın döneminde açlığa mahkûm edildiğini dile getiren Bozgeyik, “Açlık sınırının 8 bin 200 liraya yaklaştığı bir dönemde 4 bin liranın altında bir asgari ücretin gerçekten de işçilerin bu yaşamış olduğu yoksulluğu, açlığı gidermeyeceği açıkça ortada” ifadelerini kullandı.
Bozgeyik, temel ihtiyaçlara yapılan zamlar göz önünde bulundurulduğunda dahi telaffuz edilen rakamların çok üstünde bir asgari ücretin açığa çıkacağını belirterek, bu rakamlar için Türkiye bütçesinde gerekli kaynakların olduğuna işaret etti.
‘Kaynak var’
İşsizlik Sigorta Fonu’nda 131 milyar üzerinde bir kaynağın olması gerektiğini ifade eden Bozgeyik, şunları ekledi: “Ancak bu kaynak şu an da var mı? Başka yerlerde mi kullanıldı? O konuda bir şeffaflık yok. Hem bu Varlık Fonu açısından hem bu İşsizlik Sigorta Fonu açısından da değerlendirdiğimizde bir kara delik gibi ama orada ne kadar bir para kaldığını, nerelere kullanıldığını çok bilmiyoruz. Savaş, gerici politikalara kaynak ayırma yerine işçiden yana bir tercih kullanıldığında yeterli bir kaynağın olduğunu biliyoruz.”
Toplumsal dayanışma, birlikte mücadele
Özel sektörde ve kamuda çalışan işçilerin ortak mücadele etmesinin önemli olduğunu kaydeden Bozgeyik, “Örgütlü mücadelenin esas olduğu herkes tarafından açıktır. Eğer işçiler, emekçiler örgütsüz olursa, iktidarların baskıcı otoriter politikaları daha fazla derinleşecek. Bu şu anlama geliyor; işsizlik devam edecek, sağlık ve ekonomik kriz toplumsal krize dönecek. Bunu atlatmanın tek yolu da birlikte dayanışma içerisinde toplumsal bir mücadeleden geçer” dedi. (Kaynak:MA)