Siyaset, ne olduğunu bilme, yaşananı gözetme, olanı ve biteni okuma sanatıdır.
Öncelikle tüm bildiklerimizi, terk etmeliyiz ki, yaşam ile siyasetin gerçek yüzü açığa çıksın ve görünsün.
Nasıl Bir İz’de Olduğunu Görmek
Başkalarının izinden gidenler, siyaseti bir gölge olarak yaşarlar, siyaset yapmaz, kendilerini donattıkları siyasi gölge ile yansıtırlar.
Özgürlüğün rengi, bu siyasi anlayışla açığa çıkmaz.
Özgürlüğün ne olduğunu keşfedemeyen insan, siyasi ve entellektüel bir duruş içerisinde olamaz.
Entellektüel Duruş ve Siyaset
Siyasi duruş ve entellektüel bakış, nasıl bir arka plana sahip olduğunu görmekle başlar.
Siyasi duruş sahibi olan insanın, bildiklerine baktığımız da, dilinden dökülenlerin kime ait olduğunu çıkarmak zor olmaz.
Siyasi dil, kendi dışında kalanların, entellektüel kıyafeti ve onu görünmez kılan, maskeleridir.
Bu maskelerden soyunmamış insanın, özgürlük çıkışı olamaz ve yaptığı siyaset, kendi inandıklarını anlatma sanatı olabilir.
Dilin Önemi
Kıvrak bir dil, kulağa hoş gelen söylemler, ajite edici argümanlar, kendini bulamamış insana hitap eder ve onu etkiler.
Kendini bulmak isteyen insanın dili, ötekileştirmez, kavga ve çatışmanın nedeni olmaz, bölmez, öfke ve hırs yaratmaz, kaçırtıcı bir yaklaşımın içinde kalmaz ve söz oyunlarında gezinmez,
Böyle bir dil ve anlayış, kendi olamamış, köle bir zihnin duruşu olabilir.
Zihnin Yazılımı ve Dünya Siyaset Anlayışı
Zihni, bu yazılımla (bölen parçalayan ve kendini tatmin oyunları ve argümanlarıyla) donatılmış insanlar, karşıtlıklar üzerinden siyaset yapar, problem çözücü olmanın ötesinde, problemi derinleştiren bir hal alırlar. Zihni karmaşa içinde olanların dili, çatışmacıdır. Dünya siyaset anlayışı, bu zihin karmaşası içindedir. Sorunlara çözüm bulunamamasının temel nedeni de budur. Zihni duru ve yalın olanların dili ise yapıcı, birleştirici ve tüm sorunların çözüm anahtarı ve kaynağıdır.
Siyasi bir anlayış; bölmeyen, kavgalar yaratmayan, ayrıştırmayan, kendi yarattıklarını başkalarından iyi görmeyen bir yaklaşım ve duruştur. Böyle bir temsiliyet, paylaşıma değerdir.
Özgür Zeka ve Siyaset
Özgür bir zihne sahip ve özgür zeka kapsamında olan insanın siyaseti, anlayan, gören, dokunan, birleştirici, sevgiyle bakan, ne olursa olsun çatıştırmayan, küstürmeyen, ötekileştirmeyen, yoksul kılmayan, alan kapatmayan, boğmayan,
boğulmayan, farklı arayışlara sokmayan, zihinsel karmaşa içinde bırakmayan, kaygısız, tereddütsüz, hesaplar içinde gezinmeyen ve hesap derdiyle yanmayan, bağımlı ve gölge halinde hareket etmeyen; kendini bilen, anlayan, hayata dokunan, elini ve yüreğini uzatan insandır.
Yaşam, ilişki ve bunlarla ilgili her hareket, insanı anlatır. İnsan neyse, nasıl bir konumdaysa yaşam ve ilişkiler de o konumdadır.
Nereden başlanmalı?
Kendinden başlamayan insanın, yaşam ve ilişkilere doğrultu sağlaması mümkün olmaz. Tüm sorunların ana kaynağı insanın kendisidir. Bu sorunları ortaya çıkaran kaynaktan değil de, başka yerden bakar ve başlarsak, nasıl bir siyasi anlayışın sahibi olabiliriz? Bir adım ötesini bile göremeyen insanın, yaşamı anlama, ilişkiyi doğrultuya sokma ve problemleri çözme gücü ve anlayışı olmaz. Böyle bir anlayış sadece bozar, çatıştırır ve binlerce gereksiz oyunun zemini haline gelir. Bu zemini terk etmeyenler, kötülük üzerine kötülük, kırılma üzerine kırılma, bölünme üzerine bölünme, ayrıştırma ve çatışma yaratır. Bunun kaynağını göremeyen ve bulamayanlar, başkalarının zemini üzerinden hareket eder ve ona benzerler. Nasıl bir zihin ve zemin yapısı içinde olduğumuzu fark etmeden, bunu anlayamaz ve anlaşılır kılamayız. Böyle bir zihin hep suçlar, tıkar ve tıkanır.
Bölge ve Dünya Siyaseti
Bulunduğumuz yer, bölge ve dünya, kendini bulamamış insanların, siyasi anlayışı ve oyunlarıyla iç içedir. Bunu terk etmeden, gerçek bir buluşma içinde kalamaz ve özgürlükler içinde olamayız. Yaşanan tehlikeler ve tehlikeli adımlar, insanın kendini görüp bilmesiyle aşılabilir yoksa bu tehlikeler içinde kalınır ve tehlikeler yaratılır. Barış ve özgürlük de bunlarla doğmaz.