Kendinden dönüşmek

Bêjdar Ro Amed
Dönüşüm, insanın kendisinden başlar. Kendinden, kendi benliğinden dönüşmeyen insan, dönüşümün ne olduğunu bilmez.
Radikal, köklü dönüşümlerin ilk adımı insanın kendini tanımasıyla olur. Daha da önemli olan ve köklü değişimleri yaratan, dönüştürmek istediğimiz içsel kölelikle iç içe (Zihinsel anlamda)
kalmayıp, oradan çıkmaktır. Aynı algıda, aynı düşünce sahalarında olunduğu müddetçe dönüşüm gerçekleşmez. Dönüşümün köklü ve temelli olması, dönüşümü istenen şeylerle hiçbir ilgi ve bağın kalmamasıdır. Bu, kendinden dönüşmektir. Aslında insan her şeye katlanabilir, katlanamadığı tek varlık insanın bizzat kendisidir. Bunu göremediğimiz için ana noktadan kayıyor, problemi dışarıda ve başkalarında arıyoruz. Kendinden dönüşmek, katlanamadığımız benliğimizden dönüşmektir. Bu bağ veya bağlar içinde kalındığında kapsamlı, içten bir dönüşüm gerçekleşmez. Bir takım değişimler olabilir ama bu değişimler o alan içinde kalan değişimlerdir. Bu değişimlerde köklü bir kopuş ve dönüşüm yoktur. Beslenme kaynağı aynıdır. Bu beslenme hali kopuşu ve dönüşümü geciktirmekte ve engellemektedir. Bu durum görüldüğünde dönüşüm bir anda, oldukça hızlı ve köklü bir şekilde gerçekleşir. Bu görülmediğinde, dönüşüm olmaz ve dönüşüm önünde bir takım dayanaklar oluşur. Bu da mücadele ediyorum dayanağıdır.
Mücadele Etmek
Köklü dönüşümler mücadele ederek değil, keşfederek ve olanı görerek gerçekleşir. Kesin, net ve açık olan dönüşümlerin özünde bu vardır. Çok çok uğraşıp çalışarak, didinip kafa yorarak ve bu denklem içinde kalarak veya bunu takip ederek dönüşmek mümkün değildir. Dönüşmek isteyip de dönüşmemek bu sakıncalı alanlarda kalınlığını gösterir.
Dönüşmek Gerçeği
Dönüşüm gerçeğini çok iyi anlamalıyız. En sade haliyle dönüşmek, istemediğimiz içsel birikimin (zihinsel birikim) terkidir. Çıktığımız kapıdan bir daha girmemektir, geriye dönüp bakmamaktır. Çıkılan kapıdan giriliyorsa ve bunun istemi içinde olunuyorsa, dönüşmek zor olur.
Deneyimlerin Tetiklediği Çırpınışlar
Dilediğimiz kadar bu çırpınışları yaşayalım ve yüksek bir çaba içinde olalım, bu çabalar fayda etmez. Köklü değişimler, çırpınarak veya çok çaba sarf ederek gelmez. Değişim bırakmaktır. Bu anlamda hiçbir ikirciliğe yer bırakmamaktır. Dönüşüm köklü olmak zorundadır. Bunu engelleyen faktörleri, etkenleri (korku, kaygı, alışkanlık, inanç, tutucu halleri) görmeliyiz. Hem köklü dönüşüm isteyeceğiz hem de bu engelleyici faktörler içinde kalacağız, bu durum insanı boğar, tepkisel kılar ve dönüşüm gerçeğinden uzaklaştırır. Zorlanmamızın kaynağı da buradan gelir. Dönüşümün köklü ve radikal olması bunu birebir görmeyle mümkün olur. Dönüşme zorluğu çeken veya dönüşüm gerçeğine yanaşmayan insanların temel handikapı da budur..
Dönüşüm Olan Halimizi Görmektir
Dönüşmek, bozulan ve her şeyi bozan zihinsel halimizden kurtulmaktır. Olan halimiz yaşamı, ilişkiyi, paylaşımı zedeleyen ve anlamsız kılan haldir. Buna zihinin çöküntüsü de diyebiliriz. Zihinsel yozlaşmanın temeli de buradan kaynaklıdır. Dönüşüm ise bu halin terkidir. Terk edilene ilgi varsa veya bunun yaşamı, yapısı ve duygusu içinde olunuyorsa, dönüşüm mümkün değildir. Hele hele dönüşüm sonrası için korkular yaşanıyorsa asla ve asla dönüşüm gerçekleşmez. Bunlarla bağı olanın, dönüşümle bağı olmaz.
Dönüşüm Bağsızlıktır
Bağı olanın dönüşüm içinde olması zordur. Dönüşüm bağsızlıktır. Zihinsel ve duygusal bağlar bitip koptuğunda ve bu eksenden kaynaklı bir şey kalmadığında, nerede olursak olalım özgür yaşar ve özgür kalırız. Özgür zihin budur, bağlı ve bağımlı olmayan zihindir. Kendinden dönüşmek ve özgürleşmek de bu anlama gelir.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.