Kendimle hesaplaşma, sizinle dertleşme!

NACİ SAPAN
Yaşlanınca, eski zamanlar film şeridi gibi gelip karşınızda çadır kurup gösteri yapıyor. Bizden öncekiler böyle olduğunu söylerdi, inanmazdık. Son zamanlarda öyle bir durumun girdabı içindeyim adeta, ancak debelenme yok, batak hali söz konusu değil. Sadece eğleniyorum, kendimle konuşuyorum, sonra gülüp tatlı bir üslupla uğurluyorum gözlerimin önündeki eskiye dair siluetleri.
Bugün de kendimi yazayım istedim.
Hırsızı, arsızı, liyakatsizi, çeteleri, kayyum ve fuar hırsızlarını, arsa, ev, uyuşturucu baronlarını, çökenleri, çökmecileri bir tarafa bırakalım, bu günlük taca atayım dedim, içimden geçenleri, gelip-gidenleri-geçmişe dair güzellikleri anlatayım, kendimle hesaplaşayım, sizlerle dertleşelim istedim.
Hiç gizli saklım, bilinmeyenim yok, o nedenle rahatım. Bazı hatalarım oldu, ancak kendimle ilgili hatalar. Başkalarına zarar verdiğim bir hata olmadığı konusunda çok iddialı olmamakla birlikte, iddialıyım. Bilmeden olanları da ‘son kullanma tarihleri’ geçmiştir diye düşünüyorum.
Böyle bir yazıyı, önceki gece Gazeteciler Cemiyetinin Bahçesinden çıkıp, kaldırımda yürürken yazmaya karar verdim. Başlıksız, içeriksiz bir yazı kararı olmasına rağmen, ana karakteri çoktan oturmuştu kafamda.
Hemen karşı kaldırımın bitiminde başlayan Devlet Demiryolları lojmanları bu fikri saldı başıma. 100 metre aşağıda da okuduğum Diyarbakır lisesiyle bağı oturunca, birden Lise aşkımla yüzleştim. Sonraki yıllarda lise aşkıyla nişanlanıp ayrıldık.
‘Kısmet’ diyorlar ya bu tip durumlara.
Üstelik birbirimizi çok sevdiğimiz halde.
Belki de gençlik hevesiydi, tam da emin değilim.
DDY lojmanları ne alaka?
Lise aşkımın babası DDY’de görevli olunca doğal olarak istasyon caddesi olarak bildiğimiz caddenin kenarında boydan boya sıralı bu tarihi lojmanlarda oturuyorlardı. Çok iyi akordeon çalardı, sesi de güzeldi.
(Elbette ki rahmetli eşimden önceki bir durum, lise yıllarıydı, ayrıca onunda bilgisi dâhilinde bir durumdu. Zaman, zaman terk edildiğime dair dalgasını geçtiği de olmuştu.)
Daha önce de çok geçmiştim bu caddeden bu lojmanların önünden, ancak, ilk kez, o gece duygulandım, durdum, o eve dönüp baktım, bir dostu, arkadaşı saygıyla andım.
O bahçede çaldığı akordeon un sesini duyuyor gibi oldum…
Sonra Diyarbakır lisesindeki arkadaşlarımı, 12 Eylül 1980 öncesi solcu-devrimci faaliyetlerin samimiyetini, insana, insanlığa, insanımıza nasıl fayda sağlarız düşüncesinin hâkim olduğu o kaliteli süreci düşündüm.
Ardından, ‘insan birkaç kez, çok sayıda sevebiliyormuş’ diye düşündüm, içimden geçirdim, içime oturttum. Arkadaşlar, dostlar, aile fertleri de dâhil, onların dışındaki çok özel sevgilere hürmetlerimi yolladım.
Evet. Eşimi de çok sevdim, lise aşkımı da.
İkisini de kaybettim.
Onlara olan sevgimi, saygımı ise asla kaybetmedim, kaybetmeyeceğim.
Para mı, sevgi mi?
Elbette ki sevgi, yanında da saygı, hem bireye hem de topluma…

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.