Kürtleri sevilecek kediler, suça itilmiş çocuklar, yeri geldiğinde sırtı sıvazlanacak aslanlar, yeri geldiğinde ise gerilikten kurtarılacak belengaz insanlar olarak gören bu Kemalistler, dünya ters dönse de hiç değişmeyeceklermiş gibi bildiklerini okumaya devam ediyorlar. Şaşkın tavuklar misali ortada kalmış hallerine, ayuka çıkmış saplantılarına, deşifre olmuş hinliklerine rağmen değişmeye hiç niyetleri yokmuş gibi Kürtlerin taleplerini anlamamzlıktan, bilmemezlikten gelmeye devam ediyorlar. Sabah akşam özgürlük, demokrasi, laiklik, çağdaşlık, hukuk, kadın hakları, çocuk hakları, insan hakları, hayvan hakları, sosyal devlet, bilmem ne ilkesi gibi konularda dem vurmalarına rağmen parti koridorlarında uydurdukları eften pöften binbir bahaneye sığınarak değişime direniyorlar. Temeli tekçilik, inkarcılık, retçilik, devlet zoruna dayalı asimilasiyonculuk, baskıcılık, imhacılık olan fikirlerinden, ilerici insanlıkta yeri olmayan dünya görüşlerinden bir milim taviz vermeden bir defa daha Kürtleri, Alevileri, en çok da sosyalistleri yedeklerine alabileceklerini, amiyane tabirle bir defa daha kandırabileceklerini sanıyorlar. Kürtleri, Alevileri, sosyalistleri, demokratları tepe tepe kullanmaları, emeklerine çökmeleri yetmiyormuş gibi Kürt katili Topal Osman’ın torununun siyasi bekası için Kürtleri bir defa daha kafalayabileceklerini, dahası Kürtlere nefes almayı bile çok gören, sonu kestirilemeyen Suriye’nin dirliği, birliği adına kurban edebileceklerini, üstelik hiçbir şey olmamış gibi sonu her zaman halkların cehennemine çıkmış yollarına devam edebileceklerini, böylece artık ömrü tükenmiş ideolojik saplantılarını sonsuza kadar yaşatabileceklerini sanıyorlar. Ama büyük yanılıyorlar, bu defa olmayacak, bu defa Kürtlerle oyun oynayamayacaklar, tarih tekerür etmeyecek. Oyun bitti gibi…
*
İktidar için öyle kolay yutulacak lokma olmadığı şimdiden belli Topal Osman’ın torunu işini bilir, mutlaka bir yolunu bulur, hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki günün sonunda muradına erecektir. Onu derin devletin insafına hevale edip geçiyorum. Gidişattan belli ki Kemalistlerin iktidarla varlık yokluk kavgası hikayedendir, ona dikleniyormuş gibi görünmeye çalışsa da en büyük derdi, korkusu Kuzey Doğu Suriye’deki Kürtlerin elde edeceği olası kazanımlardır. Bir asır boyunca kah ezerek etkisizleştirdikleri, kah sırtlarını sıvazlayarak kafaladıkları, zor zamanlarında ise yedeklerine aldıkları Kürtlerin sevimli kedileri olma hallerinden kurtulma, kadim coğrafyalarında korkusuzca yaşama, tarih boyunca kırım ve katliamlardan geçirilmiş yaşam alanlarında kaygısızca yaşama, inşa edilmesi öngörülen demokratik cumhuriyette kendini ifade etme imkanını yakalama, dahası Kürtlerin gün yüzünü görme ihtimali toplumsal gerçeklik algısı yerle yeksan olmuş Kemalistleri çıldırtıyor. Her geçen gün büyüyen yokluk, yoksulluk, tefecilik, tarikatçılık, çetecilik Kemalistlerin umurlarında bile değil. Açıktır ki iç meselelerde olsun, dış meselelerde olsun iktidarla anlaşamadıkları, bir anlamıyla derin politikalarda akıl birliği yapamadıkları tek konu Kürt sorununun çözümü konusudur. Tekçi Kemalistlerin, “siyasi zeminde, hukuk içinde” Kürt sorununu çözmek gibi bir dertlerinin olma ihtimali bir yana, bir defa daha Kürtlerin sırtını sıvazlama yoluna giderek yalandan kayyım politikasına karşı çıkıyorlarmış gibi yaparak içine girilen bölgesel kaos ortamından durumu kotarmaya çalışıyorlar. Öyle olmasa altın tepside teslim edilen Şam’da hakimiyetini ilan eden, görünürde ideolojik olarak kendileriyle taban tabana zıt cihadist HTŞ lideri Colani’nin yeterince Suriye’nin tamamında hakimiyetini kuramamasından şikayetçi olurlar mıydı, iktidarı bu konuda sorumlu tutarlar mıydı, iktidarın ön alması için bu kadar sert bir muhalefet yürütürler miydi? Var gücüyle Kürtlerin üzerine yürümediği, yeterince Kürtlere karşı askeri güç kullanmadığı iddiasıyla iktidarı bu kadar suçlamasının, toplumu bu kadar kışkırtmasının sebebi başka ne olabilir…
*
Kürtlerin, Dürzilerin, Nusayrilerin, Asurilerin baskı, talan ve katliam dışında hiçbir şey vad etmeyen cihadist HTŞ güçlerine karşı direniş göstermesini, gasp edilmiş haklarına kavuşmasını talep etmesini tehlike olarak gören Kemalistlerin, bölge halklarına söyleyebileceği tek bir sözünün bile olmadığı yürüttükleri politikadan kendilerini yeterince açık ediyorlar. Yeni ebedi kurtarıcıları olarak belledikleri Topal Osman’nın torununa sevdalı Kemalistler, sosyal medya platformlarında paylaştıkları “Suriye’de zafer ilan edenleri uyarmıştık. Erken sevinmeyin demiştik. Bugün Dürziler özerklik ilan etti, Nusayriler Lazkiye bölgesinde özerklik istiyor. Ülkenin üçte biri SDG elinde. İsrail Kisve bölgesini vuruyor, orada kendine alan açıyor. İşin gerçeği aradan geçen 3 aya yakın sürede Colani bir arpa boyu yol alamadı ve paramparça bir Suriye ve maalesef 30-40 yıl sürecek karmaşa dönemine girdik…” benzeri ipe sapa gelmeyen, halkların özgürlük taleplerini hedef alan mesajlarla iktidara tepkilerini ortaya koyarak kendilerini ele veriyorlar. Irkçı Hitler faşizmi yanısıra tekçi Kemalist ideolojiden beslenmiş, yarım asırdan fazladır başta Kürtler olmak üzere Suriye’nin tüm halklarına, tüm inançlarına, tüm kültürlerine katliamlar uygulamış Sünni Arap milliyetçisi BAAS partisinin arkasında yas tutmaya devam etmeleri, Kemalistlerin zere kadar değişmediğinin, değişmeye niyetlerinin olmadığının en açık kanıtıdır. Son anına kadar Kürtler rahat yüzü görmesin diye özgürlükler konusunda bir adım bile atmayan, sonu el kapısında kötü biten Beşar Esad’ın geride bıraktığı ülkesinin hali ortadayken Kemalistlerin bir gıdım değişmemeleri, yaşanan onca acıya rağmen hala inkar siyasetinde ısrar etmeleri anlaşılır gibi değil. Her şeye rağmen Kemalistlerin bir umutla başlanan yeni sürece çomak sokmak yerine katkı vermesi, dahası halkların haklı ve meşru özgürlük taleplerine kulak vermesi umuduyla…